Bubi ile ´Kafes´lerini konuştuk: “SANATÇI, YAPITININ ÖNÜNE GEÇMEMELİ!”

Geçtiğimiz günlerde Bodrum Zai Sanat Galerisinde açılan ve sanatseverlerin büyük ilgi gösterdiği ´Kafesler´ sergisinde, çağdaş sanatçı Bubi´nin son iki yılda ürettiği birbirinden renkli elli eseri sergilendi. Sanatı, uzun yıllardan beri gerçekleştirdiği Kafeslerle özdeşleşen Bubi, 2024´te onlara veda etmeye hazırlanıyor. O tarihten sonra bir daha Kafes çalışması yapmamaya karar veren sanatçı, aynı sene yayınlanması planlanan bir ´Katalog Rezone´ için de çalışmalara başladı.

TUNA SAYLAĞ Söyleşi
27 Ekim 2021 Çarşamba

Geçtiğimiz günlerde Bodrum’da çok ses getiren bir sergi açtınız, biraz bundan söz eder misiniz?

‘Bubi Kafesler’ Sergisi, 4 Eylül’de, Bodrum Zai Galerisinde açıldı. Bodrum, özellikle pandemi sonrası yeni bir İstanbul olmuş. Eylül ayı olmasına karşın çok canlı ve kalabalıktı. İstanbul’da görme fırsatı bulmadığınız dostlarınızla ansızın Bodrum’da karşılaşabiliyorsunuz. 

Zai Galerisinin yöneticisi, aynı zamanda sizin menajeriniz de…

Evet, Dursun Gündoğdu Zai Galerisinin yöneticisi olmasının yanı sıra, iki yıldan beri benim menajerim de. Birlikte, ‘Kafeslerim’ için 2024 yılında yayınlanacak ‘Katalog Rezone’ çalışmasına başladık. 2024’ten sonra bir daha kafes çalışması yapmamaya karar verdim.

‘Katalog Rezone’yi biraz anlatır mısınız?

Katalog Rezone, sanatçısı tarafından düzenlenmiş katalog demek. Bu kataloglar, bugüne kadar yapmış olduğum tüm kafes çalışmalarını içinde barındırmayı hedefliyor.

Katalogdaki metinleri kim kaleme alacak?

Bir ana metin dışında, sevgili Lütfiye Bozdağ ile uzun bir söyleşi yapıyoruz. İzleyenlerin Kafeslerin tarihini benim ağzımdan öğrenmesi önemli. Bunun yanı sıra bunların tarihini birinci elden kayıt etmek de çok önemli.

Sanatınız ve açtığınız sergiler üzerine, hemen hemen tüm sanat yazarları yazılar yazdı. Katalogunuz için bu yazılardan da bazı bölümler kullanmayı düşünüyor musunuz?

Şüphesiz, sözünü ettiğiniz yazıların ‘Kafesler’i geniş çevrelere tanıtmada çok önemli işlevleri oldu. Bu nedenle onlardan da bazı bölümleri kullanacağım.

‘Katalog Rezone’ fikri sizden mi çıktı?

Hayır, bu fikri bana sevgili Hakan Çarmıklı vermişti. Nihayet bu kararı, projeyi  onca yıl sonra  Dursun Gündoğdu ile birlikte gerçekleştireceğiz.

Kafeslerinizde çok farklı şekil - malzeme ve biçimler üretmişsiniz. Bunların her birini bulup sınırlandırmak çok zor bir iş olmalı...

Evet, doğru söylüyorsunuz. Bugüne kadar satılmış veya bende bulunan tüm kafesleri yeniden adlandırıp ölçülerini  gözden geçirip sabitleyeceğim. Bu nedenle yurt içinde ve dışındaki koleksiyonerlerle irtibata geçiyoruz. Müze, galeri, müzayede kuruluşlarından da yardım alıyoruz.

“Ölçülerini yeniden gözden geçiriyoruz” derken?

Çok önemli bir soru bu. Benim ‘Rölyef Kafes’lerim için genelde iki boyut yazılıyor; en ve boy. Oysa rölyef olduğunu anlatabilmek için üçüncü boyutu yani derinlik ölçüsü de verilmeli. Bu hataya maalesef profesyonel olduğu sanılan birçok kuruluş da düşüyor.

Uzun yıllardan beri Kafesler üretiyorsunuz...

Evet, Kafes çalışmalarının uzun bir geçmişi var. Boya Kafeslerden Rölyef Kafeslere, Dijital Kafeslerden Monotiplere, baskılara, kolajlara kadar çok geniş bir alanı kapsayacak bu katalog çalışması. Bu işleri takip edecek bir kadro oluşturduk. Bu yıl dergi ve gazetelere ilanlar vermeye başlıyoruz. Sadece, yurt dışındaki işlere, bazı adreslere ulaşmada sorunlarla karşılaşabiliriz.

İşe önce ‘Boya  Kafesler’ ile başladınız. Bu serüven nasıl gelişti?

Kafeslere birden çok yoldan çıktım. Öncelikle, ‘Kafesler’ kültürümüzde çok kullanılmış mimari bir eleman. Her birimizin hafızasına kayıt olmuş bir biçim ve kavram. Örneğin, bir biçim olarak yüzeyi örtme konusunda  çok işlevsel.

Yüzeyi geçme (örtme) derken?

‘Kafes Kavramı’nın kazandığı anlamların dışında, üzerinde çalışacağınız yüzey de sizin için geçilmesi gereken bir boşluktur, Buradaki boşluğu, tuvalin yüzeyini nasıl geçeriz sorusu karşımızdadır. Örneğin, yüzeyi  enine, boyuna veya diyagonal boya şeritleri ile geçebilirsiniz. Bu şeritler bir yerde sizi kafeslere, binlerce sene içinde kazandığı tüm anlamlarıyla birlikte ‘Kafes Kavramı’na da çıkartır.

Siz ilk baştan beri bu tip çalışmalarınızı Kafes olarak tanımladınız…

Evet, ilk baştan beri bu çalışmalarımı ‘Kafes’ olarak tanımladım. Zaman içinde farklı malzeme ve tekniklerle ‘Kafes Kavramı’nın hemen hemen her açılımını örnekleyecek işler çıktı karşımıza.

Uzun yıllar Boya Kafesler üretmenize karşın, genelde ‘Rölyef Kafesler’le tanınıyorsunuz.

Evet, boya kafeslerim yeterince tanınmıyor. Oysa rölyeflere çıkmadan önce, 10-12 yıl ‘Boya Kafesler’ ürettim. Zaten bugünkü Rölyef Kafeslere çıkabilmek içinde bir kafes hafızanız olmalı. Bir gün ansızın vahiy alıp Rölyef Kafeslere çıkamazsınız. Bunun bir altyapısı olmalı. Üst üste sürdüğüm boya şeritleri ile yaptığım Boya Kafesler zaman içinde bana bu hafızayı kazandırdı diyebiliriz. Rölyefe çıkmak da sanıldığı kadar kolay olmadı. Önceleri, boyanın içine çeşitli malzemeler koyarak basit rölyefler yapmaya çalışıyordum. Başarılı olduklarını söyleyemem. Bir süre sonra çatlayıp döküldüler. İşin en kötüsü bunların bir kısmını satmıştım da.

Rölyefe nasıl başladınız?

Bir yerde papier maché diyebileceğimiz yani tutkalla sertleştirilmiş kâğıt gibi malzemelerden yapılmış işlerde kullanılan bir teknik. Bu malzemeye kumaşı da ilave ederek rölyef şeritler elde ettim.

Rölyef Kafesler serisi 140x83x24 cm (2010)

O yıllarda, çevrenizdeki kişilerden artık bezler, çarşaflar istiyordunuz…

Evet, bez bulmakta zorlanıyordum. O nedenle herkesten bez parçaları, özellikle çarşaflaristiyordum. Bu bezleri önce tutkala batırıp rulo şeklinde kıvırıp geriyor sonra da tuvallerin üzerine çakarak kafesler yapmaya başladım. Bu en kolay şekliydi. Daha sonra ise gazeteleri kıvırıp belli bir altlık yaptıktan sonra, üstlerini bezle kaplayıp arkalarından dikiyor, sonra da tutkallıyordum. Tam bir deli işiydi bu çalışmalar...

 

İnanılması zor!

Bu zor çalışmalardan beni asistanım Harun Özdemir, kumaş toplarının ortasında bulunan karton ruloları keşfederek kurtardı. Cidden bu yeni teknik, işleri çok hızlandırdı. Bu rulo kartonları ezip kumaşla kaplayıp işlevsel rölyef şeritler yapmaya başladım.

Bir de ‘Örgüler’iniz var. Örgüler, Kafeslerin bir açılımı mı? 

Örgülerin kafeslerden kaynaklandığı belli. Buna karşın aralarındaki önemli işlevsel bir fark ile birlerinden ayrılırlar. Kafesler genelde ardındakini kısmen örter. Buna karşın örgülerim geçişsizdir. Yani ardındakini tam olarak örter. Bir başka deyişle, Kafeslerin ardından dış dünyayı rahatça izleyebilirsiniz. Bir yerde röntgenciliğe olanak sağlar. En azından bu yönü ile de ele alınmalı Kafesler.

Sergi sırasında, Cumhuriyet Gazetesinde yayınlanan röportajınızda da bu röntgenciliği vurguluyorsunuz.

Evet, bu konuya Ali Şimşek ile yapmış olduğum bir söyleşi sırasında ansızın çıktım. Pencereleri kısmen örten kafeslerin ardından dış dünyayı, her ne kadar ele gelmez olsa da, izlemenin hayal dünyasına katkıları yabana atılamaz.

Bir söyleşinizde, Kafeslerin ana rahmi gibi güvenli ve koruyucu olduğunu söylüyorsunuz.

Şüphesiz, Kafeslerin koruyucu bir yönü de var. Ardındakini hapsetmenin yanı sıra, onu dıştan gelecek tehlikelere karşı korumak gibi bir özelliği de var. Genelde hapsetme işlevi olarak algılanan kafesler, ardındakine sağladığı güvenli ortamla da kimi zaman bazı kişilere çekici gelebilir. Bu konuya en çarpıcı örnek olarak tahliye olmak istemeyen mahkûmları gösterebiliriz.

Çok farklı Rölyef Kafes çalışmalarınız var. Bazıları çok renkli, bazıları koyu renkli, siyahın çeşitleri bazen gümüş ve paslı, bazen de altın varaklı... Bunların her biri, psikolojik durumunuzu yansıttığını söyleyebilir miyiz?

Psikolojik yapımdan çok, can sıkıntısından kaynaklandığını söylemek daha doğru olabilir. Üretimlerim, bilinçli tercihlerim değildir. Genelde ne yaptığımı bilmem. Desen, ön taslak çizmem. Sadece konsantre olmaya çalışırım.

Kolayca konsantre olabiliyor musunuz?

Kimi zaman olurum. Olamadığım zamanda bir başka çalışmaya başlarım. Atölyede aynı zaman dilimi içinde, birden fazla iş üretirim genelde. Birinden sıkıldığımda diğer tuvale geçerek ferahlarım. Kısaca üretim aşamasında ‘hafifmeşreb’imdir.

Kafeslerinizin yanı sıra 26 farklı  döneminiz var. Bu kadar farklı dönemlerinizden dolayı sizin için Üslup Anarşisti deniyor…

Evet, benim için böyle bir tanımlama var. Nedense sabit bir kimlik içinde olmak beni tedirgin ediyor ya da etmiş diyebilirim. Yakalanmak, çözümlenmek, deşifre olmak istememiş olabilirim. Tam nedenini bilmiyorum. Manik depresif kişilik yapımın bir tezahürü de olabilir bu çok çeşitlilik. Kafeslerin dışındaki üretimleri nedense yeterince  gösterme fırsatı bulamadım. Son yıllarda beş dönem başlığı altında açtığım sergilerde, diğer dönemlerimi de sergilemeye başladım.

“Sanat yapıtının önüne sanatçı geçmemeli” diyorsunuz.

Başından geçmiş tatsız olaylar, yaşadığı karşılıksız aşklar, politik duruşu, cinsel tercihleri, dini inancı, uyuşturucu kullanımı gibi dedikodularla anılmak zorunda kalmamalı sanatçılar. Bu utanç verici bir paparazzi literatürü. Bir işten söz ederken, yapıttan çok sanatçısının genele nazaran aykırılıkları  anlatılarak pazarlanmaya çalışılıyor.

Bubi adını kullanıyorsunuz…

Avusturyalı olan annem bana Bubi diye hitap ederdi; ona olan tutkumdan, sevgimden dolayı işlerimde bu adı kullanıyorum. Babamız bizi terk etmişti. Ben kazandibi olarak, annemle uzun yıllar birlikte yaşadım. Şaşırtıcıdır, ölüm bizi ayırana kadar hep birlikteydik. Annem son yıllarını da bizim evde yaşadı. Kısaca müthiş bir beraberlikti bizimkisi. Ondan ayrılabileceğime hiç inanmazdım. Şimdilerde ise babamla birlikte yattığı Şişli’deki İtalyan Musevi Mezarlığına nedense hiç gidemiyorum. Şaşırtıcı, bir engel var sanki… 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün