Türk Yahudileri’nde müzik

Yahudilerin İspanya’dan Türkiye’ye gelen bölümü uzun yıllar Endülüs Arapları ile birlikte yaşadığından, teknik açıdan Arap müziğine alışmıştı. Bu yüzden ilk yıllardan beri Türk müziğini benimsemekte güçlük çekmediler.

Yusuf BESALEL Perspektif 0 yorum
23 Nisan 2014 Çarşamba

Osmanlı döneminde Türklerin müziğe çok önem vermesi, çocuklara müzik eğitimi verilmesi ve toplantılarda müzik icra edilmesi; İstanbul, Edirne, Selanik ve İzmir’de yoğunlaşan Yahudilerin de Türk müziğinde çeşitli formlar ve makamlarda eserler vermesini sağladı

Yahudi hayatında ve geleneksel törenlerde müziğin önemli bir yeri vardır. Kutsal kitabın tanındığı bölgelerde ve halk arasında ‘Yahudi Müziği’ doğmuş ve ibadet yerlerinde icra edilerek dinsel bir nitelik kazanmıştı.

Örneğin Kral David, müzisyenleri himaye eder ve müzik şölenleri düzenlettirirdi. Dinsel törenler genellikle dokuz arpçı, iki kitaracı, bir zilci ile on iki kişilik bir koro tarafından yapılırdı. Kadınlar, dinsel müziği erkeklerle birlikte söylemezler, ancak kendi aralarında terennüm ederlerdi. MS 60’lı yıllarda II. Bet Amikdaş’ın  yıkılması ve Diaspora’nın  başlaması üzerine, birçok ülkeye dağılan Yahudiler, geleneksel müziklerini de beraberlerinde götürseler de; Yahudi müziği içinde yaşanılan kültürlerin etkisiyle değişime uğramış ve Yahudi kaynaklı olmayan birçok özelliği bünyesine katmıştır. Karakteristik Yahudi müziği coğrafi çevre ve medeniyetlere göre aşağıdaki alt gruplara ayrılabilir:

1 Doğu Avrupa cemaatlerinde görülen ve Arap müziği etkisiyle gelişen Judeo-Arap tarzı.

2 Orta Avrupa ve Batı Rusya kaynaklı müziklerin etkisi altındaki Aşkenaz tarzı.

3 Yemen Yahudilerinin müziğinin ilk şekline çok benzeyen  ve bugün İsrail’de görülen  müzik tarzı

4 İspanya müziğinden etkilenerek oluşan Judeo Espanyol tarzı.

Ayrıca Yahudilerin yerleştiği Türkiye, Fas, Cezayir ve Roma gibi çeşitli  ülkelerde de yerel müzikten esinlenen farklı müzik tarzları ortaya çıkmıştır.

Diaspora ile birlikte sinagoglardaki dinsel müzik, neşeli havasından sıyrılarak  daha sade ve tekdüze bir hal almıştır.

Tevrat’ın bölümlerinden ve dualarından oluşan ve bir metnin ahenkle okunmasından oluşan ses kompozisyonlarını içeren ve farklı kültürlerden etkilenmemiş bir müzik geleneği olan ‘Castillation’ repertuarı gelişti. Bu repertuar, geleneksel şarkılar veya koro için yazılmış ilahiler içerir. MS 500 yıllarında ‘Piyyutim’ adı verilen ve İspanya’daki İslamiyet’ten de  etkilenen ilahiler Yahudi müziğine metrik sisteme göre kurulmuş yeni bir anlayış getirdi. Sinagoglarda yapılan düğünlerde ise daha tempolu ve neşeli müziklere ilgi gösterildi.

 

 Yahudi müzik aletleri nelerdir

Yahudi müzik aletleri; telli, üflemeli ve vurmalı olarak üç gruba ayrılır. Telli çalgılar arasında ney, flüt, yedi borulu ‘miskal’, koç ve keçiboynuzundan yapılan Roş Aşana ve Yom Kipur gibi günlerde çalınan ‘şofar’, çeşitli boy ve şekillerdeki flütler; vurmalı çalgılar arasında daire veya dikdörtgen şeklinde  bir kasnak üzerine deri kaplamak suretiyle yapılan bir cins tef olan ‘Tof’, kadınların kullandıkları pişmiş topraktan yapılan ‘darbuka’, bronzdan yapılan ‘selselim’ adındaki ziller yer alır.  Adı geçen vurmaların çoğu Türk Yahudilerinin müziğinde kullanılmaz.

Yahudilerin İspanya’dan Türkiye’ye gelenleri uzun yıllar Endülüs Arapları ile birlikte  yaşadığından, teknik açıdan Arap müziğine alışmıştı. Bu yüzden ilk yıllardan beri Türk müziğini benimsemekte güçlük çekmediler. Kanuni Sultan Süleyman devrinde Haham Şelomo Ben Mazaltov, Türk müziğini İbrani dinsel şarkılarında ve Judeo-Espanyol şarkılarda uygulamaya başladı. Osmanlı döneminde Türklerin müziğe çok önem vermesi, çocuklara müzik eğitimi verilmesi ve toplantılarda müzik icra edilmesi; İstanbul, Edirne, Selanik ve İzmir de yoğunlaşan Yahudilerin de Türk müziğinde çeşitli formlar ve makamlarda eserler vermesine neden oldu. Bunların arasında Aaron Hamon (Yahudi Harun), Haham Moşe Faro, İsak Fresco Romano (Tanburi İsak), Kuledibi Mevlevi Tekkesi’nde Şeyh Ataullah Efendi’nin Hocası Haham Abraham Manekil’in babası Haham Şemoel Mandil, İzak Varon, Mısırlı İbrahim, Haham Nesim Sevilya, Edirneli (Çuhacıoğlu) İsak Amigo, Haham Avtolios (Küçük Hoc), Edirne Yahudi Cemaati’nin  hocası Yehuda Benaroya (Yuda), Selanikli Kemani Barzilai Efendi’nin dedesi Avram Barzilai, İzmirli Haham Yomtov Danon (küçük haham), Hahambaşı Avraam Aryos (Hace-i Bernguzar), Elia Levi, İshak Barki, Haim Alazraki (Şapçı Haim), müzik alanındaki başarısıyla Itri ve Dede Efendi seviyesine ulaştığı söylenen Şemtov Şikior (Hoca Santo) hanendeler arasında Salamon Algazi ve İsak Algazi ünlü Yahudi bestekârlarıdır. Bestekârlar, Türk müziğine çok çeşitli makamlarda taksim, peşrev, fasıl ve şarkılar kazandırmışlar, çeşitli Türk Sanat Müziği cemiyetleri kurulmuştur. Türk sanat ve Türk hafif müziği tarzlarında üretilen şarkıların sözleri İspanyolca ve İbranice sözlerle değiştirilir ve günün sevilen şarkıları dilden dile geçerdi. İcra sırasında kanun ud, tanbur gibi müzik aletleri kullanılırdı. 

Bazı ünlü Yahudi bestekârların biyografileri

İshak Algazi (1889-1950)

Bestekâr, şair ve icraatçi Rav İshak Algazi, İzmir’de doğdu. Doğduğu zaman Yahudi Cemaati cehalet ve fakirlik içindeydi, fakat kendisi iyi bir öğrenim gördü. Talmud Tora öğretmenliğinin yanı sıra, Yahudi dini müziği ve Türk Sanat Müziği ihtisası yaptı. Atatürk’ün etrafına topladığı aydınlar arasında yer aldı.1935’te Montevideo’ya göç etti. Algazi’nin şarkıları Türk Sanat Müziği makamlarına  uygun olarak bestelendi. Maftirim (ilahi müzik) şarkıları,Judeo-Espanyol kantiga  ve romansları, plak çalışmalarına konu olmuştu ve çok popülerdi. 

Moşe Faro (Musi) (?-1776)

İstanbul’da doğdu, hahamlık yaptı. Günümüzde bilinen eserlerin en ünlüleri ‘Suzikar’ makamında olan beş peşrevi, beş saz semaisi ve Bayati makamında bir semaisidir. Ruşen Ferit Kam, bu eserlerden: ‘Mursi’nin bestekârlık kudret ve kabiliyetinin en güzel mahsulleri ve Türk musiki anlayış ve kavrayışının  en kuvvetli örnekleri’olarak bahseder. Tanburi İsak’ın hocası olduğu sanılmaktadır. 

Udi Mısırlı İbrahim (Avram Hayat Levi) (1878-1948)

Halep’te  doğdu. Küçük yaşta ud çalmaya başladı. Klasik noktayı Hamparsun Efendi’den, Türk musikisini Hacı Kirami Efendi, Hoca Bey İsmail Hakkı Bey’den öğrendi. Avram Levi musiki bilgisini ilerletmek için Kahire’ye gitti. Bir süre orada kaldığı  ve orada sazedenlik yaptığı için kendisine ‘Mısırlı İbrahim’ lakabı takıldı. Mısırlı İbrahim’in ‘Acem Aşiran’ makamında bir saz semaisi ile ‘Hüseyin’, ‘Hüzzam’, ‘Segâh’, ‘Kürdili Hicazkâr’, ‘Nihavent’ ve ‘Rast’ makamlarında beşyüze yakın eseri vardır. Milli Mücadele’de orduya katılıp bando şefi olarak görev yapan Mısırlı İbrahim, Atatürk tarafından eserlerini çalması için sık sık huzura çağırılırdı.

Tamburi İsak (İsak Fresko Romano) (1745-1814)

İstanbul, Ortaköy de doğdu. Sultan III. Selim zamanında saraya girdi ve en verimli yıllarını bu dönemde yaşadı. Saray fasıllarına tanburu ile iştirak eden İsak, Endurun’da  hocalık yaptığı gibi, bizzat Sultan’ın tanbur hocası oldu. Sultan Selim, hocasına çok sevgi ve saygı beslerdi. İsak’ın ‘İsfahan’, ‘Bayati’, ‘Gülizar’ makamında peşrevleri ve saz semaileri ünlüdür. En ünlü sözlü eserleri ise Gülizar makamında iki busesi, ağır ve yürük semaileri ile Sadullah Ağa ile birlikte besteleyerek Sultan III. Selim’e sundukları ‘Şed Araban’ takımıdır. Nota kullanmadığı için birçok eseri kaybolan veya unutulan İsak’tan günümüze ancak 37 peşrev, 28 saz semaisi, bir ağır semai, üç yürük semai ve beş beste gelebildi.

Yahudi Harun (Rav Aaron Hamon) (?- 1660)

Arapça, Farsça ve İbraniceyi güçlü bir şekilde kullanan büyük bir din bilgini  ve güçlü bir bestekârdır. Klasik Türk müziğine âşık bir bestekâr olan Hamon, I.İbrahim, IV. Mehmet (Avcı), II. Süleyman, II. Ahmet devirlerinde  yaşadı. Enderun’da (Saray Okulu)maaşlı bir müzik hocası olduğu sanılmaktadır. Tanbur sanatçısı Yahudi Harun’un din dışı eserleri arasında günümüze dek gelenler: ‘Nühüft Peşrev’, ‘Rast Peşrev’, ‘Rehavi’ makamındaki saz semaisi, ‘Hüseyni’ makamındaki ‘Külli Külliyat’tır. Hamon’un günümüze kadar ulaşmış felsefi İbranice dilinde ve Irak, Araban, Besteniyar, Müstear ve Nihavent makamlarında beş dini eseri de saptanmıştır. 

İsak Varon (1882-1962)

Gelibolu’da doğdu. İlk bestesi, 1907’de gerçekleştirdiği İsfahan makamında ‘Yandım canım, ruz-u şeb feryad-u efgan eylesin’şarkısıdır. Özellikle ‘Ferahfeza’, ‘Sultan-i Yegâh’, ‘Şedaraban’, ‘ Acem-Aşiran’, ‘Kürdili Hicazkâr’,  ‘Rast’ ve ‘Mahur’ makamlarında, çok azı yayımlanmış 85 kadar eseri, bir saz semaisi biliniyor. 

 Maftirim-‘Tasavvufi İlahiler’ Korosu

Günümüzde de Maftirim-‘Tasavvufi İlahiler’ korosu, yukarıda bahsi geçen türden dini eserlerin icraatini sürdürmektedir. Çok eski yıllardan beri günümüze dek yaygın olarak gelebilmiş Yahudi dini müziği, son zamanlarda kaybolmaya yüz tutmuştur. Yarım yüzyıla yakın süreyle David Behar tarafından bu koro yönetilmiş, ayrıca bu kişinin uğraşılarıyla kaybolmaya yüz tutmuş eserlerin notaları yazılmıştı. David Behar, Haham İsak Maçoro ve Hazan David Sivi tarafından bunların ses kayıtları yapılarak; günümüze dek ulaşan bu kültürel mirasın gelecek kuşaklara nakli mümkün kılınmıştır. Maftirim Korosu çeşitli dini müzik konserlerine katılmıştır.

20. YÜZYILDA YAHUDİ MÜZİĞİ

20. yüzyılın sonlarına doğru dünya üzerinde görülen elektronikleşme akımı, müziğe de yansımış ve gençler arasında elektronik gitar, org ve çeşitli klavyeli çalgıların kullanımı yayılmıştır. Türkiye’de doğup büyüyerek Yahudi kültürünü de öğrenerek yetişen genç nesiller arasında okullarda sosyal faaliyet kollarında yapılan Türk Halk Oyunları ile Türk Halk müziği gibi çalışmalara da katılım vardır.

Öte yandan Judeo-Espanyol müziği alanında bu lisanda  ve bu türdeki müzik kültürünü canlı tutmayı amaçlayan Türkiye Yahudilerinden oluşan Los Paşaros Sefaradis, Erensya Sefaradi, Janet-Jak Esim, Sefarad Grubu gibi müzik toplulukları oluşturulmuştur.

Ne var ki, genç nesillerin Judeo Espanyol dilini hiç bilmemesi ve Yahudi Cemaati’nin nüfusunun giderek azalması nedeniyle bu alandaki iyi niyetli ciddi nostaljik arayışlardan fazla bir şey beklemek  iyimserliktir. Osmanlı ve Türk Yahudileri mozaiğinin kapsamındaki müzik kültürü de tarihe mal olmanın eşiğindedir.

1 Yorum