“Bir Rav’ın görevi rehberlik etmektir”

İzmir’e yeni atanan Rav Berti Derofe, genç yaşına karşın, dini bilgisi yüksek, eğitimli bir insan. Onunla konuşurken, bir yandan da kendi bilginizi sınıyorsunuz.

Tufan ERBARIŞTIRAN Toplum
21 Ocak 2015 Çarşamba

Burada belirtmeliyim ki, Rav Berti Derofe dini konularda farklı görüşlere, farklı yorumlara saygıyla yaklaşıyor, ancak sinagogda geleneklere, kurallara bağlı kalınması gerektiğini söylüyor. Kişinin özel yaşamında, özgür olduğunu da önemle belirten Rav Derofe, özel yaşamda olması gereken dini kuralları, isteyen herkese bıkmadan, sürekli tekrarlayarak, kişinin anlayabileceği bir düzeyde anlatıyor. Kendisiyle hayli keyifli, içeriği bilgi dolu bir söyleşi yaptık. 

Rav Berti Derofe, bize öncelikle kendinizi tanıtır mısınız?      

1989 İstanbul doğumluyum. Aslen pek de dindar olmayan bir ailenin çocuğu olarak büyümeme rağmen, bar-mitzva yaşımdan sonra yavaş yavaş dine yaklaşmaya başladım. Tabii başta pek de kolay olmadı. Ailemle ufak tefek tartışmalarımız olmasına rağmen, bu yolda ilerlemeye devam ettim. 19 yaşında İsrail’deki A-Gaon Rabi Yaakov Hillel’in başkanlığındaki Aavat Şalom Eğitim Kurumlarının bir kolu olan Ets Ahayim Yeşivası’nda beş yıl boyunca derinlemesine Tora, Mişna ve Gemara’nın bölümlerini, mefareşim yani açıklayıcıların yorumlarını öğrendim. Oradan ayrıldıktan sonra, bir yıl boyunca Midraş Sefaradi Yeşivası’nda ağırlıklı olarak alaha (Tora’daki ahlaki, törensel ve medeni kanunlar) öğrenimi üzerinde yoğunlaştım. Ravlık diplomamı aldıktan sonra İzmir’deki görevime başladım.

Bir din adamı olmayı seçme nedeniniz neydi? 

Tora’yı öğrenmek ve öğretmekten çok büyük bir haz duyuyorum. Ben Tora öğrenip Tanrı’nın gösterdiği o mükemmel ve huzur verici yolda ilerlemeye çalışırken dışarıdaki binlerce kardeşimin bu güzellikten mahrum kalması ve günden güne maneviyattan uzaklaşması beni çok üzüyordu. Onların bir seçim haklarının olması gerektiğine inanıyordum. Çünkü Tora’yı öğrenmeden, bilinçli bir şekilde dini uygulayan insanların yaşamlarını görmeden seçilen yaşam biçimi özgür bir seçim sayılmaz. Özgür seçim ancak seçenekleri öğrendikten sonra gerçekleşebilir. En fazla insana erişip Tora öğretebilmenin, onlarla bu güzelliği paylaşabilmenin en iyi yolu din adamı olmaktı. Mişna, Masehet Avot’un başında bize bolca öğrenci yetiştirmemiz gerektiğini öğretir. Avot DeRabi Natan kitabı bu mişna’nın üzerine İllel Yeşivası’nın görüşünü açıklar ve şöyle der: “Herkese öğreteceksin, çünkü geçmişte yanlış yolda (Tora’ya uygun olmayan) ilerleyen birçok kişi Tora öğrenmeye başladılar ve onlardan Tanrı yolunda ilerleyen dürüst insanlar çıktı.” Tora öğrenildikçe dünya üzerinde büyüyecek ve Tanrı’nın ismi kutsanacaktır.

Peki, ‘rav’ ne demektir? Görev ve yetkileri nerede başlar, nerede biter?

Ruhani rehber, öğretmen demektir. Bir ‘rav’ın görevi, kim olursa olsun, her bir Yahudi’ye, her türlü konuda, Tora’nın görüşüyle, rehberlik etmektir. Ayrıca, Yahudi kimliği konusunda bilgilendirmek, toplumu bir arada tutmak ve bütün dini ihtiyaçlarını karşılamaktır. Bildiği Tora’yı başkalarına da öğretmesi gerektiğini söylememe lüzum yok. Bu, zaten her Yahudi’nin bir görevidir. Rav, topluma Tora’yı, Tanrı’nın bizlerden beklediği yaşam tarzını sevgiyle öğretirken, kişisel gelişim sırasında bire bir rehberlik de etmelidir. Her türlü dini konuda yetkili ve Tanrı huzurunda sorumludur. Bir cemaatteki dini ihtiyaç ve uygulamaların hepsinin doğru şekilde ilerlemesi rav’ın sorumluluğundadır.

İsrail’deki dinsel yaşam ile Yahudilerin Türkiye’deki dinsel yaşamı arasında temelde ne gibi farklılıklar var?

İsrail’de dindar ve dindar olmayanlar arasında bazı sorunlar çıkabiliyor. Bazı dindar kesimlerin kendi aralarındaki farklılıklar nedeniyle felsefi ve siyasi tartışmalar da olabiliyor. Türkiye’de ise öyle değil. Dindar olsun veya olmasın herkes kendisini Türkiye Yahudi Cemaati’nin bir parçası olarak görüyor ve ayırım yapmaksızın birbirleriyle dayanışma içerisinde varlıklarını sürdürmeye çalışıyorlar. Dini konularda ise ufak tefek adetler hariç, bütün dünyadaki Ortodoks Yahudileri aynı uygulamaları sürdürüyorlar. Önemli olan, Tora’nın önderliğine inanmaktır…

İzmir, tarihi geçmişi, sosyal yapısı ile hayli farklı bir kent. Burada olmaktan mutlu musunuz diye sormak istiyorum.

Evet, burada olmaktan çok mutluyum. İzmir tarihte bünyesinde Rabi Hayim Palaçi, oğlu Rabi Avraam Palaçi, Rabi Eliyau Koen, Rabi Yosef Eskapa ve benzeri birçok dev Tora âlimini yetiştirmiş bir kent. Onların zehutları hepimizi korusun, Amen. Ayrıca, insanları çok sıcakkanlı, yardımsever ve hoşgörülü.

Şimdi de cemaatle ilgili birkaç sorum olacak. Burada sizce eksik ya da yanlış olduğuna inandığınız dini bir gelenek ya da bir ritüel var mı?

Öncelikle bilmemiz gereken, Tora’nın kurallarıyla (alaha) zıtlaşan, Tanrı’nın isteğine karşı gelmeye sebep olacak her türlü minhag (usul, adet ve gelenekler) Yahudiliğe göre yanlıştır ve düzeltilmesi gerekir. Tora’dan belirli bir süre uzak kalmış her cemaatte ufak tefek aksaklıklar vardır. Bu tür problemler hep beraber, el ele verilerek karşılıklı saygı, sevgi ve anlayışla çözülebilir. Tora’daki kaynaklar, bu konuda bize en güvenilir bilgileri vermektedir. Eğer amaç Tanrı’nın istediği şekilde ibadet etmekse, bugün bilgi çağında, hepimiz açıp dini kaynaklardan Tanrı’nın arzu ettiği ibadet şeklini öğrenebiliriz. Benim görevim de bunları cemaat için uygulamaya koymaktır.

Bazı dini geleneklere ve yazılı olmayan kurallara değişimde, genellikle insanların biraz zorlanarak adapte olduğunu biliyoruz. Bu özel konuyu nasıl aşmayı düşünüyorsunuz?

Tora bize, “Onun yolları hoştur ve patikaları barış.(Mişle 3:17)”der. Yani Tanrı’nın gösterdiği yol saf iyiliğin, hoşluğun ve doğrunun ta kendisidir. Kişi bu yolda ilerlediği sürece doğruyu yapmanın verdiği iç huzura kavuşacaktır. Bu dünyadaki amacına giden yolda, Tanrı’ya bir adım daha yaklaştığını hissedecektir. Tanrı hiçbir insandan yapamayacağı bir şeyi beklemez ve onun karşısına geçemeyeceği bir sınavı koymaz. Doğrudur ki insanın alışkanlıklarını değiştirmesi gerçekten zordur. Fakat değiştirirken bu yaptıklarının aslında bu dünyadaki gerçek amacına giden yolda, kendisini Tanrı’ya yaklaştıracağını ve sonsuzlukta onunla beraber olacağını her zaman aklında bulundurursa, maneviyatında ilerlerken karşısına çıkacak her türlü zorluğa göğüs gerebilir. Bunun bilincine varabilmek de ancak ve ancak Tora öğrenimiyle gerçekleşebilir. Bu yüzden geldiğimden beri şunları yapmaya çalışıyorum: Her sabah dua sırasında hep birlikte en az iki alaha öğreniyoruz. Şabat’ları haftanın peraşa’sı üzerine deraşalar, haftalık çeşitli konularda Tora sohbetleri ve hanımlarla Yahudilikteki kavramlar üzerine söyleşiler yapıyoruz. Ayrıca çocuklar için Şabat günleri Talmud Tora açtık ve Sunday School’da da dersler vermeye başladım. Bu şekilde hep birlikte Tanrı’yı ve Tora’sını daha iyi tanımaya çalışıyor ve O’nun ne kadar mükemmel olduğuna birlikte şahitlik ediyoruz. Bilmemiz gereken şey Tora, insanı bu dünyadan koparan, mutsuz eden bir kitap değil, tam tersine bu dünyayı ruhumuza zarar vermeden, ne şekilde kullanabileceğimiz ve keyif alabileceğimizi öğreten bir rehberdir. Tıpkı bir mutfak eşyasının nasıl kullanılacağını öğreten kullanma kılavuzu gibi, Tora da Yahudi ruhuna zarar vermeden tersine daha da kutsallaştırarak ne şekilde yaşayabileceğimizi öğreten bir yaşam kılavuzudur.

