Bir annenin çaresizliği

Peter Hedges’in ‘EVE DÖNÜŞ’ü uyuşturucu bağımlılığı konulu filmler zincirine eklenen son halka.

Viktor APALAÇİ Sanat
8 Mayıs 2019 Çarşamba

Konusuyla ‘Güzel Oğlum’ ile akrabalıklar taşıyan filmde bu kez uyuşturucu bağımlısı oğluna yardım elini uzatan bir anne. Yazar-yönetmen Peter Hedges’in yarı otobiyografik bir konuya odaklanan filmi, gerçekçi, samimi, duygulu mesajlarıyla etkiliyor.

Bir rehabilitasyon merkezini terk edip Noel arifesinde evine beklenmedik dönüş yapan gencin öyküsü 24 saatlik bir zaman diliminde anlatılıyor. Fedakâr, mücadeleci, azimli, pes etmesini bilmeyen bir anne, oğlunun hayatta yeni bir başlangıç yapması için yardımcı olmaya çalışır. Film, Julia Roberts ile Lucas Hedges’in performansları için izlenmeyi hak ediyor.

yuşturucu bağımlısı evladına yardım etmek için her fedakârlığı yapmaya hazır bir annenin dramını anlatan ‘Eve Dönüş/Ben Is Back’ bağımlılık konulu filmler zincirine eklenen son halka.

Yakın geçmişte ekranlarımıza uğrayan ‘Güzel Oğlum/Beautiful Boy’ ile konusu itibariyle yakın akrabalıklar taşıyan bu filmde, senarist-yönetmen Peter Hedges yüreklere hitap eden yaralayıcı bir dram sunuyor.

‘Güzel Oğlum’, dramı yaşayan bir baba-oğlun ayrı ayrı yazdıkları iki otobiyografik romandan alınmıştı. Uyuşturucu bağımlılığına kendi bakış açılarından eğilirken, gerçekçi, samimi, duygulu mesajları ile etkileyici olmuşlardı.

‘Ev Dönüş’te fedakâr, mücadeleci, ailesine hep düş kırıklığı yaşatmış madde bağımlısı oğlunu saplandığı bataktan çıkarmaya azmetmiş bir anne var. Film, başı belada olan Ben Burns’un (Lucas Hedges) bir Noel arifesinde, dört aydır kaldığı rehabilitasyon merkezinden ayrılıp evine dönmesiyle başlıyor. Annesi, kız kardeşi ve üvey babasının güvenini kaybeden Ben yeni bir başlangıç yapmaya azimli olduğunu söyler.

İhtiyatlı olmakla beraber, kendisine değiştiğini söyleyen oğluna yardım elini uzatan anne Holly (Julia Roberts), torbacılık yaptığı günlerde komşusu bir genç kızın ölümüne sebep olmuş Ben’e yardım etmeye kararlıdır.

Kendi de bağımlı bir annenin terk edilmiş oğlu olan roman ve tiyatro yazarı Peter Hedges (57), senaryosunu yazıp yönettiği, yarı otobiyografik nitelikteki ‘Eve Dönüş’te duygusal bir dram anlatıyor.

Film, ağır uyuşturucu bağımlısı Ben’in, Noel arifesinde beklenmedik bir anda ortaya çıkmasıyla yaşanan fırtınalı berberliği, 24 saatlik bir zaman dilimi içinde anlatıyor.

Akıcı, etkileyici ve bilgilendirici senaryo bizlere Amerikan taşrasından duyarlı bir panorama da çiziyor. Film, oğlunun uyuşturucu trafiğindeki yerini bilmeden, kendisini yaşadığı travmadan çekip çıkarmak için her şeyi yapmaya hazır bir annenin çırpınışını anlatıyor.

Kimliği bilinmeyen kişilerin evin köpeğini çalmasıyla gelişen olaylardan sonra Holly, oğlunun içinde bulunduğu umutsuz durumu anlıyor. Film, Burns ailesinin hayatını sonsuza kadar değiştirecek bir 24 saatte yaşananları anlatıyor.

FİLM DUYGU SÖMÜRÜSÜ TUZAĞINA DÜŞMÜYOR

‘Bir Erkek Hakkında/ About A Boy’un (2002) senaryo yazarı olarak tanıdığımız Peter Hedges bu dördüncü uzun metrajlı filminde kurtulma yolunda hamle yapan bir bağımlının öyküsünü anlatıyor.

Oysa ‘Güzel Oğlum’un kahramanı (Thimothée Chalamet’nin canlandırdığı) Nic, kendisine uzanan yardım ellerini iterken, babasını çaresizliğe ve umutsuzluğa itiyordu.

Peter Hedges’in filmi, Belçikalı yönetmen Felix Van Groeningen’in ‘Güzel Oğlum’u kadar duyarlı, etkileyici ve yaralayıcı değil. Ama her iki filmin hasletleri arasında duygu sömürüsü yapmaktan uzak durmaları, melodramın tuzaklarına düşmekten kurtulmaları, ahlaki öğütler vermekten uzak durmaları var. Türün filmlerinin klişelerine de sığınmıyorlar.

Parçalanmış bir ailenin çocuğu olan Ben, annesinin ikinci evliliğini yaptığı, iyi yürekli bir zencinin uzattığı yardım elini, uyuşturucu mafyasının uyguladığı ölümcül baskı yüzünden tutamıyor. Kendisini çok seven kız kardeşini de sürekli düş kırıklığına sürüklüyor.

Mafyanın kendisine ulaşıp şantaj uyguladığı bir dönemde yardımına koşan annesine, ölümüne sebebiyet verdiği kızın annesi de destek veriyor. Oğlunun karıştığı karanlık ilişkiler ağıyla yüzleşmek durumunda kalan Holly yer yer tökezlese de, asla pes etmiyor. Filmi baştan sona eksilmeyen bir gerilim temposu içinde anlatan Peter Hedges, oyuncu yönetimindeki başarısıyla da öne çıkıyor. Ben rolünü oğlu Lucas Hedges, Holly’yi Hollywood’un ünlü kadın karakter oyuncusu Julia Roberts oynuyor.

Steven Soderbergh’in ‘Tatlı Bela/Erin Brockovich’ filmiyle 2000 yılında En İyi Kadın Oyuncu Oscar Ödülü’nü kazanan, tebessümüyle beyaz perdeyi aydınlatan Julia Roberts bu kez bir dram filminde kariyerinin en başarılı performanslarından birine imza atıyor.

Hollywood’un yükselen değeri Lucas Hedges, Kenneth Lonergan’ın 2016 tarihli ‘Yaşamın Kıyısında/Manchester By The Sea’deki sorunlu genç kompozisyonuyla En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Oscar’ına aday gösterilmişti.

Geçen yıl Greta Gerwig’in ‘Uğur Böceği/Lady Bird’ünde, Martin Mc Donagh’ın ‘The Billboards Outside Ebbing, Missouri’siyle Joel Edgerton’un ‘Boy Erased’inde başarılı oyununa tanık olduğumuz Lucas Hedges, henüz 23 yaşında Hollywood’un yükselen değerleri arasına girdiğini kanıtlıyor.

YOZ POLİSİN DUL KARISI

Geride kalan 38. İstanbul Film Festivali’nin sürprizi Fransız sinemasından gelen kaliteli filmlerin çok sayıda olmasıydı. Frankofon bir sinefil olarak, ekranlarımıza uğrayan iddiasız bir romantik komedi olmasına rağmen, ‘Seninle Başım Dertte’yi yazımın ikinci filmi olarak seçtim.

54 yaşındaki Tunus doğumlu yazar-yönetmen Pierre Salvadori’nin ‘Seninle Başım Dertte/En Liberte’si önceki sekiz filmi gibi bir komedi.

1980’lerde beğeni kazanan Jonathan Demme’nin ‘Babanın Metresi/Married To The Mob’ ve ‘Something Wild’ adlı renkli ve hareketli iki filminden esinlenen Salvadori polis teşkilatıyla dalgasını geçen, aksiyonu ve kahkahası bol bir film yapmış.

Prömiyerini ödülle ayrıldığı 2018 Cannes Film Festivali’nin ‘Yönetmenin 15 Günü’ bölümünde yapan, dokuz dalda Cesar ödüllerine aday gösterilen film, iki saatlik süresinde hareketli polisiye ile komedi türleri arasında gidip geliyor.

Başrolündeki, Dardenne Kardeşlerin ‘Meçul Kız/La Fille Inconnue’ ve 2017 Cannes Festivali Büyük Ödül sahibi Robin Campillo’nun ‘Kalp Atışı Dakikada 120/120 Battements Par Minute’ten hatırladığımız Adele Haenel gibi sevimli, sempatik ve yetenekli bir aktrisin baştan sona sürüklediği, film, pek bir iz bırakmasa da keyifle izleniyor.

Fransız Riviera’sının bir sahil kasabasında geçen konusuyla film, bir çatışma esnasında vurulan efsanevi bir polis komiserinin anısına yapılan bir heykelin açılış töreniyle başlıyor.

Kocası Jean Santi’nin (Vincent Elbaz) yasını tutan, oğluna her gece uykudan önce mesleğinde efsane olmuş fedakâr polis babasının kahramanlıklarını anlatan bir annedir Yvonne (Adele Haenel).

Kendi de polis olan Yvonne, oğlunun taptığı süper polis babasının zannettiği gibi olmayıp kirli işlere bulaşmış, yoz bir baş komiser olduğunu öğrenince büyük bir düş kırıklığı yaşıyor.

Santi’nin emrinde çalışan dürüst polis Louis’den (Damien Bonnard) teşkilatın kocasının çevirdiği dolaplardan haberi olduğunu ve korunduğunu öğrenen Yvonne, Santi’nin vaktiyle aldığı rüşvetleri örtbas etmek için kurban seçtiği Antoine’in (Pio Marmari) mevcudiyetini öğrenir.Suçsuz yere sekiz yıl hapis cezası alan, ruhsal dengesi bozulmuş halde tahliye olan Antoine’a gizlice yardım etmeye çalışan Yvonne yeni bir maceraya atılır.

Antoine kendisine yıllardır sadık kalmış sevgilisi Agnes’e (Audrey Tatou) dönmüştür, ama kendisini eskort kız olarak tanıtan Yvonne’a da göz koymuştur. Louis’nin de Yvonne’a yıllardır itiraf edemediği platonik bir aşkla bağlı olduğunun ortaya çıkmasıyla işler büsbütün karışır.

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün