Ariadna Castellanos’un notalarıyla müziğin bin bir rengi

Virtüözitesi, yaratıcılığı, müzikal çeşitliliği ile neslinin en önemli müzisyenlerinden biri olarak gösterilen Ariadna Castellanos, 25 Ocak’ta İstanbullu hayranları ile buluşacak. Klasikten caza, Flamenko’dan elektroniğe uzanan geniş repertuvara sahip Castellanos ile konseri öncesinde söyleştik.

Sanat
16 Ocak 2019 Çarşamba

Işıl Gerek’in röportajı

 

Klasikten caza, flamenkodan elektroniğe uzanan geniş repertuvarı ve besteleriyle siyah beyaz tuşlardan rengarenk bir dünya yaratan Ariadna Castellanos ile heyecanla beklenen konseri öncesinde söyleştik.

En başından başlayacak olursak... Müzikle ilgili ilk anılarınız neler? Nasıl bir çocukluk geçirdiniz?

Ailem müziği çok sever. Babamı gitar çalarken ve Bob Dylan, Pink Floyd, Eric Clapton şarkıları söylerken anımsıyorum. Annem de her gününü bana ayırırdı. Beni piyano derslerine, konserlere ve İspanya’daki müzik yarışmalarına götürürdü. Müzikle haşır neşir olmaya beş yaşında başladığım için kendimi bildim bileli hayatımdaydı.Hayal dünyası geniş, küçük bir kızdım. Yeteneklerimi ve hayallerimi gerçeğe dönüştürmek konusunda da bana destek olan bir aileye sahip olduğum için çok şanslıyım.

İlk konserinizi, sahneye çıktığınız ilk anı anımsıyor musunuz?

Çok küçük olduğum için net hatırlamıyorum ama fotoğraflardan biliyorum. Küçükken sahneye çıktığımda çok gerildiğimi hatırlamıyorum, bana doğal bir şeymiş gibi gelirdi. İlk profesyonel konserimi ise çok iyi hatırlıyorum. Benim için önemli bir başarı gibiydi çünkü klasik müzikten Flamenko’ya uzanıyordum ve etrafımdaki hiç kimse bunu ‘mantıklı’ bir adım olarak görmüyordu.

Sahneye çıkmadan önce rahatlamak için özel ritüelleriniz var mı?

Var, ama çok çılgın şeyler değil. Sadece sessiz ve yalnız kalarak konsantre olmaya ihtiyaç duyarım. Performansımın herkes için unutulmaz olması için tüm enerjimi toplamaya çalışırım.

İlk albümünüz ‘Flamenco En Black & White’ ile Latin Grammy Ödülüne aday gösterildiniz. İkinci albümünüz ‘MJU:ZIK’ de listelerde uzun süre zirvedeydi. Müzik otoritelerinin ve dinleyicilerin beğenisini toplamak size nasıl hissettiriyor?

İnsanların ürettiğiniz müzikten keyif aldıklarını bilmek elbette çok mutlu ediyor. Zaten müzik yapmamın ana nedeni de, dinleyen insanları harekete geçirebilmek, onlarda belli duyguları uyandırabilmek. Bunun sonucunda birçok insanın şarkılarınızı beğenmesi ve sevmesi de en büyük armağan. Ama daha başarmam gereken çok fazla şey var!

Flamenko’dan caza, elektronikten pop müziğe uzanan geniş bir müzikal yelpazede eserler üretiyorsunuz. Müzikte ve hayatta size neler esin verir?

Birçok farklı alana ilgi duyuyorum. Teknoloji, animasyon, sanal gerçeklik, çevre duyarlılığı, okyanuslarda plastik atıklara karşı mücadele, sinema ve aklıma gelmeyen onlarcası… Ve dünyayı daha iyi, daha yaşanabilir kılmaya çalışan insanlardan çok beslenirim. İdeallerini, fikirlerini gerçeğe dönüştürmeyi başaran insanlardan, başarılı girişimcilerden… Durmak bilmeyen, sürekli bir gelişim içinde olan insanlar beni çok etkiler.

 

Kariyerinizdeki kırılma noktalardı nelerdi?

İlk albümümü Universal Music etiketiyle çıkardıktan sonra iTunes’ta görmem benim için çok özel bir andı. New York’ta yalnız yaşıyordum ve albümü on line olarak görünce gözyaşlarımı tutamadım. Bu bir rüyanın gerçekleşmesi gibiydi, hayalimi gerçeğe dönüştürmeyi başarmıştım.

Çok yoğun bir programınız olmalı. Özel yaşamınızla, hobilerinizle müzik kariyerinizi nasıl dengeliyorsunuz?

Bu durumun etrafınızdaki insanlar tarafından anlaşılması biraz zaman alıyor tabii… Onları çok da sevmediğiniz için daha az zaman geçirdiğinizi düşünmemeleri gerekiyor. Sizi mutlu eden ve yaratıcılık gerektiren işlerin sadece biraz daha farklı bir yaşam tarzını beraberinde getirdiğini görmeleri gerekiyor. Zaten eğer etrafınızda doğru insanlar varsa bu durumu sadece anlamakla kalmıyorlar sizi destekliyorlar da. Bu anlamda ben de şanslı insanlardan biriyim.

İstanbullu müzikseverler için nasıl bir repertuvar hazırladınız?

Son albümüm ‘MJU:ZIK’ ve yeni çıkacak albümüm ‘Monster’dan şarkılar çalacağız. Tabii ki piyano için yazılmış şarkılar olacak ama aynı zamanda ‘aykırı’ şarkılar da olacak (ses düzenlemeleri, elektronik öğeler ve piyano). Konseri minik minik ilerleteceğiz ve umuyorum ki, konserin sonunda herkes mutlu ayrılacak. Hatta belki ayağa kalkıp dans edenler bile olur! Kim bilir!

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün