Beden enerjileri ile hastalıkları teşhis eden doktor: Samuel Abravanel Aysoy

74 yıl evvel, vücut enerjileri ile hastalıkları ilk teşhis eden (Radiestezi) Türk Hekimi Ordinaryüs Profesör Samuel Abravanel Aysoy´un kitabı ´Radiestezi´, bu alanda bir ilkti.

Yusuf BESALEL Perspektif 2 yorum
29 Eylül 2021 Çarşamba

Prof. Aysoy, 1885’te Gümülcine’de dünyaya geldi, 1906’da Mülkiye Baytar Mektebini bitirdi, 1910-1912 arasında Fransa’da uzmanlık eğitimini tamamladı. 1920 yılında Veteriner Yüksek Okulunda İç Hastalıkları hocalığı yaptı, 1933’te Veteriner Fakültesinde İç Hastalıkları Doçenti olarak vazife gördü, 1935’te profesör, 1944’te ordinaryüs profesör oldu.

Samuel Aysoy, 1946’da Ankara Üniversitesine nakledilen Veteriner Fakültesinde iç hastalıkları profesörü olarak göreve başladı. Çeşitli konularda kitaplar yazan Aysoy ‘Evcil Hayvan İç Hastalıkları’, ‘Evcil Hayvanların Özel Hastalıkları ve Tedavisi’, ‘Ankara Kedileri’, ‘Tıbbi ve Biyolojik Radiestezi’, ‘Hekimlikte Yeni Ufuklar’ gibi eserler verdi. Samuel Aysoy, 1930 yılında kurulan Veteriner Hekimler Derneğinin kurucuları arasında yer alıyordu; 1955 yılında emekli oldu, 1959’da İstanbul’da hayata gözlerini yumdu.

Radiestezi kitabının yankıları

Samuel Aysoy’un ‘Radiestezi’ adlı kitabı, sadece veteriner hekimlikte değil, insan hekimliğinde de büyük yankılar uyandırmıştı. Hiç bilinmeyen bu konudaki eserinde Ord.Prof. Aysoy, radiesteziyi, ‘canlı ve cansız cisimlerden çıkan dalgalar vasıtasıyla cisim keşfetme ilmi’ olarak tanımlamakta1.

Prof. Aysoy tarafından icat edilen, hastalıkların teşhisine ve her hastalığın hususi ilacını bulmaya hizmet eden Radio-Syntonizateur ismi verilen alet hakkında mucit şu açıklamalarda bulundu: “Bu alet, 1935’te icat edilmiş ve 1947 yılı itibariyle muhtelif hastalar üzerinde tecrübe edilmiş ve teşhis edilen hastalıklar, devlet müesseselerinde klinik laboratuvar ve röntgen metotlarıyla kontrol edilmiş bulunmakta.”

Radio-Syntonizateur adlı aletin tertibiyle ilgili aydınlatıcı hususlar

1- İnsan vücudunun yaydığı bir enerji vardır. Bu enerji bazılarına göre radyoaktivite, bazılarına göre ise kısa elektromanyetik dalgalardır. Bu meyanda İsviçreli Mühendis Müller ve Sorbon Üniversitesi profesörlerinden Doynon ve başkaları da teyitte bulunmuştur.

2- İnsan vücudundan çıkan şualar; radiestezi denilen ilme dayanarak alet tarafından zapt edilir ve operasyonu yapan hekim üzerinde refleksler uyandırarak, ona muayene edilen organın sağlığı hakkında bilgi verir. Tıp alimlerinin bu bilimi kabul etmemesi; pozitif ve negatif iyonlar, radyoaktif şualar, ultraviole ve enfraruj şualar göz tarafından görünmediğinden, normal bir tepkidir.

Ancak beşeriyeti mahveden kanser, tüberküloz ve frengi gibi hastalıklar, ancak belirtiler ortaya çıktığında açığa vuruluyor. Hâlbuki bu aletle erken teşhis mümkündür ve tahribatın niteliği, niceliği ve yapılacak tedavi ortaya çıkmaktadır. Hâlbuki diğer tetkikler yorucudur ve sonuç vermeyebilir. Merhum fizyolojist Charles-Richer’in ortaya attığı altıncı his, radiestezinin ta kendisidir. Hekimlerin konu hakkındaki bilgisizliği, konuyla olumsuz yaklaşımlarının nedenidir.

Aletin unsurları

Reseptör: İki taraftan ebonitle izole edilmiş bir bobin ve saptır. Bobin, muayene edilen vücut uzuvlarından çıkan elektromanyetik şuaları amplifiye eder ve port-pandüle gönderir.

Port-Pandül: Daha güçlü bir bobindir ve izole edilmiştir. İçinde dik bir kuvvet hattı meydana gelir.

Port-tüb: İzole bir bobindir ve gene dik bir kuvvet hattı meydana getirir.

Mıknatıslı ayna: Gene ebonitle yalıtılmış oldukça geniş ve daire şeklinde bir bobindir. Kuvvet hatları alete yatık olarak yayınlanır.

Kırmızı Süffit lambaları: Aletin faaliyete geçtiğini gösterdiği gibi, bazı cisimlerden çıkan şuaların nötralizasyonunu sağlar.

Su tesviyesi: Aletin ufki bir vaziyette tutulmasına hizmet eder.

Aleti oluşturan teferruat, içi bakırla döşenmiş bir sandık içine yerleştirilmiştir. Ürün, 400 Watt elektrik çeker ve 220 Voltu 110 Volta indiren ve bir sigortayla korunan bir transformatörden beslenir.

Hasta, ayakta, yüzü alete bakar ve sağ kolu kuzeye, sol kolu da güneye bakar durumda, tercihen siyah bir elbise ile yer alır.

Direkt ve endirekt muayene

İki türlü muayene yapılır; biri doğrudan doğruya hastayla temas, ikincisi hastanın idrar veya kanı ile.

Direkt Muayene: Hasta ve operatör, uygun vaziyette aletin karşısında yer alırlar. Operatör, reseptörü sağ eline alarak, hastanın sağ elinin ayası üzerine yatık vaziyette ipin üzerine koyar ve kendi sağ elini port-pandül üzerine yatık vaziyette ipin üzerine koyar ve pandül hareket edince, reseptör hastanın elinden alınır. Uzuv, sağlam ise pandül dairesel hareket, değilse pandül sağa-sola sallanan bir hareket oluşturur. Rahatsız bir organı tespit etmek için port-tüb içine deri, adale, kemik, peniton vs. dokuları konur. Hangi organ dairesel hareket gösterirse, hasta organ odur.

Hasta uzuv bozukluk derecesi nasıl anlaşılır?

Yöredeki tüm organların tıbbi tetkiki gerekir.

 Uzvu hasta eden mikrobu nasıl bulmalı?

Reseptör yerinde olmakla beraber hasta organ üzerindeki pandülün dairesel hareketi devam ediyorsa, uzuva öldürülmüş mikrop kültürleri yani aşı veya toksinleri konur ve dairesel hareket sürüyorsa, organı hasta eden mikrobun niteliği anlaşılır.

Endirekt Muayene: Kan ve idrar alınır ve üzerine reseptör konur; uzuv parçası hareket ediyorsa, hastalık vardır. İdrar ve uzuv arasındaki, gel-git hareketi devam ederse, hasta uzvun bu olduğu kesinleşir.

Pandülün ipi ne kadar büyük daireler çizerse, mikrobun tahribatı o denli yüksektir. Mesela röntgenin bulamadığı bir veremde, pandül 8 cm’lik kısımda sallanır; ama daha ciddi bir vakada 16 cm’e çıkar ve sallanma artar. Bu durumda port-pandül teferruatlandırılır ve cetvel üzerinde okunan rakam, şua büyüklüğünü ortaya koyar.

Endirekt metotla uzuv dalga uzunluğunu saptamak

Hastanın kan ve idrarı, dalga uzunluğu ölçülecek uzuvla birbiri üzerine ve yan yana masa üzerinde duran cetvelin 0 noktasına ve kuzeye yönelen hizasına konur. Reseptör de 0 noktasına tutulur. Pandül devir yapar, hareket durunca rakam okunur2.

Prof. Aysoy, 2 Temmuz 1955’te Ankara Üniversitesinde, seçkin bir davetli ve öğrenci topluluğunun huzurunda yapılan anlamlı bir törenle emekliye ayrıldı. Değişik hatipler konuşmalarında Aysoy’un meslek yaşamını, araştırma ve eserlerini, hocanın bilim dünyasındaki saygın yerini belirttiler. Prof. Aysoy, 31 Aralık 1959’da Teşvikiye’deki evinde kalp yetmezliğinden vefat etti ve 9 Ocak 1960’ta Neve Şalom Sinagogundaki cenaze töreninden sonra Ulus Sefarad Mezarlığına defnedildi3.

İnsan vücudunu sarmalayan ve nadir vakalar dışında gözle görülemeyen ‘aura’ da bu tip bir enerjidir. Kirlian adlı bir Sovyet bilim adamının fotoğrafını çekmek için icat ettiği fotoğraf makinasıyla sağlanan yöntem Kazakistan Devlet Üniversitesinde 1968’de yayınlanan ‘Kirlian Etkisi’nin Biyolojik Mahiyeti’ adlı çalışma ile bilim dünyasına sunulmuştur. ‘Aura’daki değişiklikler mevcut ve olası hastalıkları da belirtmektedir4.

Reiki şifa enerjisi ile master kişi vücut ‘aura’sındaki anomalikleri görebilmekte, kısmen iyileştirebilmektedir5. Bu çalışmalar, nöral terapi hekimliğinde, bilgisayar destekli cihazlarla günümüzde ikame edilmiştir.

Merhum Ord. Profesör Samuel Abranavel Aysoy’un ancak günümüzde uygulanabilirliği kabul gören ve şifa sağlayan metotlara 74 yıl evvel vakıf olması, Türk tababet tarihinde gurur verici bir sayfadır.

Kaynakçalar:

1 https: //veteriner.org.tr.>aramızdanayrılanlar>ordprof…

2 Duayen Gazeteci Sami Kohen’in arşivinden: Ord. Prof. Samuel Aysoy’a Sami Kohen’in 10 Kasım 1947 tarihli mektubuna cevap mektubu. Sami Kohen, bu bilgileri muhabiri bulunduğu ‘Jewish Chronicle’ gazetesine de iletilmiştir.

3 ‘Toplumsal Yaşamda Türk Yahudileri’, Naim A. Güleryüz, Gözlem, 2012, S. 24.

4 Vikipedi, Kirlian Fotoğrafçılığı

5 Karşıyaka Life Dergisi, Eylül-Ekim 2014.  

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün