Yahudi Tarihinin Forrest Gump’ı Benjamin Levin, COVID-19’a yenildi

Litvanya ormanlarında Nazileri öldürmekten, Tel Aviv açıklarında havaya uçurulan Altalena gemisinden atlayıp, yüzerek kıyıya çıkmaya kadar, Vilna Gettosunun genç kahramanı Benjamin Levin, Yahudi tarihinin dönüm noktalarını başarıyla atlattıktan sonra, nisan ayında, 93 yaşındayken, korona virüsüne yenilerek hayatını kaybetti.

Sara YANAROCAK Kavram
24 Haziran 2020 Çarşamba

Benjamin Levin, hayat hikâyesini ünlü yönetmen Steven Spielberg’e anlattığında, yönetmen ona, ‘Yahudi tarihinin Forrest Gump’ı adını verdi. Levin’in hayatını biçimlendiren deneyimleri ‘İntikam Alıcılar’ adlı partizan grubuna katıldığı Holokost dönemi sırasında gerçekleşti. Bu ergen savaşçı, Litvanya ormanlarında Nazileri öldürdü, trenlerini, köprülerini havaya uçurdu ve gettoların içinde sıkışıp kalmış Yahudilerin, kaçmasına veya gizlenmesine yardımcı oldu.

Ölümünün ardından ‘Israel Times’ gazetesine demeç veren oğlu Chaim Levin, babasının ‘olağanüstü alçakgönüllü’ olduğunu, hayatındaki dönüm noktalarında hep zor seçimler yapmak zorunda kaldığını anlattı. “Sıradan insanların, başkalarının hayatlarını kurtarmak için, olağanüstü koşullarda, kendi hayatlarını riske arttıklarını görüyoruz. O koşullarda seçtikleri yollar ise, onların insanlıklarının göstergesi haline geliyor” dedi.

Nazilerin, Vilna Yahudi Cemaati’nin akıbeti hakkındaki kararlarını öğrendikten sonra, Levin  ‘Ateş Böceği’ lakaplı Abba Kovner’in liderliğindeki ‘İntikam Alıcılar’ adlı partizan grubuna katıldı. Levin 14 yaşındaydı ve daha önce katıldığı çocuk çetesinde, sekiz yaşından itibaren sigara içen belirgin bir ‘vahşi çizgisi’ vardı.

Levin, kısa boylu ve yakışıklı olmadığından dolayı, fazla göze çarpmazdı. En zorlu görevlerin altından kalkardı. Bu sayede izci ve sabotajcı özelliklerini kazandı.

Litvanya’nın Alman işgali sırasında, Levin’in grubu, kilometrelerce demiryolunu tahrip etti, köprüleri havaya uçurdu ve tahminlere göre 212 Nazi’yi öldürdü. 1944’te Vilnius’un kurtarılmasına da yardım ettikleri de dâhil olmak üzere, bağlı olduğu partizan grubu asla ele geçirilemedi. Hatta onları Nazilerden kurtaran Kızıl Ordu ile birlikte kasabada işbirliği yapıp, Nazileri birlikte idam ettiler.

Levin’in ailesi, savaştan sağ çıktı ancak evlerini geri almaya gittiklerinde Vilnius’taki komşuları tarafından öldürüldüler. Oğlu Chaim Levin’in adı, hiç tanışamadığı büyükbabasının ismidir. Ebeveynlerinin öldürülmesinden sonra Levin ve kız kardeşi, İrgun savaşçılarına katılmak üzere İsrail topraklarına yerleşti.

Levin, kariyerine sağcı paramiliter grupta, Holokost’un Yahudi mağdurlarını, Avrupa’dan İsrail topraklarına taşıyarak başladı. Türkiye ve Suriye üzerinden seyahat eden Levin’in partizan becerileri, bu yasa dışı faaliyetlerinden ötürü Sovyet ordusu tarafından tutuklanana kadar devam etti.

İrgun faaliyetleri

Bir yıl boyunca Sibirya’daki Gulag Takımadalarında mahkûm olarak kaldı. Tahliye olunca İtalya’ya doğru yola çıktı ve İrgun’a tekrar katıldı. İrgun liderleri onun makine mühendisliği bölümünden mezun olmasına destek oldu. Daha sonra onu yeni kurulan Yahudi devleti için, fon, mühimmat ve savaşçı aramak için Avrupa ve Kuzey Afrika’ya yelken açan bir geminin, makine dairesine atadı.

Yelkenliye bir yıl sonra ‘Altalena’  adı verildi. Yelkenlide Fransa tarafından bağışlanan ağır mühimmatın yanı sıra, yüzlerce Holokost kurbanı ve Amerikalı gönüllü vardı.

David Ben Gurion’un 14 Mayıs 1948 tarihinde Yahudi devletini ilan etmesinden birkaç hafta sonra, 1948 Haziran’ında ‘Altalena’, Tel Aviv’in rıhtımına yanaşmaya çalıştı. Amaçları İrgun savaşçılarını daha iyi silahlarla donatmaktı.

Ben Gurion, siyasi düşmanlarının kontrolü altında ikinci bir silahlı kuvvete hoşgörü göstermeye istekli değildi. İsrail Savunma Kuvvetleri (Tsahal) daha yeni kurulmuştu. Ordunun ilk eylemlerinden biri Ben Gurion’un emriyle ‘Altalena’ gemisine saldırmaktı.

Makineli tüfek ateşi ve bombardımanı altında Benjamin Levin, için için yanan gemiden kaptanıyla birlikte denize atlayan son kişiler arasındaydı. Tsahal eyleminde 13 İrgun üyesi ve dokuz Holokost kurtulanı, devletin kuvvet üzerindeki tekelini sağlamak için öldürüldü.

Levin, yanındaki birçok İrgun savaşçısı ile birlikte sahile çıkmayı ve gizlice Tel Aviv içine süzülmeyi başardı. Üç yıl sonra, bir Macar Yahudi’si olan Sara ile tanışıp evlendi. Yine kaderin bir cilvesi olarak, üç yıl önceki ‘Altalena’ olayında Sara, Tsahal’in kadın askeri olarak, gemiyi makineli tüfekle tarayanlar arasındaydı. Gelecekteki kocasını denize döktüğünü, tabii ki o zaman bilmiyordu. 

ABD’ye göç

Ülkenin politikasına uyum gösteremeyen Benjamin Levin, karısı Sara ve iki çocukları, 1967 yılında ABD’ne göç ettiler. Levin önce New York’ta, bir nakliye şirketinde mekanikçi olarak çalıştıktan sonra, uzun zamandır hayalini kurduğu bir benzin istasyonunun sahibi oldu.

1993 yılında, ünlü yönetmen Steven Spielberg ‘Schindlers List’ filmine hazırlanırken birçok Holokost kurtulanı ile konuşmalar yapmış, anılarını anlatmalarını istemişti. O günlerde ünlü yönetmen birkaç gün boyunca Levin ve ailesi ile de konuşmuştu. Hatta Levin ona savaş öncesi Litvanya’sının bir haritasını çizip vermiş, Yahudi yerleşimlerinin yerleri de işaretlemişti.

Hayat hikayesini dinledikten sonra, Spielberg ona “Sen Yahudi tarihinin Forrest Gump’ısın” demişti. ‘Forrest Gump’ adlı filmde, başroldeki Tom Hanks, Vietnam’dan JFK Havaalanına indikten sonra, koşarak bütün Amerika’yı kat etmişti. Levin ise, Abba Kovner ile birlikte, Litvanya ormanlarında kahraman olduktan sonra, Altalena’dan kıyıya yüzüp Tel Aviv’e gelmeyi başarmıştı.

Levin yıllar boyunca New York’taki liselere giderek Holokost’u anlattı ve öğretti. Ayrıca insanların yaptıkları seçimlerle hayatlarını nasıl yönlendirebileceğini de anlatıyordu. Ölümünden 3-4 yıl önce Levin, oğlu Chaim’den, bu okullara gittiğinde yanında olmasını ve kendi yerine onun konuşmasını istiyordu. O da öğrencilerle el sıkışıyor ve onları kucaklıyordu.

Gençliğinde geçirdiği zorlu dönemlere rağmen, Levin güçlü enerjisi, neşesi ve sevgi dolu yüreği ile herkesi kendine hayran bırakırdı. En son yaşadığı huzur evinin de en popüler ve sevilen kişisiydi. Oğlu Chaim’e göre de babası Benjamin, bu sefer de ölüm nedeni olarak COVID-19’u seçmişti. Çünkü sembolik olarak o, yaşamında hep zoru seçmişti.

Diğer bir sembolik olay ise babasının Pesah Bayramı’nın beşinci günü, sabah erkenden yaşama veda etmesiydi. Savaş sırasında Levin o kadar sahte kimlikler kullanmıştı ki, sonunda gerçek doğum gününü unutmuştu. Pesah Bayramı’nın kurtuluş ve özgürlük bayramı olmasından ötürü, doğum gününü hep Pesah’ta kutlardı.

Holokost dersleri verdiği yıllarda, Levin, Alman Vilna işgalinin ilk haftalarını anlatmaya başlardı. Şehrindeki Yahudi cemaatinin toplu katliamına şahit olan Levin, bir iki yıl içinde kendisinin de katledileceğini var sayarak, 16’sına bile ulaşamayacağını düşündüğünü anlatırdı.

 

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün