İnsancıl mesajıyla öne çıkan film

Edoardo Ponti, Emile Ajar´ın ´ONCA YOKSULLUK VARKEN´ romanını tekrar perdeye taşıdı… Goncourt Edebiyat Ödülünü iki kez kazanan tek yazar olan Romain Gary´nin ünlü romanının ´remake´i edebiyatla sinema buluşmasının son verimli örneği. Edoardo Ponti on yaşındaki yetim bir göçmen çocuğun ağzından anlatılan öyküyü modernize ederek, Paris´in banliyö semtinden Adriyatik kıyısındaki Bari şehrine taşımış. Sevgi bağları, yardımlaşma temaları etrafında yaşam dersleri veren film insancıl mesajlarıyla yüreklere hitap ediyor. 11 yıl aradan sonra görkemli bir performansla sinemaya dönüş yapan Sophia Loren filmin ağır topu.

Viktor APALAÇİ Sanat
2 Aralık 2020 Çarşamba

‘LA VİTA DAVANTİA SE’

Yön: Edoardo Ponti

Sen: E.Ponti - Fabio Natale - Ugo Chiti 

Gör: Agnus Hudson

Müz: Gabriel Yared

Kur: Jacopo Quadri

Oyn: Sophia Loren - İbrahima Gueye - Renato Carpentieri - Babak Karimi - Massimiliano Rossi - Abril Zamora

 

Romain Gary, Emile Ajar takma adıyla yazdığı ‘La Vie Devant Soi’ adlı romanının yazarı olduğunu ancak bıraktığı intihar mektubunda açıkladı. Yazar, yönetmen, senarist, II. Dünya Savaşı pilotu ve diplomat gibi kartvizitinde birçok sıfat taşıyan Romain Gary bir kez kendi adıyla, bir kez de takma adıyla Goncourt Edebiyat Ödülünü kazanan tek yazar. (Çünkü bu ödül bir yazara sadece bir kez verilebiliyor.)

Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta Yahudi bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Gary, üç takma adla eser yazdı. Artık edebi eser üretemeyeceği hissine kapıldığı 1980 yılında, aktris eşi Jean Seberg’den bir yıl sonra intihar etti. Asıl tercümesi ‘Önümüzdeki Hayat’ olan ünlü romanı Vivet Kanetti tarafından ‘Onca Yoksulluk Varken’ başlığıyla dilimize kazandırıldı, Agora Kitapevi tarafından 2009’da yayınlandı.

Nedim Saban yönetimindeki Tiyatrokare, romanı 2012 yılında sahneye taşıdı. Romanın kahramanı Madame Rosa’yı Rüçhan Çalışkur canlandırdı.

 

Edebiyat - sinema buluşması

Roman, Momo (Muhammed’in kısaltılmışı) adlı on yaşlarında bir göçmen çocuğun ağzından yazıldı. Romain Gary, Momo’nun başından geçenleri ve içinde yaşadığı koşulları, kara mizahın öne çıktığı etkileyici bir dille yazdı. Momo, annesinin kendisini bıraktığı, kendisi gibi gençliğinde fahişelik yapan, yaşlılığında sahipsiz çocuklara bakan Madame Rosa’yla birlikte yaşamaktadır. Auschwitz kurtulanı olan Rosa ve Momo, yoksulluğun hüküm sürdüğü hayatlarını her türlü zorluğa rağmen sürdürmeye çalışırlar.

İskenderiye doğumlu İsrailli Fransız yönetmen-senaryo yazarı Moshé Mizrahi’nin (1930-2018) romanın ilk sinematografik adaptasyonu ‘La Vie Devant Soi / Onca Yoksulluk Varken’ kariyerinin en büyük başarısı oldu. Film, 1977 yılının Yabancı Dilde En İyi Oscar Ödülü’nün sahibi oldu. Mizrahi’nin ‘La Chere İnconnue’ filminde de birlikte çalıştığı Simone Signoret, Madame Rosa kompozisyonuyla En İyi Kadın Oyuncu César Ödülünü kazandı.

Edoardo Ponti, 43 yıl aradan sonra Netflix’in yapımcılığı ve ‘La Vita Devanti A Se’ başlığıyla, Paris’in banliyösünde geçen konuyu Adriyatik kıyısındaki Bari’ye taşıyarak Romain Gary’nin romanını perdeye taşıyor. Modernize edilmiş bu versiyonda, Ponti’nin de aralarında bulunduğu üçlü senaryo ekibi, romanda uzun yıllara yayılan hikâyeyi altı aylık bir süreye indiriyor.

Sokaklarda büyümüş bir çocuğun, hayatı acılarla dolu yaşlı bir kadınla kurduğu dostluk filmde duygu yüklü bir tonla işlenmiş. Ailesi olmayan göçmen bir çocuğun yabancısı olduğu bir şehirde yaşamanın zorluğunu senaryo Momo karakteri üzerinden anlatıyor. Edoardo Ponti “Dünyanın şu anda empatiye ihtiyacı var. Dünyanın insanlığa ihtiyacı var” diyerek motivasyonunu dile getiriyor.

Yaşam dersleri - İnsancıl mesajlar

Sınıf farkları, sevgi bağları, dinler, yardımlaşma, sevginin gücü temaları etrafında yaşam dersleri veren film insancıl mesajlarıyla yüreklere hitap ediyor. Romanın özünde olan ve insanın en kötü şartlarda bile umudunu yitirmemesi gerektiği mesajını filminde vermede Edoardo Ponti’nin başarılı olduğunu söylemek mümkün.

Filmin açılış sekansında isyankâr, geçimsiz, kavgacı 12 yaşındaki Senegal göçmeni, altı yaşından beri yetim Momo (İbrahima Gueye) ile tanışırız. Altı aylık bir zaman diliminden sonra film aynı sahneyle noktalanır. Eski bir fahişe olan Madame Rosa (Sophia Loren) terk edilmiş veya kendisine emanet edilmiş çocuklara bakarak hayatını kazanıyordur. Muhammed adını uzun bulduğu için kendisine Momo olarak hitap edilmesini isteyen kahramanımız, kira parasını denkleştirmek için evdeki şamdanları çarşıda satmaya götüren Rosa’nın çantasını kapıp kaçar.

Hayırsever ve fakir dostu bir insan olan Doktor Coen (Renato Carpentieri) himayesine aldığı Momo’yu şamdanları Rosa’ya iade etme konusunda ikna eder. Sevilen bir insan olan Doktor Coen, kimsenin evine kabul etmediği Momo’nun Rosa’da bir aylığına 750 Euro karşılığında kalmasını sağlar. Ele avuca sığmaz bir velet olan Momo evden kaçıp bir uyuşturucu satıcısının yanında torbacı olarak işe girer ve becerisi sayesinde herkesten fazla mal satabildiği için para biriktirmeye başlar.

Momo’nun fahişelik yapan annesinin işi bırakmak istemesiyle babası tarafından öldürüldüğünü öğreniriz. Sevgiyi tatmamış, hep itilip kakılmış ve terk edilmiş bir çocuk olan Momo, sınıf arkadaşını kalemle boynundan yaralayınca okuldan da kovulmuştur. Doktor Coen, Momo’yu Rosa’nın evine dönmeye ikna eder. İyi kalpli kadın sokaklardan kurtulup bir meslek sahibi olması için Momo’yu halı tamircisi Hamil’in yanında işe koyar. Görmüş geçirmiş filozof bir adam olan Hamil, isyankâr gence doğru yolu göstermek için çaba sarf eder.

Momo, Rosa’nın evinin bodrum katındaki gizli bir odaya sığındığını keşfeder. Kolundaki dövmeden Auschwitz kurtulanı olduğunu öğrendiğimiz cefakâr kadının, temerküz kampında döşeme tahtalarını kaldırarak altındaki sığınakta huzur bulduğunu öğreniriz. Kalp hastası kadın ağrıları artınca ve sıkıntılarından uzaklaşmak isteyince evini bodrumundaki odaya sığınmaktadır.

 

Kaderi kesişen yaralı yürekler

Hayatın sillesini yemiş, iyi bir gün yaşamamış, hep acı çekmiş Rosa için Momo kendisini hayata bağlayan insan olur. Göçmen çocuk da iyi bir insan olma yolunda hayatının ilk adımını, kendisini sahiplenen Madame Rosa sayesinde atmış olur. Filmin finali, kendisine iyi davranan halı tamircisi Hamil, Doktor Coen ve komşuları travesti Lola’nın da katkılarıyla Momo’nun yaşadığı topluma faydalı bir insan olup olmayacağı sorusuna cevap arıyor.

Henüz üçüncü uzun metrajlı filmi olmasına rağmen Edoardo Ponti, Romain Gary’nin zengin malzemeli romanını aksamayan bir mizansenle perdeye taşımış. En büyük kozu Madame Rosa’da efsanevi bir diva olduğunu hatırlatan Sophia Loren. 60 yıl önce Vittoria de Sica’nın ‘Kızım ve Ben / La Ciociara’ başyapıtıyla En İyi Kadın Oyuncu Oscar’ını kazanan İtalyan aktris 11 yıl aradan sonra oğlunun yönettiği bir filmle sinemaya dönüyor.

Yaşlılık günlerinde Cenevre’de sakin bir hayat süren Loren, ‘Onca Yoksulluk Varken’de, acılı yüz ifadesi ve mimikleriyle görkemli bir ‘comeback’ performansı sergiliyor. Edoardo Ponti, 2014’te Jean Cocteau’nun kısa oyunu ‘İnsan Sesi / La Voix Humaine’i 25 dakikalık bir filmle perdeye taşımış ve annesiyle sinemada ilk kez birlikte çalışmıştı. 39. İstanbul Film Festivalinde aynı başlıklı, Pedro Almodovar imzalı 30 dakikalık filmde Tilda Swinton’u izlemiştik.

Momo rolü için 300 aday arasında seçilen İbrahima Gueye müthiş bir keşif. Asghar Farhadi’nin fetiş oyuncuları arasında yer alan, ‘Ayrılık’, ‘Geçmiş’, ‘Satıcı’ gibi filmlerinde oynayan İranlı aktör Babak Karimi halıcı Hamil rolü için isabetli bir tercih olmuş. Doktor Coen’de eski tüfeklerden Renato Carpentieri oyuncu kadrosunun başarısına ortak oluyor.

Anthony Mingella’nın 1996 tarihli ‘The English Patient / İngliz Hasta’ filminin dokuz Oscar Ödülünden birini kazanan Lübnan asıllı Gabriel Yared nefis müzik partisyonuyla Edoardo Ponti’nin mizansenine katkıda bulunuyor.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün