Su yolunu bulur...

Yeni insanlarla tanışmak, yeni dünyalar tanımak demektir benim için. Bir insan sanki bir yolculuktur; o anlattıkça farklı yollara sapar, kafanızdaki düşünceler değişir, şekillenir, netleşir, bulanıklaşır.

Yaşam
7 Kasım 2012 Çarşamba

Lian PENSO


Rivka Bihar ile görüşmeye gitmeden önce onu sadece bir İspanyolca öğretmeni olarak düşünmüştüm. Fakat keyifli sohbetimizin ardından bir kez daha düşündüm; çok farklı kollardan, farklı yollardan, farklı bir lezzetten gelmiş; kendine has bir düşünce yapısı olan gezgin ruhlu öğretmen ve daha ötesi: 1997, İsviçre’nin Basel şehrinde gerçekleştirilen yarışmada Türkiye’deki Yahudi Cemaati temsilciliği, 2006, Asociación Canal Literatura (İspanya) tarafından düzenlenen İspanyolca Öykü Yarışmasında finalist, judeo-español çalışmaları konferanslarına katılım, İsveç’te İspanyolca turizm kursu…   

EĞİTİMİN HAKKINDA BİZE BİLGİ VERİR MİSİN?

1999 yılında Ulus Özel Musevi Lisesi’ni bitirip; İstanbul Üniversitesi İspanyolca Dili ve Edebiyatı Bölümünü kazandım. Üniversiteden mezun olduktan sonra bir iki sene iş deneyimim oldu; fakat ticaretle mutlu olamadım. 2005-2006’da İsveç’e karşılaştırmalı edebiyat bölümünde master yapmaya gittim. Öğrenmeye aç olarak gittiğim okulda katıldığım bir sürü farklı ders vardı, İspanyolca dersleri ve başka edebiyat derslerine girdim. Oradan mezun olunca altı aylığına araştırma yapmak için Londra’ya Au-pair olarak gittim ve orada tezimi tamamladım.

İsrail’den gelmiş bir ailenin yanında Au-pair olarak yaşamaya başladım ve dört yaşındaki kızlarına baktım. İsveç ve Londra dönemim hayatımın en güzel dönemlerindendir. Daha sonra Türkiye’ye geri dönerek doktoramı yaptım.

ASLINDA CESARET İSTEYEN ŞEYLER YAPMIŞSIN, İSVEÇ, ORDAN AU-PAİR’LİK İLGİMİ ÇEKTİ…

Benim köküm, bağım pek yok gibi, çok çabuk adapte olabiliyorum yeni bir yere aslında. İstanbul benim için bambaşka ama kısa süreler için başka yerlere gidebilirim. Londra’da 5-6 ay geçirdikten sonra, yavaş yavaş düşünmeye başladım, eğitimime ara verdim, sadece tez yazıyorum, geziyorum; benim yavaştan dönmem gerekiyor dedim.

2006’nın sonlarında Türkiye’ye dönüp, 2007’de İstanbul Üniversitesi’nde İspanyol Dili ve Edebiyatı bölümünde doktoraya başladım. Zaten ne yapmak istediğime karar vermiştim. Doktoraya başlama sebebim lisans bölümündeki öğretmenimdi, çok detaylı okuyan, bana tartışma ve gelişme imkânı sağlayan biriydi; İstanbul Üniversitesi’nde İspanyolca Dili ve Edebiyatı bölümünde öğretim üyesi olan Doç. Dr. Rafael Carpintero Ortega, bana bu yolda çok destek oldu. Aynı zamanda tüm öğretmenlerimizin de İspanyol olması bambaşka bir vizyon sahibi olmamda büyük rol oynadı. Doktorayla birlikte tez yazmam gerekiyordu ve bu uzun bir süreç olduğundan aynı zamanda çalışmaya da başladım. 2008’de Ulus Özel Musevi Lisesi’nde ders vermeye başladım ve hala da devam ediyorum. Ayrıca, son iki sene Mezunlar Kolu için akşamları Ulus’ta ve hafta sonlarıysa Galatasaray Üniversitesi’nde İspanyolca kursları verdim.

23 yaşında mezun oldum, arkadaşlarımın çoğu o yaşta işe başladı ama ben gittim geldim, başka yerlerde yaşadım ve 27 yaşımda çalışmaya başladım. Aslında düşünüyorum da kaçırdığım hiçbir şey yok. Hayat oku, mezun ol, evlen, doğur, öl değil ki. Neyi kaçırıyoruz ki biz? Hiçbir şeyi... Başka hayatlar görmek, başka hayatları yaşamak benim algımı ve Türkiye’deki yaşayışımı da çok değiştirdi. Bu yüzden de gezmeyi çok seviyorum ve öğretmenlik de buna çok uygun bir meslek. Her yaz yaklaşık 45 günü Avrupa’da geçiriyorum, orada arkadaşlarım var ve hala görüşüyorum onlarla. Turistik de değil, evde oturuyoruz, spor yapıyoruz, dolaşıyoruz. İstanbul’da yapacağım herhangi bir şeyi Avrupa’da yapıyorum. Başka kültürlerden besleniyorum. Bu beni çok mutlu ediyor.

MAKALELER YAZIYORSUN;

Evet, artık makalelerimi İngilizce ve İspanyolca yazmayı tercih ediyorum çünkü yazdığım konuların aslında edebiyat alanında, özellikle yurt dışındaki birçok kişinin ilgisini çektiğini düşünüyorum. Mesela Aralık ayında Bar- Ilan Üniversitesi’nde Jewish Studies ile ilgili hazırladığım bir makale var; orada konuşma yapacağım ve İngilizce olacak. Rav Nisim Behar’ın kullandığı Ladinonun dil tarafı değil de, edebiyat tarafı benim ilgi alanıma giriyor. Böyle bir adam vardı ve cemaatinde bir ihtiyaç hissedip, bu ihtiyaca Ladino dilinde cevap verdi. Ancak, o zamanki Türkiye’nin şartları doğrultusunda, “Vatandaş Türkçe konuş!” politikasının da etkisiyle on sene evvel yazdığı metni anlayan kalmadı ve aynı kitabı Türkçe yazdı. Bu çok ciddi bir geçiş ve benim makalem de bunun üzerine; Ladinodan Türkçe’ye ilk geçen kişi olması ilgimi çekiyor. Ben işin dilbilim ve dilbilgisi kısmından ziyade edebiyatı, nedenini, nasılını seviyorum. Mesela İstanbul Üniversitesi’nin Medditeraneo dergisinde yayımlanan makalelerim: İkinci Yabancı Dil Eğitimi Sorunsalı: İstanbul’daki Özel Okulların İlköğretim ve Lise Düzeyinde Yabancı Dil Eğitimine Bir Bakış ve İstanbul Türk Yahudi Cemaati Tiyatrosu: Geçmişten Günümüze Gelişimi  (1860 – 2008) . Ayrıca karşılaştırmalı bir çalışma yapmıştım: Delibes’in Mario İle Beş Saat’i ile Dostoyevski’nin Uysal Kız’ının İzleksel Açıdan Değerlendirilmesi Valladolid Üniversitesi, Castilla Estudios de Literatura dergisinde 2010 yılında yayımlandı. 

Ayrıca İstanbul’da çeşitli okullarda; Assimil Tekniği ile İkinci Yabancı Dil Eğitimi Mümkün mü? , Eğitim Şart mı? Uykusuz dergisinin gözünden eğitim sistemimiz,  İstanbul’da Özel İlköğretim ve Lise Eğitiminde İkinci Yabancı Dil Sorunsalı üzerine konuşmalar yaptım.

Benim doktora tezimin teşekkür kısmında: ‘Bana bu tezi neden yaptığımı her gün sorgulatan öğrencilerime teşekkür ederim,’ ifadesi yer alıyor çünkü bana en çok sorulan soru şuydu:  “İspanyolca üzerine doktora tezi yapsam ne olacak, yapmasam ne olacak?” 

Ben bu sorgulamanın cevabını buldum; çünkü çok mutluyum! Mutlu olduğun bir şeyi bulmak o kadar zor bir şey ki hayatta. Çok verimli bir gün iki buçuk sayfa yazabildiğim gündür benim için ve o gün çok büyük bir tatminle kalkarım masadan. Bu yüzden öğrencilerime her zaman inşallah siz de mutlu olduğunuz şeyi bulursunuz derim... Mezun olana kadar hayat çok kolay fakat mezun olunca insan farkediyor ki istediği bu değil; o zaman ben ne ile mutlu olabilirim sorusu geliyor ve ilerledikçe yaptığın işten zevk alacak duruma geliyorsun. Su yolunu buluyor.

ÖĞRETMEN OLMASAYDIN HANGİ MESLEĞİ YAPARDIN?

2000 senesinde Kibutz- Ulpan’a gittim, İlk defa Kibutz kültürüyle karşılaştım; Geri döndüğümde fark ettim ki İspanya’ya gitmek istiyorum ve bunu kendi paramı kazanarak yapmak istiyorum. Böylelikle üniversitede okurken haftada üç gün Taksim’de bir kafe-barda part-time garsonluk yapmaya başladım. 8 ay çalışıp para biriktirdim ve o yaz İspanya’ya gittim. Evet, belki dışarıdan algı farklı ama ben anladım ki kötü bir şey yapmıyorum ve kendi ayaklarım üzerinde durmaya çalışıyorum. Türkiye’de iyi bir iş algısı, masa başı bir iş ve iyi bir maaştan ibarettir ama acaba ben mutlu muyum? Değilim! Tatminim ve mutluluğum o alacağım paradan çok daha önemli bence.

Geçim kaygım olmasa, part time garsonluk yaparım ve aynı zamanda da kitap yazarım. Zaten şimdi doçent olmak için üç sene içerisinde bir kitap yazmam gerekiyor. Ama garsonluk çok keyifliydi gerçekten, insanların hayatlarını izliyorsun, onları tanıma fırsatı buluyorsun ve o limonatayı servis edip oradan ayrıldıktan sonra düşünecek hiçbir derdin kalmıyor.

ÖĞRETMENLİK, MAKALELER, KONUŞMALAR, BAŞKA NELER VAR?

Ben 2007 yılından beri Uruguay Konsolosluğu’nda çalışıyorum. Türkiye’ye yolu düşmüş, pasaportunu kaybeden, ticaret için gelen veya problemlerle karşılaşan Uruguaylılara tercümanlık yapıyorum.

 

PEKİ, İSPANYOLCA ÖĞRENENLER İÇİN NE DÜŞÜNÜYORSUN?

Artık İspanyolca öğrenmek çok revaçta, neden? Çünkü Amerika’da hep İspanyolca konuşuluyor, yaygın bir dil. Fakat bunu gerçekten öğrenmek için zaman harcamak lazım, istemek lazım, ilgi duymak lazım. Televizyon bile açıyorsun her yerde İngilizce var ama İspanyolca öyle değil, sen ona gitmedikçe o sana gelmiyor. Ben de bu bölümü okumasaydım İspanyolca öğrenemeyecektim.

 

Mezun olana kadar hayat çok kolay fakat mezun olunca insan fark ediyor ki istediği bu değil; o zaman ben ne ile mutlu olabilirim sorusu geliyor ve ilerledikçe yaptığın işten zevk alacak duruma geliyorsun. Su yolunu buluyor.