Viktor Ullmann: I. TEREZIN (1942-1944)

Renan KOEN Perspektif
6 Mayıs 2020 Çarşamba

Ocak ayında New York’ta katıldığım bir panelde, kıymetli Çek tarihçi Rudolf Mrazek, bir soru üzerine “Biz hiç bir zaman oralarda neler yaşandığını anlayamayız ancak edindiğimiz bilgilerin ışığında neler yaşamışolduklarına her seferinde bir parça daha yaklaşabiliriz. Hiçbir zaman anlayamayacağız” diye cevap verdi. Büyük bir saygı içeren bu cevabından çok etkilenmiştim. Viktor Ullmann’ın Theresienstadt (Terezin) Toplama Kampı ve Gettosunda, insanlığı ve eserleri ile verdiği inanılmaz katkıyı anlamaya yaklaşabilmek için önce o ortamı oluşturan sebebi ve ortamı yazmak istedim. Bu sebeple Ullmann’ın Theresienstadt’ta yaptığı katkıları, verdiği eserleri birkaç yazıda kaleme almaya karar verdim. 

…Ve Ullmann 8 Eylül 1942'de Prag’tan alınarak Terezin veya Almanlaştırılmışadıyla Theresienstadt Toplama Kampı ve Gettosuna hapsedilir.  Üstelik Ullmann’ın ailesi savaştan çok daha önce din değiştirmişve Hristiyanlığa geçmişti. Ancak bu bir soykırım hareketidir, Nazilerin din ile işi yoktur. Amaç, Yahudi ırkını, IRK olarak yok etmektir.  

 

Neresi bu Terezin şehri? Theresienstadt ne demek?

Terezin şehri, o zamanki ismi ile Çekoslovakya’da bulunan, Prag’a 45 dakika uzaklıkta bir kenttir.  1784 yılında, Habsburg Kralı II. Jozef tarafından kurulur ve ismini annesi Maria Theresa’dan alır. I. Dünya Savaşı sırasında, askerlerin kaldığı bir şehir halini alır, hatta o zamanlar neşeli bir yerdir. 

1939 yılında II. Dünya Savaşı çıkar. Adolf Hitler 1933 yılından beri Nazi Partisi ile Almanya’da iktidardadır. Hitler’in tek hedefi vardır, o da dünyanın 'tek lideri' olmak. Hitler’e göre, devletlerin hiyerarşik bir düzen ile yapılanacağı dünyayı Yahudiler bozmaktadır. Dünya liderliğini gerçekleştirebilmesi için tek çaresi Yahudilerin tamamını dünyadan yok etmektir. Ayrıca özürlü doğmuşinsanların, eşcinsellerin ve çingenelerin de yaratmak istediği mükemmel 'Aryan Irkını' kendi düşüncesine göre bozduğu için onların da dünyadan yok edilmesi inancındadır. 

Yahudileri dünyadan tamamen yok etmek için II. Dünya Savaşı sırasında birçok plan dener. Nitekim en sonunda 'Nihai Çözüm' planı başarılı olmuşve 6 milyon Yahudi'nin ölümüne sebep olmuştur.  Diğer gruplar da bu kamplara gönderilmişti. Şans eseri kurtulanlar ise, kendi evlerine döndüklerinde evlerini bulamamış, tüm yakınları öldürülmüş, mal varlıklarını gasp edilmişti. Büyük bir trajedi ve maddi-manevi yokluk içerisinde hayata tekrar başlarlar.  

En nihayet işe yaramışolan Nihai Çözüm planı, Hitler’in işgal ettiği topraklarda konsantrasyon kampları inşa edip, zaten toplumdan uzaklaştırarak tüm yaşam haklarını elinden aldığı Yahudileri oralara hapsetmesi ile işlemeye başladı. Binlercesi inşa edilip yürürlüğe giren kampların bazıları 'transit kamplar', bazıları ise 'ölüm kampları' olarak düzenlendi. Adolf Hitler’in ordusu olarak görev yapan SS askerleri bu kamplarda görevlendirildi. 

O zamanki ismi ile Çekoslovakya’da bulunan Terezin şehri, 1941 senesinde Naziler tarafından işgal edildi. Şehir bu işgal ile artık Alman topraklarından sayıldığı için ismi Theresienstadt olarak değiştirildi.  Ve hemen Nihai Çözüm içerisinde, şehir Çek Yahudilerinin hapsedilebilmesi için kamp olarak inşa edildi. Çek Yahudilerinin hapsedilmesinin ardından, 1942 senesinde Avusturyalı Yahudiler ve 1943 senesinde Hollandalı ve Danimarkalı Yahudiler de hapsedilmeye başlandı. Ölüm kamplarına gönderilmeden önceki transit kampı olarak inşa edilmişolsa da çeşitli yöntemlerle öldürülme işlemi burada da gerçekleşti. Çocuk, büyük, yaşlı demeden binlerce kişi kötü yaşam koşullarından veya kurşuna dizilerek burada yaşamını kaybetti. Kapasitesi bunun çok altında olmasına rağmen 155 binden daha fazla Yahudi kişi bu kampa hapsedildi. Theresienstadt iki aşamalı bir sistem ile çalışıyordu. Sadece Yahudi oldukları için oraya getirilen 'mahkûmlar' önce Küçük Hisar denilen hapishaneye hapsediliyordu. Tarihi 1784’e dayanan bu güzelim kale şimdi Nazilerin işkence aracı olmuştu. Yaşam şartlarının son derece düşük olduğu ve çokça kurşuna dizilmelerin olduğu bu hapishaneden sağ çıkabilen mahkûmlar getto bölümüne geçmeye hak kazanıyorlardı, tabii sözüm ona en ufak bir hatalarında tekrar hapishaneye gönderilmek üzere…

İşte böyle bir ortamda Viktor Ullmann son nefesine kadar bir gün bile müziği bırakmamış, meslektaşlarını eser yazmaya teşvik etmiş, kendisi de eserler yazmaya, kültürel faaliyetler düzenlemeye devam etmiştir. Nasıl mı? Gelecek yazılarda etraflıca değineceğim.

Sadece Yahudi ırkına mensup oldukları için bunca işkence çektirilmiş, öldürülmüş, yaşamları elinden alınmışsoykırım hareketine Holokost diyoruz. Holokost, Yunanca 'yanık' demek. Dünyaya eşi benzeri olmayan bu Soykırım ile birlikte büyük bir ateşdüştü ve bu ateşhalen yanmaya, yakmaya devam ediyor. İçim isyanda, anlayabilmek mümkün değil. Doğa sürekli var etmeye programlıyken, insanın doğası ne zaman bu kadar bozuk bir değişime uğradı? Doğa etrafına faydalı olmayanı eler, dedi bir Hintli Guru konuşmasında. Dünya bizi elemeden önce, hadi artık, din, dil, ırk fark etmeksizin her türlü zulme, önce ötekileştirip sonra yok etmeye hep birlikte "Bir daha asla!" diyelim. 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün