Polisiye kara film

Steve McQueen ingiliz televizyon dizisi ‘DUL KADINLAR’ı Chicago’ya taşıyor.

Viktor APALAÇİ Sanat
28 Kasım 2018 Çarşamba

Başarısız bir soygun sonrası kocalarını kaybeden dört kadın parasız kalınca, yeni bir soygun için güçlerini birleştiriyorlar. Yer yer klişelere dayansa da, senaryodaki çok parçalı bir yapıya sahip öyküyü, Steve McQueen mükemmel bir sinematografi eşliğinde anlatıyor. Elindeki zengin ve bol sürprizli konunun hakkını vermede, hikâyenin gizemini finale kadar korumada, gerilim tansiyonunu baştan sona ayakta tutmada İngiliz yönetmen çok başarılı. Filmin sürprizlerini önceden bilerek izlemek seyir keyfini sıfıra indirebilir. Bu sebeple filmi bir an önce izlemenizde fayda var.

Prömiyerini Toronto Film Festivali’nde yaptıktan kısa bir süre sonra bizde vizyona giren ‘Dul Kadınlar/ Widows’, Oscarlarda adını sık duyacağımız müthiş bir polisiye kara film.

Aralarında En İyi Film olmak üzere 2013’te üç Oscar Ödülü kazanan  ‘12 Yıllık Esaret/12 Years A Slave’in yaratıcısı Steve McQueen, beş yıl aradan sonra belki de kariyerinin en iyi filmini yaptı.

‘Dul Kadınlar’, 1983-85 yılları arasında yayınlanmış 12 bölümlük aynı isimli bir İngiliz televizyon dizisinden alınmış. Dizinin yaratıcısı Lynda La Planta, yönetmen McQueen ile Gillian Flynn’a senaryo yazılımda katkı vermiş. Tek farkla; Chicago’da yaşayan Steve McQueen, konuyu İngiltere’den bu şehre taşıyarak, tüm mahalleleriyle Chicago’yu kendi karakterleriyle kullanmayı tercih etmiş.

“Suç bu modern ve gelişmiş şehirden hiç uzak değil. 15 dakika içinde zengin yerlerden fakir yerlere geçebiliyorum” diyen McQueen, siyahi oranı yüksek olan Chicago’da, kirli beyaz politikacıların yönetimi onlara devretmemek için bütün karanlık yolları denediklerini gözlerimizin önüne seriyor. Gangsterliği iyi beceren siyahiler de beyazlardan geri kalmayarak, şantaj silahını sık kullanarak, iktidarı ele geçirmek uğruna kolaylıkla cinayet işleyebiliyorlar.

Biri başarısızlıkla sonuçlanan, diğeri planlanan iki soygun üzerinden, yas, siyaset, cinsiyet, güç ve din temaları üzerinden sosyolojik bir etüt olarak gördüğümüz ‘Dul Kadınlar’, her türlü etik ve siyaset meselelerine de değiniyor.

Bu suç dramasında, vahşi kapitalist sisteme, kokuşmuş düzene başkaldıran insanların ve sevdiklerini kaybedenlerin yas ile nasıl başa çıktığını anlatan sahneler de çok etkileyici.

Filmin başkahramanları bir karı - koca arasındaki ateşli sevişme sahnesiyle kovalamalı bir soygunu mükemmel bir kurgu ile birleştirerek karşımıza çıkardığı açılış sekansında, Steve McQueen beş filmlik (ve sadece 10 yıllık kısa sayılabilecek) kariyerinde ‘usta’ sıfatını hak ettiğini kanıtlıyor.

Film, politik ve toplumsal karışıklık arasında modern Chicago’da geçiyor. Bir soygun girişimi sırasında dört silahlı soyguncu olan kocaları öldüğünde, arkada kalan dul eşlerinin, kocalarının suç faaliyetlerinin geride bıraktığı borçlar dışında, ortak hiçbir şeyleri yoktur.

Kendilerine bir gelecek hazırlamak, kocalarının borçlarını ödeyebilmek için dört kadın kaderlerini kendi ellerine alırlar.

DUL KADINA MiRAS: SOYGUN PLANI

Yıllardır iktidarda kalmayı becermiş, yerel kurt politikacı Tom Mulligan (Robert Duvall) ihtiyarlayınca, iktidarını haris oğlu Jack’in (Colin Farrell) sürdürmesinin hesapları içindedir.

Genç Jack’in seçim kampanyasını sürdürürken yıldızı yükselen siyahi lider Jamal Manning’e (Brian Tyree Henry) rüşvet vererek seçimde rakipsiz kalma manevrası boşa çıkar.

Jamal’ın seçim kampanyasında kullanacağı nakit para, felaketle sonuçlanan soygun teşebbüsünde kullanılan araçların birinde tamamen yanmıştır.

Jamal’ın kardeşi Jatemma (Daniel Kaluuja) soyguncuların lideri Harry’nin (Liam Neeson) dul eşi Veronica’ya (Viola Davis), yanan arabadaki 2 milyon doları denkleştirip getirmesi için on günlük bir süre verdiğini söyler.

Veronica, kocasının bıraktığı bir defterde yazılı 5 milyon dolarlık soygun planını hayata geçirmek için diğer üç duldan yardım ister. Ölen eşlerinin yasını tutan kadınların tek derdi, yalnız kaybettikleri erkeklerini özlemekle sınırlı değildir.

Tümü yasa dışı işlere bulaşan dört erkek geride kalan ailelerine suç dünyasında işledikleri suçları borç bırakmışlardır. Ellerinde borçları ödeyecek para olmayan üç dul kadının tek şansı Veronica’nın teklif ettiği riskli soygunda yer almaktır.

Harry’nin bıraktığı soygun planına iştirak eden Alice (Elizabeth Debicki), Linda (Michelle Rodriguez) ve Belle (Cynthia Erivo), geleceklerini istedikleri gibi yaratmak için güç birliği yapar.

Kaybedecek şeyleri kalmayan dört kadın alternatif bir geleceğin hayaliyle kendilerinden beklenmedik becerilere imza atarlar. Yer yer klişelere dayansa da senaryodaki çok parçalı bir yapıya sahip öyküye, Steve McQueen’in mizanseni ‘Dul Kadınlar’ı çıtası yüksek bir film seviyesine çıkarıyor. Film ırkçılık, politikacıların kirli çamaşırları gibi ciddi mesajları aksiyon sosuna batırarak ustalıkla veriyor. Bunda, David Fincher’in aile dramı, ‘Gone Girl’ün (2014) de senaryosunu yazan Gillian Flynn’ın payı var.

Elindeki zengin ve bol sürprizli konunun hakkını vermede, hikâyenin gizemini finale kadar korumada, gerilim tansiyonunu baştan sona ayakta tutmada S. McQueen çok başarılı.

IRKÇILIK VE POLiTiKACININ KiRLi ÇAMAŞIRLARI

Filmdeki kadın karakterlerin tümü iyi niyetli, dürüst insanlar. Erkekler ise alabildiğine kötü, hilebaz; tümü yasa dışı işlere bulaşmış. Kocasını çok seven ve sevildiğini zanneden Veronica’ya, sonu kötü biten bir soygunda öldürülen kocasından bir miras kalır; mükemmel hazırlanmış bir soygun planı.
Steve McQueen kadın oyuncularına geniş imkân tanıyan mizanseniyle, erkekler dünyasında hep arka planda kalmaya alışık kadınları başrole taşıyor.

Kocasının Mafya’ya olan 2 milyon dolarlık borcu ödemek için kadere boyun eğmeyi reddeden yürekli kadın rolünde Viola Davis, filmin en iyi oyuncusu. 1,90 boyundaki Paris doğumlu Avustralyalı sarışın afet Elizabeth Debicki, Alice rolündeki performansıyla kariyerinde bir sıçrama yapıyor. Kendisini ‘Muhteşem Gatsby’ ve ‘Night Manager’dan tanıyoruz.

Broadway’deki ‘The Color Purple’deki performansıyla sivrilen Tony, Grammy ve Emmy Ödülleri sahibi atletik Belle rolündeki siyahi aktris Cynthia Eviro, artık Oscar’ı kovalayacak.

İnsanları piyon gibi kullanmaya alışık hilekâr soyguncu Harry’de Liam Neeson, son yıllarda çok ünlü yönetmenlerle çalışmayı sürdüren İrlandalı aktör Colin Farrell, kurt politikacı bir babanın mirasçısı Jack rolünde her zamanki gibi rahat oyunlarıyla dikkati çekiyorlar.

‘Hızlı ve Öfkeli’ dizisinin demirbaşı Amerikalı karizmatik aktris Michelle Rodriguez’e (Lnda rolünde) çok iş düşmüyor. Geçen yıl Jordan Peele’ye En İyi Senaryo Oscar Ödülü’nü kazandıran ‘Kapan/Get Out’ ile sıçrama yapan, ‘Sicario’(2015) ve ‘Black Panther’ (2018) filmlerinden tanıdığımız Ugandalı aktör Daniel Kaluuja, gözü kara siyahi tetikçi Jatemma’da çok iyi.

Oyuncu kadrosundaki sürpriz Hollywood’un eski tüfeklerinden Robert Duvall’den geliyor. Yılların beyaz politikacısı, kibirli Tom Mulligan’da, Duvall kısa rolüne rağmen öne çıkmayı başarıyor.

Yazımızı 1969 Londra doğumlu İngiliz senarist-yönetmen Steve McQueen ile noktalayalım. Açlık grevi yapan İrlandalı direnişçi Bobby Sands’a (Michael Fassbinder) odaklanan ‘Açlık/Hunger’ (2008) ile ilk uzun metrajlı filmine imza atan McQueen (ünlü ABD’li aktör ile sadece isim benzerliği var), ikinci filmi ‘Utanç/Shame’de (2011) yine Fassbinder’e Venedik’te En İyi Erkek oyuncu Ödülü’nü kazandırırken seks bağımlısı bir erkeği anlatmıştı. Kölelikle ilgili yapılmış en iyi filmlerden biri olarak gösterilen, üç Oscar Ödüllü ’12 Yıllık Esaret/12 Years A Slave’ (2011) En İyi Film Bafta Ödülü’nün de sahibi olmuştu. Michael Mann’ın 1995 tarihli kült soygun filmi, Al Pacino ve Robert de Niro’lu ‘Heat’ten, kadın soyguncuların (Cate Blanchett- Sandra Bullock) ‘Ocean’s 8’ini sevdiyseniz ‘Dul Kadınlar’ size ilaç gibi gelecek.

Ancak bir uyarım var; filmin sürprizlerini öncesinden bilmek filmin seyir keyfini sıfıra indirebilir. Bu sebeple bir an önce izlemenizde fayda var.

‘WIDOWS’

Yön: Steve McQueen Sen: S. McQueen- Gillian Flynn- Lynda La Planto  Müz: Hans Zimmer  Gör: Sean Bobbitt  Viola Davis- Liam Neeson- Michelle Rodriguez- Elizabeth Debicki- Colin Farrell- Robert Duvall- Cynthia Erivo- Molly Kunz- Jon Bernthal- Rhyse Walters- Brian Tyree Henry- Daniel Kaluuja- Garret Dillahunt.

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün