Pfizer CEO´su Albert Bourla, Holokost töreninde ebeveynlerini andı

Washington Uluslararası Sefarad Mirası ile Washington Congressional Holokost Anma Töreninde, Piyanist Renan Koen bir konser verdi. Bazı Kongre üyelerinin ve büyükelçilerin de canlı olarak katıldıkları etkinlikte bu senenin konuşmacılarından birisi Pfizer CEO´su Dr. Albert Bourla idi.

Elda SASUN Toplum
3 Şubat 2021 Çarşamba

İlk kez böyle bir törende yer aldığını belirten Albert Bourla sözlerine hatırlamanın ‘Rememberance-Zhor’un önemini vurgulayarak başladı: “Ben çok şanslıydım zira annem ve babam hayatta kalabildi. Birçok aile çocuklarına Holokost’tan bahsetmek istemedi. Fakat bizler Selanik’te yaşarken bütün aile toplandığımızda, her aile ferdi kendi Holokost hikâyesini anlatır, paylaşırdı. Bunun sebebi ve amacı, biz çocukların aramızda olmayanları ve Holokost’u her zaman hatırlamamız ve unutmamamız içindi. Bize öfke ve nefretlerini değil, hayata devam etmenin önemini, hayatta kaldıkları için şanslı olduklarını anlattılar. Ben de, bugün, burada Holokost’tan kurtulabilen anne ve babamı anmak için sizlerleyim. 1492’de İspanya’dan kovulan veya Hıristiyan olmaya zorlanan Yahudilerin bir kısmı Osmanlı İmparatorluğu topraklarına göç etti. Hitler iktidara gelene kadar, Yunanistan’da, Yunan halkıyla birlikte yaşayıp kendilerini Yunanlı gördüler. Selanik’te sayıları 50 bini geçen görkemli bir Sefarad cemaati bulunmaktaydı. Üç yıl içerisinde koskoca cemaatten sadece 2000 kişi hayatta kalabildi. Ailem de bu 2000 kişinin içerisindeydi.

1943’te babamın ailesi birçok Yahudi ailesiyle birlikte bir getto evinde kalıyordu. Üstlerinde taşıdıkları sarı yıldızla dışarı çıkabiliyorlardı. Mart ayında bir gün büyükbabam, iki oğluyla -babam Moiz ve kardeşi Pinto- getto dışındaydı. Nazilerin tüm giriş ve çıkışları kapattıklarını gören büyükbabam oğullarına kaçmalarını ve gettoya geri dönmemelerini söyledi. Kendisi, eşi ve diğer iki çocuğu için geri dönmek zorunda kaldı. Gün sonunda büyükbabam Avraham Bourla, eşi Graziela, kızı ve en küçük oğlu David, gettodan Auschwitz’e, oradan da Birkenau ölüm kampına sevk edildiler. Babam Moiz ve Pinto, ailelerini bir daha hiç göremediler. İki kardeş Atina’da Manolis ve Vasilis isimlerini kullanarak, Hıristiyan kimliğiyle, Yahudiliklerini saklayarak yaşamlarına devam ettiler. Alman işgali sona erince Selanik’e döndüklerinde her şeylerinin çalındığını gördüler. Hayatlarına sıfırdan başlayıp yeni bir iş kurdular ve emekli olana kadar orada birlikte çalıştılar. Annemin hikâyesi de babamınki gibi Naziler gelince, bir getto evinde geçmiş. Annem Sara ailenin yedi çocuğunun en küçüğüydü. Annemin dışında bütün kardeşleri Hıristiyanlığı seçip Hıristiyanlarla evlendi. Savaşın ilk senesinde babası en büyük kızından annemi yanlarına almasını istedi. Babaları, büyük abla Hıristiyan olduğu için kardeşi Sara’nın Yahudi olduğundan şüphelenilmeyeceğini düşünmüştü. Ailenin geri kalanları trenle Birkenau’ya yollandı ve geri gelmediler. Annemin koruyucusu, Sara’nın kurtarıcısı Hıristiyan sevgili eniştemiz olmuştu. Yakalanıp hapse düşen annemin, son anda bir askere para ödeyerek trenle ölüm kampına yollanmasına engel olmuştu. Annem ve babam o zamanın geleneklerinden olan arabulucular vasıtasıyla tanışıp evlendiler. İki çocukları oldu; ben ve kardeşim Selly. Ailem benim bir ilim adamı olmamı ve ileride Yahudi bir kızla evlenmemi hayal ederdi. Çok şükür bu hayallerinin gerçekleştiğini görebildiler. Onların yaşamları benim de hayata bakış açım oluverdi. Bu anma töreninde anne - babamın yaşamlarını anlatmayı yerinde buldum. Birbirlerini ve çocuklarını seven, sevilen bu iki insanı bu günde anmak istedim. Onlar, nefret dolu dünyamızda nefreti bir kenara bırakıp sevgi ve neşeyle yaşamayı seçtiler. Burada sizden, kongrede anıldığı için oğulları olarak gurur duysam da anne ve babamın isimlerini hatırlamanızı beklemiyorum. Onların hikâyesini hatırlamanızı istiyorum.’Rememberance’ kavramına geri dönersek hatırlamak bu hikâyelerin bir daha asla yaşanmaması için gereken coşku olmalı.”

Türkiye’den katılan Piyanist Renan Koen konuşmaların ardından düzenlenen konserde Selanik Yahudilerinin Auschwitz’te söyledikleri Sefarad şarkısı olan ‘Arvoles Yoran Por Luvya-Ağaçlar Yağmur için Ağlıyorlar’ı çaldı.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün