Kafanızın içindeki ses

Uzun bir süreden beri spritüel konularla ilgilenen Julya Aruh, birikimlerinden yola çıkarak kaleme aldığı kitabı ‘Kafanızın İçindeki Ses’ MD Basım Yayınevinden okurlara ulaştı. Bilinçaltının insan hayatına etkilerini inceleyen eseri, yazarı ile konuştuk.

Dora NİYEGO Sanat
18 Mart 2020 Çarşamba

Bu kitapta, bilinçaltınızda oluşmuş kendinizle ilgili inançlarınıza ve duygusal yaralarınıza ait birçok kaydın, yerli yersiz bilginin veya birçok düşüncenin günlük hayata, kararlarınıza ya da hür idarenize nasıl müdahale etmekte olduğunun hikâyesini bulacaksınız.

Kısaca kendinizden ve kitabınıza nasıl başladığınızdan bahseder misiniz?

Öncelikle gazetenize ve bu cemaate meslek hayatı boyunca sanatçı ruhu, çalışkanlığı ile hizmet etmiş, mütevazı, sade, sevgi dolu, küçükken oyun oynadığım, dükkânını ziyaret ettiğimde negatiflerle eğlendiğim, büyük bir manevi dünyası olan çok sevgili büyükbabam Jak (Levi) Belman’ı anarak başlamak istiyorum. Aslında büyükbabam tarafından yazar ve sanatçı yönü güçlü bir aileden geliyorum. Büyükbabamın ağabeyi Moşe Levi Belman da La Vara, La Trompeta gibi gazetelere yazmış ve İzak Kohen’le El Tiempo gazetesini yayınlamış profesyonel bir gazeteciydi.

Bana gelince, 1972 İstanbul doğumluyum. İlk, orta, lise öğrenimimi Işık Lisesinde tamamladıktan sonra İstanbul Üniversitesine devam ettim. İngilizce öğretmeni oldum. Zamanla Kabala, Reiki gibi spritüel konulara ilgi duydum ve bunlarla ilgili öncelikle kendimi eğittim. Kabala için yirmi iki ciltlik İngilizce açıklamalı Zohar’ı aldım. Bunların İngilizce bölümlerinden seneler içinde muhtelif süreçlerde okudum. Kendi kendime harfleri öğrendim, Tanrı’nın isimlerini çalıştım. Zohar çok zor bir konuydu, hâlâ birçok şeyi gerçekten anlamış değilim ama kendimce yorumlarımı yazdığım ve not aldığım ders defterlerim var. Reiki konusunda muhtelif eğitimler aldım. Reiki master’ı oldum. Bunun yanında Thetahealing eğitimi aldım, gerek internet sitelerinden gerek genel olarak farklı spritüel kitaplar okudum. Önce hobi gibi başlayan merakım zamanla beni kitap yazmaya sürükledi.

Kitabınızda ne anlatmak istediniz?

Kafanızdaki sesin, insanın duygularıyla oynayarak nasıl zarar verdiğini farklı yönlerden anlattım. Bunu yaparken de psikoloji ağırlıklı bilgiler vermeye çalıştım, halka inmeyi hedefledim. Kabalist ya da spritüel kaynaklı bir şekilde anlatmadım.

Kafamızın içinde neden bir ses var?

Kabala’ya göre Dünya’da ruhlar olarak ışık üretmek için varız. Işık üretmek için de insanın karanlığa ihtiyacı vardır. Çünkü ışık olan bir fonda ışık görünemez. Mum ışığını güneş ışığı altında fark edemezsiniz. Işığı karanlık bir fonda görebilirsiniz. Bu yüzden kafanızın içindeki ses size karanlığı verirken, siz kendi iç görünüz ve yapmak istediklerinizle o karanlığa karşı güç gösterisi yaparsınız. Çünkü karanlığa karşı güç gösterisi yapmazsanız ışığınız ortaya çıkmaz. Nasıl ki bir kişi, örneğin ben, ‘iyilikseverim’ dediğinde bunu iyilik yaparak hayata geçirmek durumundaysa, size örneğin yüzmeyi öğrenemeyeceğinizi söyleyen kafanızdaki sese rağmen azim ve kararlılıkla yüzmeyi öğrenmeniz sizin ışığınızı yansıtmanızdır.

Kafanızın içindeki ses, hayatınızda karanlıkları oluşturmak için var olan bir bilgisayar yazılımı gibidir. Bilinçaltına hükmeder ve bu yüzden onu fark etmeniz gerekir. Bunun yanında bilinçaltına nasıl kayıt aldığınızı ve bazı kayıtların kafanızın içindeki sese nasıl hizmet ettiğini anlatmak istedim.

Kitapta hangi konulara değindiniz?

Kitapta Dr. David Hawkins’in bir araştırması ve onun duygularla ilgili ölçümlerinden bahsettiğim bölümler var. Kitapla bu sesin manipülasyonlarıyla olumsuz hale gelen duygulara ait enerji düşüklüğü konusunun farkındalığının artmasını amaçladım. Çünkü yine Dr. Hawkins’e göre kolektif olarak düşük enerjiye sahip toplumlarda olumsuz duyguların etkisi ve buna bağlı olumsuzluk çoğalırken kolektif olarak enerji düzeyi yükselen toplumlarda olumlu duygu artışıyla mutluluk ve huzur oranı artıyor. Bu olumsuzluğun en büyük kaynağı da bana göre kafalardaki sesler…

Hawkins: “Pozitif ve her şeyi olduğu gibi kabullenen mutlu bir insanın yaydığı enerji, 90 bin insanın yaydığı düşük enerjiyi dengeler. Sevgiyi gerçek anlamda yaşayan bir insanın yaydığı enerji, 750 bin insanın yaydığı düşük enerjiyi dengeler. Hawkins, ‘Bilincin Basamakları’ adlı ilk kitabında bilinç basamaklarını, onların derece ve değerlerini açıklarken, 200’ün altında bulunan bir bilincin yıkıcı olduğunu ve felaketlere yol açtığını söylüyor.

Bu açıdan ‘kafanızın içindeki ses’ kolektif bilince hizmet ediyor çünkü kitap kafanızın içindeki sesin etkisinden kurtularak yüksek titreşimle olumlu duyguları daha çok hissetmeniz için yol gösteriyor. Eğer herkes bilincini yüksek titreşimli duygulara göre ayarlamaya çalışırsa bundan herkes kârlı çıkar.

Bunun yanında bu sesin neden size mantıklı sözler söylediğini ancak söylediği bu mantıklı sözlerin hiçbir şekilde sorun çözümlerine hizmet edemeyeceğini ve nedenlerini halk diliyle anlattım.

Kitabın en başında bir mini test var… Sorum şu: “Hangisi daha umutsuzdur sizce? Bir cephede kafasında bomba patlamasın diye her an dua eden bir asker mi?  Yoksa gelecek korkusu ile yaşayan bir insan mı?”

Şimdi cevap için kafanızın içinde bir ses var değil mi? O sesin size söylediği gerekçeyi tercihinizin yanına aynen yazın:

Cevap: Korkan askerdir çünkü…  veya

Cevap: Korkan adamdır çünkü…

Sakın kitabın sayfalarını hızlı hızlı çevirip ne yazmış diye bakmayın. Kopya çekmek  yok!”

Bu testin sorusunu kitabın belli bölümlerinde tekrar ederek okuyucuyu düşündürmek için tasarladım.

Çünkü ‘kafanızın içindeki ses’ yani kafanızdaki o yazılım size, sizin için ‘muhakeme’ yapılmış bir bilgiyi servis etmez. Bunu da bu test kanıtlıyor! Nasıl mı? Verdiğiniz cevaba ait gerekçeler kitabın içinde okuduklarınızla değişime uğrayarak ‘o sesin’ size, kitabın başında ortasında ve sonunda nasıl farklı geribildirim verebildiğini ve kıvırtabildiğini gösteriyor. Devamı kitapta!

Kitapta neden entropiye değindiniz?

Birkaç yıl önce ilginç bir film izlemiştim; Mr. Nobody (Bay Hiç Kimse). Bu film hayatının farklı versiyonlarını zamanı geri alarak yaşamayı ve denemeyi başaran bir adamı anlatıyor. Film çok uzun dolayısıyla sıkılabilirsiniz ancak ilginç noktaları olduğundan sabredip seyrettim. Bu filmde entropi konusu farklı bir şekilde işlendiği için bunun spritüellikle alakasını araştırdım. Aslında kitaba yansıttığımdan daha fazla bilgi buldum. Ancak açıkçası fizikçi olmadığım için kitabı bir spritüel-fizik kitabına çevirmek istemedim.

Kısaca her insan gerek Kabala, gerek psikoloji, gerek entropi, gerek astroloji açısından belli özelliklerle gelir. Kabala’ya göre ışık yaratmaya, psikolojiye göre birey olmaya gelirken entropi açısından tersinmez bir sürece, astrolojik olarak belli bir gezegensel enerjiyle bir sürecin içine dâhil olmaya gelir. Farklı gibi görünseler de her biri aynı sonuca gidiyor. Bu yüzden kitapta bu konular arasında verilen mesajlarda paralellik var. Bu paralelliğin ve bilimsel gerçeklerin neden bu ses tarafından algılanamadığı da işlenen konular arasında.

Kitabınızla ilgili ne eklemek istersiniz?

Lisede tarih öğretmenlerimden biri bir derste şu soruyu sormuşu: “Türkiye’de en büyük sosyal sorun neden çıkar biliyor musunuz?” Biz cevap veremeyince de, “Sende var bende yok meselesinden” diye yanıtlamıştı.

Herkes hayata bazı avantajlarla ve dezavantajlarla doğar ancak insanlar kendilerindeki fiziksel veya duygusal yoklukları yani dezavantajları daha önemli görür. Oysa başkalarının da avantajları yanında içinde yaşadığı dezavantajları da vardır. Yokluk matematik olarak sıfır ile tanımlanıyorsa insanların sıfıra karşı alerjisi vardır. Karnınız açsa yemek sıfırsa sorun büyüktür. Hayatınızda bir şey yoksa yani sıfırsa yine sorun büyüktür. İşte ışık kavramı burada ortaya çıkar. Nasıl mı? Soru şudur: “Hayatınızda sıfır varsa, siz o sıfırı yok sayarak artıya nasıl geleceksiniz?

Çünkü gerçekte sıfır olmasaydı artılardan konuşamaz olurduk. Bu da Kabala’da anlatılmak istenen sıfırı yani dezavantajı isyan etmeden kabullenip artıları hayat denen yolculukta yaratmaya, bulmaya çalışmaktır. Umarım aydınlatıcı olur.

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün