Web´den Seçmeler

• Her ne kadar mevcut konjonktür Türkiye ve İsrail arasında daha yakın ilişkiler veya 1990’lara benzer bir stratejik ortaklık kurulması için uygun bir ortam sağlamasa da, Nasi’ye göre, iki ülkenin birbirini doğrudan karşısına almak istememesi ya da ilişkileri tümden koparacak adımlar atmayı tercih etmemeleri kayda değer. MENEKŞE TOKYAY - EURONEWS

İzak BARON Diğer
12 Aralık 2018 Çarşamba
  • İSRAİL’DE BİR TÜRKİYE KARŞITLIĞI, TÜRKİYE’DE İSE BİR İSRAİL KARŞITLIĞI OLDUĞU AÇIK. AMA BU İKİ DİN ARASINDAKİ SORULARDAN DEĞİL, İKİ ÜLKE ARASINDAKİ SORUNLARDAN KAYNAKLANIYOR

Oda TV yazarı Rafael Sadi, bir televizyon dizisindeki Yahudi sembollerini anlattığı ilginç yazısında Türkiye’de Yahudi karşıtlığının arttığını iddia etmiş. Bu iddiasını hangi somut gerekçeye dayandırdı bilmiyorum. Ancak iddiasında çok haklı olduğunu zannetmiyorum.

Türkiye’de elbette Yahudilik karşıtı bazı kesimler var. Ancak bunların sayısında artış olduğuna dair bir veri görmedim.

Zannederim Sadi “İsrail karşıtlığı” ile “Yahudi karşıtlığını” birbirine karıştırmış vaziyette. Evet, bence de Türkiye’de İsrail karşıtlığında bir artış var. Ancak bunun 'Din’ ile 'İman'la bir alâkası yok. Bu karşıtlığın artma nedeni Yahudi inancı değil, İsrail’in son yıllardaki yönetim biçimi ve uyguladığı siyaset. İsrail bir süreden beri Türkiye’ye karşı düşmanca bir politika izliyor.

Türkiye’nin Müslüman Kardeşlerle yakın olması, Hamas’la ilişkileri, Gazze’deki vahşette İsrail’e karşı en sert tepkiyi gösteren ülke olması, İran’la ilişkilerinin iyi olması, İran’a karşı yaptırımları delen ülke olması, İran’la nükleer anlaşmanın yapılmasında etkin rol oynaması, Katar’la yakın ilişkilerde bulunmamız gibi politikalarımız bunun altında yatan neden olabilir.

Ancak Türk halkı İsrail’in Türkiye’ye karşı doğrudan cephe açtığını hissediyor.

ABD’nin Suriye’deki varlığının arkasında İsrail’in olduğunu düşünüyor. Suudilerle ele ele Türkiye’yi bölme çalışmaları yaptığını biliyor. PKK’yı da YPG’yi de İsrail’in desteklediğine inanıyor. İlişkilerin bu duruma gelmesinde kimin daha kabahatli olduğu, hangi ülkenin diğerinin çıkarlarına zarar vermeye başlayarak durumu bu hale getirdiği uzun uzun tartışılabilir. Ama gelinen nokta budur.

İsrail’de bir Türkiye karşıtlığı, Türkiye’de ise bir İsrail karşıtlığı olduğu açık.

Ama bu iki din arasındaki sorulardan değil, iki ülke arasındaki sorunlardan kaynaklanıyor.

O yüzden de buna “Yahudi karşıtlığı” demek doğru değil. İsrail karşıtlığı demek ise çok daha doğru. Yahudi karşıtlığı meselesine gelince. Rafael Sadi bu konuda Avrupa’ya bakmalı.Avrupa’nın yüzlerce yıllık kültürel mirasının bir parçası olan Yahudi karşıtlığı giderek hortluyor. Asıl sorun, esas karşıtlık orada filizlenmeye başladı. Bu da hiç iyiye işaret değil.

Fatih Altaylı

https://www.haberturk.com/yazarlar/fatih-altayli-1001/2253835-dini-degil-siyasi-karsitlik

 

  • KAMONDOLAR İSTANBUL’A DAMAGASINI VURAN BAZILARI HARAP HALDE OLSA DA HALA VARLIKLARINI KORUYAN ÇOK GÜZEL YAPILAR KAZANDIRMIŞTIR

Maçka İnönü Evi’ndeki gecenin bir de İstanbul’a damgasını vuran Kamondo Ailesi anlatımı vardı.

Kamondolar 15. yüzyılda İspanya ve Portekiz’deki engizisyondan kovulan bir “Seferad Yahudisi” aile.

Önce Trieste’ye ardından, dönemin “Konstantiniye”sine (İstanbul) yerleşir.

Avusturya vatandaşlığına da sahiptirler.İstanbul’da banka kurarlar.

Şirket-i Hayriye vapur işletmesini, Dersaadet Tramvay şirketinin ortaklarıdır.

Osmanlı devletine finansman desteği verirler.

Sinagoglar, hastaneler, dispanserler, eğitimin Fransızca ve Türkçe yapıldığı ilk Yahudi okulunu kurarlar.

Ailenin yeni kuşaklarından Abraham Salamon, Avusturya vatandaşlığından İtalyan vatandaşlığına geçer.

Victor Emmanuel II’nin “İtalya Birliini kurmasına” verdiği destek nedeniyle “kont” ünvanı ile ödüllendirilir.Kamondo’ya devlet töreni...

Kamondolar İstanbul’a damagasını vuran bazıları harap halde olsa da hala varlıklarını koruyan çok güzel yapılar kazandırmıştır.

Örneğin...Kuzey Deniz Saha Komutanlığı, Galata Rezidans, Kamondo Hanı, Büyükada Han, Saatçi Han, Latif Han, Laciver Han, Yakut Han,Kuyumcular Han v.d....Kamondo’lar Osmanlı’nın Kırım Savaşı’nı da finanse etmişler.

Abraham Salamon Paris’te ölmüş. Vasiyeti üzerine naaşı Hasköy’deki, kendi yaptırdığı anıt mezara defnedilmiş.

Defin törenine bizzat II. Abdülhamid de katılmış.

İstanbul’dkai Borsa ve Finans kuruluşları Galata ve Haliç esnafı faaliyetlerini tatil etmiş.Aile şirket merkezini Paris’e taşımış. Oradaki bankası Süveyş kanalı inşaasını da finanse etmiş.

Müthiş sanat eserleri koleksiyonlarını başta Louvre olmak üzere Paris’teki müzelere bağışlamışlar.

Ne hazindir ki ailenin son iki mensubu Nazi Almanya’sının Yahudi toplama kamplarında ölmüşler.

 

Güneri Cıvaoğlu

http://www.milliyet.com.tr/yazarlar/guneri-civaoglu/macka-daki-inonu-evi-2791938/

 

  • İLK BAŞTA YAHUDİ YERLEŞİMCİLERE SEMPATİ DUYAN VE İSTİKBAL VAAT EDEN BİR BALFOUR DEKLARASYONU, BİR MÜDDET SONRA YAHUDİ YERLEŞİMCİLERLE ÇATIŞMA, HATTA ÖZELLİKLE KAMPLARDAN ÇIKAN İNSANLARI KABUL ETMEME GİBİ TAVIRLAR SİYONİST TERÖRÜ DE ARTTIRDI

9 Aralık 1917 günü imparatorluğumuz Kudüs’ü Alman müttefiklerinin de telkiniyle adeta açık şehir ilan etmişti, İngiliz bombardımanına terk etmektense teslim töreni yapmadan Kudüs’ü belediye reisine verilen bir teslim belgesiyle askeri kuvvetlerini çekti ama Kudüs surları dışında aylarca savaşa devam etti. 9 Aralık Edmund Allenby’nin şehre girişidir. 1949 yılı 9 Aralık’ta ise İngiltere Kudüs’ü fiilen terk etmektedir. Başarısız bir 32 yıl. Britanya’nın Filistin’deki hâkimiyetini nitelemek için en doğru tabirdir. İlk başta Yahudi yerleşimcilere sempati duyan ve istikbal vaat eden bir Balfour Deklarasyonu, bir müddet sonra Yahudi yerleşimcilerle çatışma, hatta özellikle kamplardan çıkan insanları kabul etmeme gibi tavırlar Siyonist terörü de arttırdı. İhtiyar İngiltere’nin Arapların henüz örgütlenemeyen mücadeleci protestoları ve Siyonistlerin örgütlenen terörüyle baş edebilme imkânı kalmamıştı.

Osmanlı hâkimiyeti üzerine gelen manda idaresi yerini yeni bir kaosa terk etti. Karmaşık harita surların dışında, ta tepede Cemal Paşa’nın karargâhı ve ona bitişik olan Kudüs Üniversitesi, Ürdün çemberi içinde kalmıştı. Birleşmiş Milletler her hafta üniversiteden girişi ve çıkışı zırhlı bir konvoyla sağlıyordu. Bu sırada Kudüs İbrani Üniversitesi kütüphanesindeki kıymetli kıymetsiz kitapların hepsi yeni Kudüs’ün dışında kurulan kampusa taşınabildi. 1967 savaşıyla da bugünkü coğrafya ortaya çıktı. Bir ara Kudüs’ün her iki tarafı arasında sınırlı bir trafik, gidiş-geliş vardı. İntifada hareketinden beri bu da kesildi. Kısacası Kudüs’te barış hâlâ yerleşemedi. Kudüs için ortak statüyü hem İsrail hem de Ürdün reddetmişti. İlginç bir nokta, Suriye, Birleşmiş Milletler yönetiminde bu statünün yürüyeceğini iddia ediyordu ama en mühimi uzlaştırma komisyonunun planı İngiltere ve ABD tarafından desteklendiği halde hiç de istenildiği gibi yürümedi. Olaylar 1967 savaşını süratle davet etmiştir. Uzlaşma bölgesinin ömrü sadece 18 yıl sürecektir.

İlber Ortaylı

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/ilber-ortayli/9-aralikin-ingilizleri-41045503

 

  • NASİ’YE GÖRE, İKİ ÜLKENİN SEÇİM SATHINA GİRMESİ DE İLİŞKİLERDEKİ KIRILMANIN BİR DİĞER BOYUTU. TÜRKİYE MART AYINDA YEREL SEÇİMLERE HAZIRLANIRKEN, İSRAİL’DE KASIM 2019’DA YAPILMASI BEKLENEN GENEL SEÇİMLERİN ERKENE ALINMASI İHTİMALİ SÖZ KONUSU

Goren, yeni büyükelçi ve konsolos atanmamasını, diplomatik temsil düzeyinin düşürülmesi olarak yorumlamıyor.

“Bu konuda ne Türkiye’den ne İsrail’den henüz resmi bir açıklama yapıldı. Ayrıca, Mayıs ayından beri zaten fiili durum bu yönde. İsrail’in Ankara Büyükelçisi Na’eh yaz dönemine kadar halen bu görevini koruyor,” diyor Goren.

Yani her iki ülkenin de karşılıklı olarak büyükelçilerin dönmesine karar vermesi ve ‘arka kapı diplomasisi’nin işlemesi için henüz zaman var.

Şalom Gazetesi yazarı ve Türkiye-İsrail ilişkileri uzmanı Selin Nasi’ye göre, Mavi Marmara olayı sonrasında İsrail’in yürüttüğü ve yalnızca Ortadoğu ile sınırlı olmayan çok yönlü diplomatik girişimlerinin netice vermesi ve geçmişe kıyasla bölgesel yalnızlığını geride bırakmış olması, Türkiye’ye olan ihtiyacını göreceli olarak azalttı.

Bu açıdan, Trans Akdeniz doğalgaz boru hattı gibi Akdeniz’de imzaları önceden atılmış olan projelerin belli aralıklarla gündeme getirilmesini İsrail’in bölgede Türkiye’ye alternatif ortaklar olarak Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ne yaklaştığı mesajını verme isteğine bağlıyor Nasi.

Euronews Türkçe’ye konuşan Nasi, “Suriye’de süregiden savaşa diplomatik bir çözüm arayışıyla başlatılan Astana sürecinin ortaklarından olan Türkiye’nin, bugün İran’la yakın bir görünüm veriyor olması da, İsrail tarafından kuşkuyla karşılanıyor,” diyor.

Her ne kadar mevcut konjonktür Türkiye ve İsrail arasında daha yakın ilişkiler veya 1990’lara benzer bir stratejik ortaklık kurulması için uygun bir ortam sağlamasa da, Nasi’ye göre, iki ülkenin birbirini doğrudan karşısına almak istememesi ya da ilişkileri tümden koparacak adımlar atmayı tercih etmemeleri kayda değer.

Türkiye, Yahudi devletini 1949 yılında tanıyan ilk Müslüman ülke olması açısından ayrı bir anlam ifade ediyor. 1990’lı yıllarda savunma ve istihbarat alanında artan işbirliği ise, ekonomik ilişkilerle desteklenmişti.

Bu dönemde İsrailli pilotları dağlık alanlarda uzun menzilli misyonlarda deneyim kazanmaları için eğiten Türkiye’nin F-4E savaş uçakları ve M-60 tankları da İsrail tarafından modernize edilmekteydi.

Nasi’ye göre, iki ülkenin seçim sathına girmesi de ilişkilerdeki kırılmanın bir diğer boyutu. Türkiye Mart ayında yerel seçimlere hazırlanırken, İsrail’de Kasım 2019’da yapılması beklenen genel seçimlerin erkene alınması ihtimali söz konusu.

“Geçmiş yılların deneyimi bize, siyasetçilerin iki ülke arasındaki retorik gerginlikleri, seçmenleri mobilize etmekte kullandığını gösteriyor,” şeklinde bir tespitte bulunuyor Nasi.

Nasi, “Karşılıklı ticaret ise, bu gergin zeminde iki ülke arasında ilişkilerin tutunduğu tek bağ olarak öne çıkıyor,” diye ekliyor.

İki ülke arasındaki toplam dış ticaret 4 milyar dolar düzeyinde. İsrail, özellikle demir-çelik ve otomotiv alanlarında Türk menşeli ürünler için öncelikli ihracat piyasaları arasındaki yerini koruyor. Karşılığında Türkiye de İsrail’den en çok rafine edilmiş petrol ürünleri ithal ediyor.

Türk Hava Yolları ise, Ocak-Eylül döneminde İsrail hattında 712 bin yolcu taşıyarak bu hatta yeni rekor kırdı ve ülkedeki en fazla yolcu taşıyan yabancı havayolu şirketleri arasında birinci oldu.

Ankara merkezli düşünce kuruluşu TEPAV’dan alınan güncel verilere göre; İsrail 2002-2018 Eylül döneminde Türkiye’de 396 milyon dolar değerinde yatırım gerçekleştirdi. Türkiye’nin İsrail’de büyük yatırımları bulunmamakla beraber 2018 yılının ilk 9 ayında bugüne kadar İsrail’de en büyük miktarda yatırım yapıldı.

Euronews Türkçe’ye konuşan TEPAV proje koordinatörü Ayşegül Taşöz Düşündere, “Türkiye, İsrail’in en çok mal ihraç ettiği 9’uncu ülke. İsrail ise Türkiye’nin en çok mal ihraç ettiği 17’inci ülke. İsrail’in ithalatında Türkiye 8’inci sırada,” diyor.

Mayıs 2010’da Gazze’ye yardım taşıyan Mavi Marmara gemisine İsrail askerlerinin yaptığı baskın sonucunda 10 Türk vatandaşının ölmesi iki ülke ilişkilerini kopma noktasına getirmiş, ancak sonraki dönemde İsrail’in Türkiye’den özür dilemesi ve ölenlerin ailelerine tazminat ödemeyi kabul etmesiyle birlikte normalleşme süreci peyderpey başlamıştı.

Menekşe Tokyay

https://tr.euronews.com/2018/12/06/analiz-israil-turkiye-iliskilerinde-secim-donemi-kirilganligi-yasaniyor

 

  • PROVOKE EDİLSE DE EDİLMESE DE, İSRAİL’İN SURİYE VE LÜBNAN TOPRAKLARINA YÖNELİK CİDDİ BİR SALDIRI GERÇEKLEŞTİRMESİ, YA DA İŞGALE KALKIŞMASI GEÇMİŞE NAZARAN HİÇ KOLAY DEĞİL

Gerçi, İsrail’de İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun bu manevrasını, hakkındaki yolsuzluk dosyasının üzerini örtmek için giriştiği bir gündem değiştirme hamlesi veya yaklaşan seçimleri erteleme hamlesi olarak değerlendirenler de var. Yine de bilmeliyiz ki, gelişme sadece sınıra asker kaydırmayla sınırlı değil.

Jerusalem Post’a bakılırsa, geçtiğimiz cumartesi günü, İsrail Ordusuna bağlı askerler Lübnan sınırının öbür tarafındaki Hizbullah güçlerine sınıra çok yaklaştıkları gerekçesiyle ateş açtı. Ateş altında kalan 3 Hizbullah askerinin bölgeyi terk ettiği ileri sürüldü.

Haaretz’in kıdemli güvenlik uzmanı Amos Harel ise, gizli tünellerin arkasında doğrudan doğruya Tahran’ın olduğunu ileri sürerek Hizbullah ya da Tahran’ın “Kuzey Kalkanı Operasyonu”na hızlıca ve doğrudan bir misillemeye girişmektense, yakın bir tarihte Suriye sınırında ya da operasyonun yapıldığı noktanın dışında, Lübnan sınırında başka bir yerde provokasyona gideceğini iddia etti.

Provoke edilse de edilmese de, İsrail’in Suriye ve Lübnan topraklarına yönelik ciddi bir saldırı gerçekleştirmesi, ya da işgale kalkışması geçmişe nazaran hiç kolay değil. Bir kere her şeyden önce, İsrail sağlam bir mesnet olmaksızın girişeceği bir saldırı sonucunda Suriye ve Lübnan semalarına hâkim durumdaki Rusya’nın sert ve bedeli yüksek bir karşılığı ile onurunu çiğnetmeyi pek istemeyecektir. Zaten hatırlanacağı gibi, ABD’nin Suriye’nin güneyinde olanların kendi gündemlerinde yer almadığını açıklamasının ardından Trump’a çok fazla güvenemeyeceğini hisseden Netanyahu, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile, İsrail’in bölgedeki çıkarlarının korunmasını da güvence altına alan bir anlaşma imzalamak zorunda kalmıştı.

Bu anlaşmayla Putin, İran destekli güçlerin İsrail sınırına 80 km’den daha fazla yaklaşmayacaklarının garantisini vermiş, böyle bir durumun gerçekleşmesi halinde İsrail uçaklarının bu mevzileri vurma hakkını teslim etmiş, karşılığında da Tel Aviv’den Suriye’nin güneyinde Şam yönetiminin egemenlik haklarına aykırı bir faaliyeti destek vermeme ve 1974 tarihli İsrail-Suriye Güçler Ayrılığı Anlaşmasının arkasında durma sözünü almıştı. Böyle olunca İsrail, Suriye ordusunun cihatçı muhalifleri ve IŞİD güçlerini bölgeden atma ve Suriye’nin güneyinde istikrarı yeniden tesis etme doğrultusundaki operasyonuna karışmayacağı güvencesini vermişti.

Tabii İsrail’in, sınırının hemen ötesindeki topraklarda potansiyel bir anti-Hizbullah cebi bulunmasını güvence altına almak için muhalif cihatçıların oradaki varlığını çok uzun yıllar desteklediğini unutmayalım. Hatta, yakın tarihlerde Suriye’nin Kuneytra bölgesindeki yerel yetkililer Suriye hükümet birliklerine, ele geçirdikleri çok sayıda ABD ve İsrail menşeili tıbbi cihaz ve ikmal malzemeleri teslim etmişti. Bu malzemelerin büyük bölümünün Batılı ülkelerin desteğiyle kurulmuş olan -ancak Kuneytra’nın cihatçı güçlerden kurtarılması akabinde bölgeyi terk etmiş olan- sözde sivil savunma ekibi “Beyaz Kasklılar” örgütüne Tel Aviv ve Washington tarafından tedarik edildiği ortaya çıkmıştı.

Akdoğan Özkan

https://t24.com.tr/yazarlar/akdogan-ozkan/2019un-en-kotu-senaryolari-1-israilin-lubnani-isgali,21017

 

  • BU SÜREÇTE HİZBULLAH BELKİ BİRKAÇ SERT AÇIKLAMA YAPSA DA GENEL OLARAK TEPKİSİZ KALABİLİR

Geçtiğimiz haftalarda Netanyahu’nun Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda yaptığı konuşmayı ve konuşmasında Hizbullah’ı Lübnan içinde gizli füze üsleri inşa etmekle suçladığını bir kez daha hatırlamak gerek. O konuşmayı ve Hizbullah’ın Lübnan içindeki pozisyonunu “Nükleerli füzeli bir Ortadoğu hikayesi” başlığı altında aktarmıştım.

Peki bundan sonra ne olur?

Görünüşe göre İsrail, tünellerin bir kısmını yok edebilir.

Bu süreçte Hizbullah belki birkaç sert açıklama yapsa da genel olarak tepkisiz kalabilir.Nihayetinde Hizbullah’ın tünelleri savunması biraz zor.

Ayrıca, “Netanyahu’nun İsrail içindeki suçlamaları ve baskıları kamufle etmek için böylesi bir operasyona giriştiğini” düşünen Hizbullah’ın tepki göstererek Netanyahu’nun işini kolaylaştırması da pek olası değil.

Tabii bu yorumlara bölgeye dair bütün yazılarda olduğu gibi “mevcut duruma göre” şerhini düşmek gerek. Sonuçta, bölgenin durumu malum ve mantığa/mevcut verilere göre çıkarımlar da bir yere kadar işlevsel.

Yarın sabah ne olacağını kestirmek güç ve İsrail-Lübnan-Hizbullah gerginliğinin kolay kolay sona ermeyeceği, her an bir çatışmaya dönüşebilecek kadar kritik olduğu da malum.

Hediye Levent

https://www.evrensel.net/yazi/82808/tunelin-ucunda-savas-provalari

 

Netten okumalar

 

  • YAHUDİ MUHACİRLER-50 – ERALP ADANIR

http://www.yeniduzen.com/yahudi-muhacirler-50-13334yy.htm

 

  • ÜNLÜ DİZİDE ŞAŞIRTAN YAHUDİ SEMBOLLERİ - RAFAEL SADİ

https://odatv.com/unlu-dizide-sasirtan-yahudi-sembolleri-08121823.html

 

  • “AUERBACH’IN UMUDU” – MUHSİN KIZILKAYA

https://www.haberturk.com/yazarlar/muhsin-kizilkaya-2291/2252857-auerbachin-umudu

 

  • "SORGULANMASI GEREKEN BENİM YAHUDİLİĞİM DEĞİL SENİN MÜSLÜMANLIĞINDIR" – NEDİM SABAN

https://odatv.com/sorgulanmasi-gereken-benim-yahudiligim-degil-senin-muslumanligindir-07121838.html

 

  • BUCHENWALD: BUNLAR BİZİM KASABAMIZDA MI YAŞANIYORDU? - EYLÜL DENİZ YAŞAR

https://www.gazeteduvar.com.tr/forum/2018/12/07/buchenwald-bunlar-bizim-kasabamizda-mi-yasaniyordu/

 

  • TARİHİN BASAMAKLARINDAKİ YAHUDİ ULUS DEVLETİ – I VE II - PROF. DR. METİN HÜLAGÜ

https://www.superhaber.tv/tarihin-basamaklarindaki-yahudi-ulus-devleti-i-makale-155152

https://www.superhaber.tv/tarihin-basamaklarindaki-yahudi-ulus-devleti-ii-makale-156643

 

  • İSRAİL’İN ZENGİNLİĞİ YAYGIN VE EŞİT DEĞİL - RALF ARDİTTİ

https://www.turkisrael.org.il/single-post/2018/12/04/%C4%B0srail%E2%80%99in-Zenginli%C4%9Fi-Yayg%C4%B1n-ve-E%C5%9Fit-De%C4%9Fil

 

  • İSRAİL’İN İKİNCİ BÜYÜK TİCARET PARTNERİ: ÇİN - GÜLÇİN KARABAĞ

https://medyascope.tv/2018/12/05/israilin-ikinci-buyuk-ticaret-partneri-cin/

 

  • İSRAİL’İN GÜNEY KAFKASYA STRATEJİSİ – BURAK ÇALIŞKAN

http://insamer.com/tr/israilin-guney-kafkasya-stratejisi_1833.html

 

  • “AYRIMCILIĞIN, SÖYLEM YOLUYLA ŞİDDETE DÖNÜŞMESİ”

http://semakahriman.com/ayrimciligin-soylem-yoluyla-siddete-donusmesi/

 

  • MÜZİK VE TARİH KOKAN SOKAK DARİO MORENO – TOLGA TEKİN

https://www.yeniasir.com.tr/cumartesi/2018/12/08/muzik-ve-tarih-kokan-sokak-dario-moreno

 

  • İRAN’DA SİNAGOGLARIN KORUNMASINA GEREK YOK

http://tr.farsnews.com/islam/news/13970914000155

 

  • 'MODERN AKLIN EN BÜYÜK AÇMAZI KAYITSIZLIKTIR'

http://www.hurriyet.com.tr/kitap-sanat/modern-aklin-en-buyuk-acmazi-kayitsizliktir-41046590

 

  • BİR SOYKIRIMDAN KAÇIŞ HİKAYESİ: KENDİSİNİ KURTARAN AİLEYLE 73 YIL SONRA FACEBOOK’TA KESİŞEN YOL

https://listelist.com/charlotte-adelman-soykirim/

 

  • NAZİLER TARAFINDAN ÇALINAN SANAT ESERLERİ

https://www.dw.com/tr/naziler-taraf%C4%B1ndan-%C3%A7al%C4%B1nan-sanat-eserleri/av-46472761

 

  • AB RAPORU: ANTİSEMİTİZM, AVRUPA’YI İSTİLA EDİYOR

https://medyascope.tv/2018/12/10/ab-raporu-antisemitizm-avrupayi-istila-ediyor/

 

  • İZMİR’DE SEFARAD KÜLTÜR FESTİVALİ

https://www.amerikaninsesi.com/a/izmirde-sefarad-kultur-festivali/4693205.html

 

Takılan tweetler

 

dpa‏ @dpa 7 Ara

Daha fazla

#OnThisDay 1970: Bundeskanzler Willy Brandt (SPD) kniet vor dem Mahnmal für die Opfer des Nationalsozialismus im ehemaligen Ghetto von Warschau nieder.

Almanca dilinden Microsoft tarafından çevrildi

#OnThisDay 1970: Şansölye Willy Brandt (SPD) Varşova eski Getto Nazizm kurbanları için Memorial önünde diz çöker.

 

https://twitter.com/dpa/status/1070961863163305984

 

Gönenç Gürkaynak‏ @GurkaynakGonenc 6 Ara

Daha fazla

Misafir. Maccabi Fox Tel Aviv. Bu akşam Darüşşafaka ile maç yapacak. İstanbul'da kaldıkları otelin kapısına toplama kamplarının kapısındaki slogan asılmış. Kötülük yükselişte. Mahcup olanlar, iyiler, sessiz. İyiler dayanışmadıkça, o sessizlik içinde tüm değerlerimizi yitiriyoruz.

https://twitter.com/GurkaynakGonenc/status/1070698971318927360

 

K O L O R O V‏ @anarsisttarihci 9 Ara

Daha fazla

Yahudi Soykırımı ile alakalı bazı tarihi fotoğrafları sizlerle paylaşmak istiyorum. Fotoğraflarda göreceğiniz vahşet yüreğinizi parçalayacak. Sonra mazlum Yahudi halkının bugün Filistin'de nasıl zalimleştiğini hatırlayacaksınız ve bu dönüşüm daha da bir yürek parçalayıcı olacak.

 

https://twitter.com/anarsisttarihci/status/1071889232640270336

 

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün