46 yıl sonra... ASH

Tenis dünyasının dört büyük organizasyonundan biridir Fransa Açık ya da yaygın adıyla Roland Garros. Dünyanın en ünlü toprak kort turnuvası hangisidir derseniz, adresi Paris´tir. Elbette çim kort dendiğinde de akla Wimbledon gelir.

Mete YAYLALI Spor
26 Haziran 2019 Çarşamba

Grand Slam serilerinin bir düzeni vardır. Yılın başında doğuda Avustralya'dan başlar, güneşin hareketi doğrultusunda batıya doğru önce Fransa, sonra İngiltere ve son olarak da Amerika.

Avustralya Açık 1905, Fransa Açık (Roland Garros) 1891, Wimbledon 1877 ve Amerika Açık 1881 tarihlerine adreslenir. 1924-1925 sezonlarına kadar tek major turnuva olan Wimbledon, bu tarihten sonra ITF (Uluslararası Tenis Federasyonu) girişimiyle diğer üç büyük organizasyonla birleştirilip adına da Grand Slam denir.

Dört dev organizasyondan sadece Roland Garros ve Wimbledon başlangıçtaki zeminlerde devam ediyor. Avustralya çim zeminde oynanırken 1988’de sert zemine geçmiş; Amerika ise 1974 yılına kadar çim, 1977 yılına kadar toprak ve sonrasında da sert zeminde oynandı.

2019 Roland Garros şampiyonu ise 46 yıl aradan sonra ilk defa bir Avustralyalı sporcu olacaktı: Ashleigh Barty.

Roland Garros turnuvasını 1962 yılında ilk kazanan Avustralyalı sporcu Margaret Court kapanışı da 1973 yılında yapmış ve o yıldan sonra hiçbir Avustralyalı şampiyonluk kupasına uzanamamıştı. 1979’da Wendy Turnbull ve 2010’da Samantha Stosur ile final oynasalar da Avustralyalı sporcuların Roland Garros karnesi zayıftır.

Her ne kadar Avustralya tarihinde hiç toprak kort görmediyse de tenis federasyonu on yıl önce radikal bir kararla ülkeyi toprak kortlarla donattı, özellikle çocukların tenise toprak kortlarda başlamasını dolayısıyla da daha fazla genç sporcunun toprak kortta oynamasını sağladı.

Türkiye'de tenis federasyonu tutarsız ve sürekliliği olmayan yap-boz projelerle devletin spor yöneticilerine iş yapıyor görüntüsü verip havanda su dövmekle meşgulken, Avustralya Tenis Federasyonu başarının adresini toprak kortların yaygınlaşmasında görmüş olmalı. Elbette Avustralya'nın tenis sporundaki tarihi ve derinliği ile kendimizi mukayese etmemiz abestir ama milleti kandırmanın da yeri yoktur.

23 YAŞINDAKİ ŞAMPİYON

Bakalım bu Ash Barty neler yapmış da 23 yaşında bu dev turnuvayı kazanıp ülkesinin tarihini 46 yıl sonra değiştirmiş ve tarih yazmış! Hani biz her başarıdan sonra geriye dönüp "Acaba bu defa neyin tarihini yazdık?" diye araştırıp kolayca bir şeyler buluyoruz ya işte el alem böyle bir tarih yazıyor. Biz "İlk defa bir Grand Slam turnuvasında tur geçen Türk sporcu" gibi bir tarihi yakınlarda yazarken, teniste bizim kadar söz sahibi olmayan(!) ülkeler de "46 yıl sonra gelen Roland Garros zaferi" gibi sıradan(!) bir tarih yazıyor.

Öncelikle belirtmek gerekir ki Barty gibi sporcular ‘doğuştan yeteneklerini disiplinli ve doğru çalışma’ ile birleştirerek zirveye çıkan özel sporculardır. Her eline raket alan çocuktan bir özel sporcu çıkarma imkânı olmadığını biz henüz bilmiyoruz. Bu özel çocukları bulup çıkaracak, özel modellerde çalıştırıp destekleyecek federasyon ve yöneticileri olması gerekir ki biz 2019’da henüz oraya da gelemedik.

Barty'nin anne-babası ne kadar sporla ilgili bilmiyoruz ama sporun bir hayat tarzı olduğu Avustralya gibi ülkelerde bir sporcu geçmişleri olduğunu tahmin edebiliriz. Öyle olmasaydı 4 yaşındaki kızlarını bir tenis kulübüne yazdırmazlardı. Öyle olmasaydı bu çocuğu gören Tenis Antrenörü Jim Joyce "Bu yaştaki çocuklara tenis öğretecek kadar uzman değilim" demezdi. Çünkü ona göre çocuklar bu yaşta tenise başlamamalı, 7-8 yaşlarına kadar işin oyun tarafında kalmalıdır. Fakat 4 yaşındaki Ash ile korta ilk kez çıktığında antrenörü, "Bu yaştaki bir çocuk için inanılmaz el-göz koordinasyonu vardı, daha ilk attığım topa müthiş bir vuruş yaptı, hem de doğru zamanlama ve büyük bir güçle" diye yazacaktı. Barty takıma alınır ancak sınırlı bir antrenman programıyla. Joyce diyor ki "Kendinin iki katı yaştaki çocuklarla konuşurken gözlerini benden bir saniye bile ayırmaz, sanki her söylediğimi beyninin bir yerine not eder gibiydi."

Evde tahta bir raket bulan Barty bundan sonraki günlerde okul dışındaki zamanını saatlerce duvar yaparak geçirecektir.

Çocuk yeteneklidir ama işin bir de fiziksel gelişim konusu vardı. Jim Joyce gelişimine bakarak kızın boyunun fazla uzamayacağını tespit eder ve hemen ona uygun bir oyun tarzı geliştirirler. Ayakları hızlıdır, servis-vole oyununa adapte eder. Etkili bir ilk servis, tek el slice backhand ve file oyunu kızların tercih etmediği bir taktiktir; bu da Barty'nin en iyi bildiği oyun haline gelir. Kazanırken de kaybederken de bunun normal bir şey olduğu konusunda eğitir. 6 yaşında, herkesi yenerken, bir finali kendinden yaşça büyük bir oyuncuya kaybeder. Gülümseyerek korttan çıkıp antrenörünün yanına gelirken Jim Joyce "Oldu bu iş" diyecekti.

HERKES ONU KONUŞUYOR

Artık Avustralya'da Ashleigh Barty adında küçük bir çocuğun yaş farkı gözetmeksizin herkesi yendiği konuşulmaktadır. Bu sırada 10 yaşındadır.

Eski dünya 8 numarası ve Avustralya Fed Cup Kaptanı Alicia Molik haberdar olur ve 12 yaş turnuvasında Barty'i izlemeye gider.

"Gözlerime inanamadım ve oyununu hayretle izledim. Bu yaştaki bir çocukta profesyonel sporcu formasyonu vardı. Doğuştan gelen özel bir yetenekti. Sonraki günlerde hemen her maçını ve her antrenmanını izledim. Her defasında inanılmaz bir gelişim gözlerimin önünde yükseliyordu."

13 yaşında uluslararası turnuvalar oynamak üzere seçilir. İlk turnuvasını Avrupa'da oynayacaktı. Çok zor günler geçirecek ve hemen her akşam annesini arayıp ağlayacaktı.

"Çok kötüydü ve benim için çok fazlaydı. Turnuvalarda oynayan kızların hepsi benden büyüktü, hiçbirini tanımıyordum, kendimi yalnız ve çaresiz hissettim."

Dört haftalık Avrupa turunun daha başında "Madem bu kadar zorlanıyorsun evine dönebilirsin" teklifine şiddetle karşı çıkacak ve inatla seriyi tamamlayacaktı. 13 yaşındaydı ve 14 yaş turnuvalarını oynamaktaydı, sonuçlar hiç de beklendiği gibi değildi.

2011 yılı 15 yaşındaki Barty için junior kariyerinin zirvesi olacaktı. Seyahat etmeyi ve evinden uzak kalmayı sevmeyen genç sporcu Wimbledon Junior öncesi yine uzun bir Avrupa turuna çıkar. Artık dünyanın en iyi 5 junior sporcusundan biridir. Belçika'da Astrid Bowl kazanır ama Roland Garros tatsız biter. Birkaç hafta sonra da Wimbledon Junior kortlarında fırtına gibi esecek ve finalde Rus Irina Kromechava'yı mağlup ederek şampiyon olacaktır.

"Wimbledon Jr kazanmak bir şeyin garantisi değildir fakat Barty çok özel bir sporcuydu ve her an beklenmedik bir zafere imza atacak gibiydi" diyor eski dünya 19 numarası Jason Stoltenberg. Stoltenberg aynı zamanda Lleyton Hweitt ile çalışırken Wimbledon Jr öncesi Ash Barty takımına katılıyor.

Belki buradaki detaylar gözden kaçıyordur.

Ash Barty özel bir yetenek olarak tespit ediliyor, Fed Cup kaptanı kendisini özel olarak takip ediyor, federasyon bu sporcuyu Avrupa turuna çıkarıp uluslararası tecrübe ve klasman sahibi olmasını sağlıyor, dünyanın en iyi junior oyuncularından biri oluyor ve kendisine bir teknik kadro kuruluyor. Bunların hepsine sahip olduğunda ve Wimbledon Jr kazandığında Barty henüz 15 yaşında.

Fakat Barty evini özlüyor. Wimbledon finalinden sonra duşunu alıp havalimanına gidiyor ve evine dönüyor. "Her şey çok güzeldi ama bu kadarı bana fazlaydı. Tenis oynamanın ötesinde bir şeyler daha olmalıydı."

Eve döndüğünde antrenörü Joyce fark edecekti ki bunca başarıya rağmen Barty bir ara vermeli ve dinlenmelidir yoksa sporcu tükenecek ve kaybolacaktı. Fakat Barty durmaz ve çalışmaya devam eder.

TENİSE ARA

16 yaşında Melbourne'de bir apartman dairesinde tek başına yaşamakta, çamaşırını kendi yıkamakta ve annesinin verdiği yemek kitabından yemek yapmaktaydı.

"Bu hayata daha fazla devam etmem mümkün değildi. Bir yıl sadece 28 gün ailemin yanında kaldığım oldu. Başka bir hayat daha olmalıydı, normal insanların yaşadığı gibi."

Sık sık depresyona girmeye başlar, iki yıl doktor kontrolünde kalır, obsesif ve kompulsif bozukluklar göstermeye başlar. Performansı düşer. Dünyanın en iyi junior sporcusu artık yoktur.

2014 Wimbledon elemelerinden çıkamaz. Bilgi olarak, bu turnuvada eleme ilk turunda Çağla Büyükakçay'ı mağlup etmişti. Aynı yıl Amerika Açık’ta daha ilk turda çok kolay elenince tenis defterini kapatmaya karar verir. Bu sırada dünya klasmanında 200 dışına çıkmıştı; 18 yaşındaydı.

2015 yılında artık takım sporları vardır Barty'nin hayatında. Kriket takımına yazılır ve tenisten gelen yeteneğini orada da konuşturmaya başlar. Takımının şampiyonluğunda büyük katkısı olur. Artık bir kriketçidir, tenis raketi bile yoktur, tenis maçı bile izlemez.

Kriketle dolu 18 ay geçer. Bir gün Sydney'de turnuva oynayan eski çift partneri Casey Dellacqua ile karşılaşır Barty. Casey kendi raketlerinden birini verir ve akşam kortlarda kimse yokken Barty'i korta sokar.

"İşte bu benim, yapmam gereken spor bu!" der Barty.

Ailesi dahil hiç kimse Barty'nin tenise geri döneceğine ihtimal vermez ama Haziran 2016 dönüş tarihidir. Alicia Molik ve Avustralya Tenis Federasyonu hemen kontrolü ele alır. Sıralaması olmadığı için yeniden tırmanabilmek için alt seviyede turnuvalar oynamak zorundadır. Dokuz günde 11 maç oynadığı olur; aşırı yüklenmeden dolayı sakatlıklar başlar, sağ kolunda sorun çıkar.

Döndüğünde 600 dışındayken birinci yılın sonunda 50'lere gelecektir. Sonrası malum, Roland Garros şampiyonluğu.

Bu sıra dışı sporcunun tenis hayatındaki iniş çıkışların kısa bir özetidir. Barty diyor ki:

"Güzel bir hayatımız olduğu zannediliyor. Hâlbuki uçağa bin, havalimanından otele git, antrenman yap, maçını oyna, havalimanına git, uçağa bin ve diğer turnuvaya koş."

Sonra da başarısının sırrını açıklamış:

"Bu bir sır değil aslında. Benim bütün silahlarımı rakiplerim bilir. Önemli olan bu silahları rakibinden daha iyi kullanabilmek."

 

Etiketler:

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün