11. SEVGİYLE EL ELE SANAT FESTİVALİ/ İstanbul’da Farklı Kültürlerin Birlikte Yaşamı

11. Sevgiyle Ele Ele Sanat Festivali bu yıl Ataköy Yunus Emre Kültür Merkezi’nde gerçekleşti. Festival kapsamında ‘İstanbul’da Farklı Kültürlerin Birlikte Yaşamı’ konulu bir panel yapıldı

Toplum
30 Mart 2011 Çarşamba

Ataköy Yunus Emre Kültür Merkezi, ‘Sevgiyle El Ele Sanat Festivali’ kapsamında Mart ayı içinde ‘İstanbul’da Farklı Kültürlerin Birlikte Yaşamı’ paneline ev sahipliği yaptı.

Etkinliğe Ulus Özel Musevi 1. Karma Ana ve İlköğretim Okulu adına İstanbul Sefarad Kültürü Araştırma Merkezi Müdürü Karen Gerson Şarhon, Özel Dadyan Ermeni İlköğretim Okulu adına Bilgi Üniversitesi Sosyoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Arus Yumul, TED İstanbul Koleji Vakfı Özel İlköğretim Okulu adına Spiker / Belgesel Yapımcısı Fatih Orbay konuk konuşmacı olarak katıldılar.

Bir dünya mirası olan İstanbul’da yüzlerce yıldır süren “farklı kültürlerin birlikte yaşamı kültürünün” anlatıldığı ve bu kültürün kuşaktan kuşağa aktarılmasının amaçlandığı panelin moderatörlüğünü Doç. Dr. Ahmet Kurtaran üstlendi. Etkinlikte, katılımcı okulların vakıf temsilcileri, müdürleri, öğretmenler ve öğrenciler hazır bulundular.

Etkinlik, öğrencilerin birlikte gerçekleştirdikleri Büyükada gezisinin görüntüleriyle başladı. Ardından etkinliğin bu yılki ev sahipliğini üstlenen Özel Dadyan Ermeni İlköğretim Okulu Müdürü Alis Bayram açılış konuşmasını yaptı. Alis Bayram konuşmasında Anadolu’nun yüzyıllardır birlikte yaşama kültürünün en güzel örneklerini sergilediğine dikkati çekerek “Yüzyıllardır bu toprakların ortak yazgısını paylaşanlar çok iyi biliyorlardı ki topraklarına barış ve kardeşlik tohumları ektiklerinde hasatları da barış ve bereket olacaktır. Sevgiyle El Ele Sanat Festivali de bu düşünceden hareketle on bir yıldır bu ülkede barış ve kardeşlik tohumlarını yeşertmeye çalışmaktadır,” dedi.

Panelistlerin sahnedeki yerlerini almalarının ardından Moderatör Ahmet Kurtaran, açılış konuşmasında; “Tanrı’dan beden almış tüm varlıklar birbiriyle eşit ve birbirlerine saygılı olmak zorundadır. İstanbul, bunun yerleşim merkezidir. Birbirimizi kabul etme, hoşgörüyle karşılama ve kucaklayabilme anlayışını hakim kılmak zorundayız,” dedi.

İlk sözü alan Prof. Dr. Arus Yumul, farklılık ve ötekilik kavramlarının günümüzün yakıcı konusu olduğunu belirterek başladığı konuşmasında Osmanlı’da halkların dinleriyle birbirlerinden ayrılmalarına rağmen folklor, edebiyat, atasözleri, kutsal mekânların ortak kullanımı gibi konularda bir etkileşim içinde olduklarını; ancak tarihi bugüne örnek göstererek bugünün sorunlarını çözemeyeceğimizi söyledi. Yumul, “O gün hiyerarşik bir düzende yan yana bir yaşam sürülmüştü; ama bu eşitsizliğe dayalı bir hoşgörüydü. Bugün hoşgörüden değil, eşitlik ve özgürlükten bahsetmek gerekir. Yan yana değil birlikte yaşayacaksak karşımızdakini eşitimiz saymalı, diyalog içinde olmalıyız. Bu konuda da gençler en büyük umudumuz,” diyerek sözlerini sona erdirdi.  

Profesyonel yaşamına spikerlikle başlayan, uzun yıllardır belgesel yapımcısı olarak çalışan Fatih Orbay, konuşmasında “İnsanların birlikte yaşarken yaptıkları hatalar doğadan uzaklaşmalarından kaynaklanıyor. Oysa doğada farklı olmak canlılar için var oluşun önkoşulu. Doğada en önemli kural, her bir canlının farklı olmasına rağmen bir arada yaşamak zorunda olmaları. Biz insanlar siyasi sınırlar koyuyoruz; ama kuşlar vizesiz, pasaportsuz istedikleri ülkeye gidebiliyorlar. Farklılıkları hoşgörüsüzlükleri biz yaratıyoruz,” dedi. Fatih Orbay Anadolu’daki yaşam çeşitliliğine dikkat çekerek sürdürdüğü konuşmasının sonunda yapımcısı olduğu “Anadolu’nun Çiçekleri” adlı belgeseli barkovizyondan izletti. 

Karen Gerson Şarhon ise Osmanlı Türk Sefarad Kültürü’nden bahsederek başladığı konuşmasını “Birlikte yaşandığında etkileşmemek mümkün değildir. Bu etkileşimin en güzel örneği müzik ve yemek kültürlerinde görülüyor. Özellikle müzik, insanlar arasında köprüler kuruyor. Birbirimizden aldığımız pek çok şarkı var” diyerek sürdürdü ve bu şarkılara örnekler dinletti. Salondaki öğrenciler, Şarhon’un şarkılarına büyük bir keyifle eşlik ettiler. Şarhon, “Karşındakini olduğu gibi kabul etmek birlikte yaşamanın en önemli kuralı. İnsanlar birlikte yemek yiyip birlikte müzik yaptıklarında tüm sınırlar ortadan kalkıyor ve köprüler kurabiliyorlar,” diyerek sözlerini sona erdirirken paneldeki tüm öğrencilere bir Hanuka şarkısı öğretti. Şarhon, tüm katılımcıların coşkulu alkışları ve yoğun isteği üzerine şarkıyı bir kez daha paneldeki öğrencilerle seslendirdi. 

Soru ve cevaplarla devam eden etkinlikte panelistler plaket ve çiçeklerle onurlandırıldılar.

Zeynep ADIGÜZEL