Yahudi Cemaati dışından olanlara da hoşgörüyle ve anlayışla yaklaştığınızı biliyorum. Dini bir konuda sizin bilginize başvurmayı düşünen üniversite, çeşitli kurum ve kişisel yaklaşımlar söz konusu olacaktır. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?

Herkesin soru ve davetlerine açığım ve elimden geldiğince herkese yardımcı olmak beni çok mutlu edecektir. Yahudiliğin ne olduğu geniş bir toplumda gerçekten bu işin eğitimini almış insanlar tarafından öğretilirse, Yahudilik ve Yahudilere karşı olan mevcut önyargıların büyük ölçüde yok olacağına inanıyorum. Kısacası hep birlikte huzur içinde yaşayabilmek için eğitim şart. 

İzmir’de birçok sinagog ne yazık ki bakımsız durumda. Bu konuda bir çalışmanız

olacak mı?  

Bu konuda zaten cemaatimizin çalışmaları mevcut. Benim de Tanrı’nın yardımıyla, belirli bayramları henüz kullanılmayan bazı sinagoglarda kutlamak gibi bir düşüncem var. Böylelikle o sinagogları dini törenlere, bayramlara açarak yaşatmış oluruz. Kuşkusuz bunu da İzmir Cemaati’nin katkılarıyla hep birlikte yapacağız. 

Bir din adamı olarak, kendinize örnek aldığınız kişileri belirtir misiniz? Genç yaşta rav eğitimi almak isteyenlere neler söyleyeceksiniz?

Tora dünyasında örnek alınacak birçok Talmid haham var ve hepsi de birbirinden değerli. Herkesten öğrenilecek şeyler olduğu kanısındayım. Belirli bir isim söyleyemeyeceğim, çünkü büyük Talmid hahamların her birinin kendine özgü, diğerlerinde olmayan ve örnek alınması gereken, gerek Tora öğrenim tarzı, gerekse de davranış biçimleri yönünden birçok özellikleri var. Zaten Tanrı’nın bizden beklentisi de sadece kendi potansiyelimizi tamamlayabilmemiz. Yani Tanrı, hiçbirimizden şu veya bu rav gibi olmamızı beklemiyor, sadece kendi potansiyelimizi tamamlamamızı bekliyor.

Genç yaşta rav eğitimi almak isteyenlere değil de, gerçekten Tora öğrenmek isteyenlere tavsiyem, kendilerine belirli bir rav seçsinler, Tora öğrenirken kısa yollar aramasınlar, öğrenirken derinleşmeye, derin düşünmeye özen göstersinler, bolca tekrar yapsınlar ve Talmud öğrenimine hiç ara vermesinler. Daha öğrenimimin başındayken büyük bir Talmid haham olabilmek için ne yapmam gerektiğini sorduğumda, Yeşiva Başkanı A-Gaon Rabi Yaakov Hillel’in bana verdiği cevap, “hatmada” yani devamlı, ara vermeden öğrenim olmuştu. Eğer kişi eğitimine Tora öğrenmek, öğretmek ve uygulamak amacıyla başlayıp ciddi bir şekilde çalışırsa, sonunda rav’lık makamına gelmesi gerekiyorsa, Tanrı zaten onu o makama getirecektir.

Bu güzel söyleşi için teşekkür ederim. Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

Öncelikle bana bu fırsatı verdiğiniz için teşekkür ediyorum. Gerçekten çok keyifli bir söyleşiydi. Temennim hepimizde artık bir farkındalığın oluşması. Talmud soru ve cevaplarla doludur. Sorgulamak, aslında her Yahudi’nin genlerinde mevcuttur. Fakat maalesef günümüzde hepimiz birçok şeyi sorgulamadan kabulleniyor ve çoğunluğun yaptığı şeylere “doğru ve yapılması gereken” damgası vuruyoruz. Gelin hep birlikte içinde bulunduğumuz sistemi, bu dünyaya neden geldiğimizi ve nereye gideceğimizi sorgulayalım. Bu dünyaya sadece temel ihtiyaçlarımızı giderip, maddiyatımızı arttırıp daha sonra vücudumuz dâhil her şeyi bu dünyada bırakıp ayrılmak için gelmiş olamayız. O yüzden gelin Tanrı’ya ve Tora’sına hayatımıza girebilmesi ve bir anlam katabilmesi için bir şans verelim. Tanrı’nın bereketi hepimizin üzerinde olsun...