Yeni antisemitizmde yeni olan nedir?

Günümüzde antisemitizmin evrildiği durumu, Prof. Phyllis Chesler’ın, 2003 yılında kaleme aldığı, 2015 yılında güncellediği ‘The New Anti-Semitism / Yeni Antisemitizm’ kitabından alıntılarla örneklemeye devam ediyoruz.

Yusuf BESALEL Perspektif
28 Kasım 2018 Çarşamba

“Antisemitizmde anormal olan onun varlığı değil, noksanlığıdır. Ancak yeni antisemitizmin ‘yeni’ olan tarafı, bu terimin adının günümüzde anti-ırkçılık ve anti-koloniyalizm ile beraber anılmaya başlanmasıdır. Nazi dönemi antisemitler, Yahudilere özellikle Avrupa’da musallat olmuştu; günümüzde Yahudilere dünyanın her tarafında saldırılar düzenlenmekte. İleri teknoloji ürünü iletişim araçları, yalanların da doğrular kadar çabuk yayılmasını sağlıyor. Sanki Hitler’in Kahverengi Gömleklileri tekrar ortaya çıkmışçasına Yahudilere karşı her türlü aşağılama ve çirkin saldırı Ortadoğu’da, Kuzey Amerika’da da, Avrupa’da da cereyan etmekte. Yalan propagandalara feministler, ünlü kişiler, gazeteciler, öğrenciler, Nobel ödüllüler, maruf akademisyenler destek çıkıyor. Yeni antisemitizme özgü bir olgu da, İsrail ve Yahudilere karşı yönlendirilen görsel propagandadır. Burada Nazi dönemini aratmayan ölçüde Yahudileri şeytanlaştıran grafik, fotoğraf, video ve filmler yer almakta; insanlar da araştırmadan gördüklerine inanmakta, âdeta beyinleri yıkanmakta ve terör eylemlerini icra edenler, canları pahasına olacaksa bile Yahudilerin ölümünden mutluluk duymaktalar. Buna karşılık Tora, Yahudilerin düşmanlarının ölümüne sevinmemelerini öğretir: Firavun’un İsrailoğullarını kovalayan ve Kızıldeniz’de boğulan askerlerinin ölümüne dahi!”

“Yeni antisemitizmde dezenformasyon barajı öyle bir noktaya ulaştı ki, artık İsrailliler ‘Nazi’ olarak anılıyor. Demek ki İsrail Devletine karşı duyulan nefret, aslında Nazizm’e ve faşizme karşı savaştır. Yahudilerin Naziler ile II. Dünya Savaşı’nda beraber çalıştıkları senaryosu dahi üretildi. Yahudilerin kitlesel bir tarzda gaz odalarında ve fırınlarda yok edilmesi, sahte fotoğraflarla uluslararası Yahudi basını tarafından duygu sömürüsü için uydurulmuştu ve bugün Yahudiler bunun meyvesini yiyor! İlginçtir, bugün Araplar da bu ithamı kendileri uygulamakta ve olmayan bir soykırım iddiası ile sempati ve güç kazanmaya çalışmakta. Daha da çelişkili olanı şudur ki, Araplar Hitler’in yaptığı Holokost’u yeterli bulmuyor.”

 “Ne İrlanda’da, Hindistan’da ve Keşmir’de süregelen sorunlar, ne Ruanda’da Tutsiler’e karşı uygulanan ve yüz binlerce cana mal olan katliam, ne de Sırpların Müslüman Boşnaklara uyguladıkları vahşi soykırım… İsrail’e gösterilen tepkiye oranla fazla bir uluslararası tepkiye sebep olmadı. Özellikle İslam âlemi Sırplara karşı sesini gerektiği kadar yükseltmedi; Boşnakların trajedisine batı âleminin girişimleri son verebildi. Ama Sırplar, Yahudiler gibi günah keçisi addedilmedi. Günümüzün antisemiti, Yahudilerin hiçbir şeyi doğru; Arapların ve Filistinlilerin de hiçbir şeyi hatalı yapmadığına kani olmuştur.”

“Öte yandan 1948’deki Arap-İsrail Savaşı’nda yaklaşık 500-600 bin Filistinli, Arap topraklarını terk edip komşu ülkelere sığındılar. Bazıları İsrailliler tarafından gitmeye zorlanmıştı ancak bazıları ise Yahudi yönetiminden çekinmişti. Çoğu da Arap ülkelerinin telkinine kapılıp geçici olarak kaçtı. Zira bu ülkeler, Filistinli Araplara Yahudileri denize dökeceklerini ve sonra onları geri alacaklarını vaat etmişti. Çoğu Ürdün’e sığındı. Ne var ki bu dönemlerde daha büyük sayıda (850 bin civarı) Yahudi’nin Arap ülkelerinden (Irak, Suriye, Mısır, Yemen, Cezayir, Fas… ) kovulduğunu kimse dile getirmez. Bunların çoğu İsrail’e göç etti. Mülteci Filistinli Arapları ise Arap soydaşları ülkelerinde özümsemedi, göçmen kamplarında tutuldular. Ve bunun için hep İsrail suçlandı. İsrail’de terör eylemlerinde ölenler ise büyük çoğunlukla sivil yurttaşlardı. Özetlenecek olursa, yeni antisemitizmin bir tarifi de tüm dünyanın İsrail’in savunmasını bir suçlama konusu yapmasıdır…”

“Örneğin Massachusetts Institute of Technology’de bir dil bilimcisi olan, emperyalizm, kolonyalizm, Yahudiler hakkındaki görüşleri ile ünlü Noam Chomsky, dünyadaki bunalımı hemen hemen tamamıyla İsrail’in Filistinlilere uyguladığı baskıya bağlar, ne Taliban gibi terör örgütlerine, ne de köktendinci rejimlere değinmez.”

“İlginçtir ama İsrail’de de İsrail’in Filistinlilere karşı politikasını benimsemeyen birçok fraksiyon vardır. Bu durumda öncelikle İsrail’in İsrail vatandaşı Filistin kökenli Arapları ve Batı Şeria ve Gazze Filistinlileri hakkındaki politikalarını gözden geçirmek gerekir.”

Filistinli Araplar ikinci sınıf vatandaş mıdır?

“Her ne kadar İsrail vatandaşı Filistinli Araplar, yaşamlarının, tüm Arap dünyasındaki emsalleri ile karşılaştırıldığında daha iyi olduğunu kabul ediyorlarsa da, yine de İsrail’de kendilerini ikinci sınıf vatandaş olarak görmekteler. 1948’de kaçmayıp da İsrail’de kalmayı yeğleyen Filistinlilere İsrail vatandaşlığı verilmişti ve bu kişiler, İsrail’deki seçimlerde oy kullanır, İsrail parlamentosunda temsilcileri bulunur, İsrail pasaportuna sahiptir ve İsrail hastanelerinden Yahudilerin gördüğü hizmeti aynen alırlar… Lâkin İsrail yönetimleri hiçbir zaman Arap yerleşimlerinin gelişimi için aynı oradan yatırımı yapmamıştır. Arapların olmadığı Yahudi yerleşimleri sübvanse edilirken, çoğunlukla Arap köylerindeki altyapı yetersizdir. İsrail Yüksek Mahkemesi bunun adil ve yasal olmadığına karar verdi. Keza yönetim Arap çiftçilere kibutzlarda kullanılan bazı tohumları vermemiş ve onların yaşamsal kaynağı olan tohum dağıtımında sıkıntı çıkarmıştı. Araplara askerlik mecburi değildir fakat orduya katılanlar -örneğin Dürzüler kadar- rütbe kazanamamıştır. Keza üniversitelerde de Arap öğrencilere haksızlıklar yapılmıştır. Lâkin bu durumlar, renklerine göre insanları ayrıştıran devletlerin ırkçı sıfatını İsrail’e yüklemeye bir gerekçe teşkil etmemelidir.”

“Öte yandan 1967 yılından itibaren İsrail’in Batı Şeria’da yerleşim birimleri de kurması, Yahudi nefretini bir psikoz düzeyine taşıdı. İsrail’in sınırlardaki sıkı denetimine rağmen çeşitli terör örgütlerinin saldırıları ülkeye büyük zarar verdi. Bu örgütler, sorundan yararlanıp İsrail’i yok etmek isteyen Arap ülkeleri tarafından desteklenmektedir. Ayrıca birçok İsrailli de bu fakir ve tehlikeli bölgelere uygulanan politikalara karşıdır. İsraillilerin çoğu, yarım asrı geçkin bir süre mülteci kamplarında yaşayan ve tüm sorunlarından Yahudi ve İsraillilerin sorumlu olduğu hakkında şartlandırılmış Filistinliler ile barış içinde yaşayamayacaklarının idraki içindedir ve bu alanların idaresine karışılmamasını savunur.”

Anti-Siyonizm  yeni antisemitizm midir?

“Günümüzün yeni antisemitizmine gelince; bu kişi, anti-Siyonizm sisinin arkasına sığınır. Çünkü o, Yahudilerden nefret etmenin ve suçlamanın hatalı, etik olmayan ve haksız bir davranış olduğunun bilincindedir. Ancak anti-Siyonizm, bunu gerçekleştirmek için popüler ve siyasal olarak itibar gören bir yöntemdir. Hâlbuki 20. yüzyılın başında Yahudiler özümlenmiş ve Siyonizm karşıtı idi, keza Arap ülkelerindeki Yahudiler de bu konuyla pek ilgilenmemişti. Ancak hepsi de büyük kıyımlara maruz kalmışlardı. Çünkü Yahudi idiler.”

“Arap yönetimleri, Siyonizm’in zulme uğramış bir halkın kurtuluş hamlesi olduğunu biliyordu. Ancak aralarında oluşmuş bir Yahudi hükümranlığını korkunç ve adil olmayan bir şey olarak görüyorlardı: Neden Hıristiyan Avrupası, yapmış oldukları katliama karşılık onlara Avrupa’da bir yer göstermemişti? Guyanalı bir tarihçi olan Walter Rodney, bir zamanlar şunu söyledi: ‘Bu sağ ve sol veya emperyalistler ve anti-emperyalistler arasında bir savaş değil. Bu, yerlerinden sürülmüş iki halkın aynı toprak parçası üzerinde sürdürdükleri bir yaşam savaşıdır.’ Birleşmiş Milletler ise anti-Siyonizm’in öncülüğünü yapmış ve daha 1975’te ABD karşıtı ve Arap ülkelerine sempati duyan üyelerin öncülüğünde Siyonizm’i ırkçılık olarak nitelendirmişti.

Anti-Siyonistler arasında Yahudiler de bulunmakta. Bunların arasında da İsrail’in Filistinlilere haksız davranmasına karşı gelenler olabileceği gibi henüz Mesih’in geleceği hususunda bir belirti görmediklerini iddia eden dindarlar da mevcut.

Yeni antisemitin diğer bir özelliği ise Yahudilerin başına gelen sıkıntılar nedeniyle üzülmemesi, bilâkis mutluluk duymasıdır. Örneğin ilginçtir, Amerikalı feministlerde de anti-Siyonizm oranı yüksektir. Keza bu konuda destek veren Yahudi akademisyenler de az değildir. Ancak bu gibi Yahudiler de, diğerlerine sorun olmaktadır. Fakat diğer ilginç bir husus da, başka hiçbir ulusta vatandaşların, hükümetlerine karşı ne kadar katı olsalar da, ülkelerinin varlığını inkâr etmemeleridir.”

NE YAPILABİLİR?

“Bu durumda antisemitizm ile mücadelede Yahudilerin öncelikle kendi aralarındaki çekişme ve çekememezliği aşmaları ve toleranslı olmaları gerekir. Filistinlileri haklı görenler aynı hoşgörüyü kendilerine de gösterebilir. Yahudiler, yüksekokul ve kurumlarında, Yahudiler ve İsrail hakkındaki önyargılar ile ilgili seminerler düzenleyebilir. Ayrıca Amerikalı Hıristiyanlar ve Müslümanlar ile Filistinliler konusunda projeler geliştirilebilir. Ayrıca Yahudiler ve İsrail konusunda yalan haber üretildiğinde, gazete ve dergi yayımcılarına yazılar yazılması gerekir. Filistin halkının kaderinin ıslahı için çaba sarf eden insanlarla diyalog kurarak barış sağlamak isteyenleri bir arada tutmaya gayret edilmeli. Kuşkusuz bu konuda Hıristiyan âleminin desteğini de alacak girişimlerde de bulunulması gerekir.

Ancak tüm bunların zor netice vereceğini bilerek hayale de kapılmamak gerekir. Çünkü Filistinliler ve İslâm âleminin önemli bir kısmı, İsrail ile barış yapma hususunda sorunun başladığı tarihten itibaren elle tutulur bir tutum izlememişti. Susmak, onaylamaktır ve süregelen teröre de çare olamaz. Antisemit şiddetin sorumluları tespit edilmeli ve yargılanmalıdır, insan hakları ihlâlleri ise sürekli olarak İsrail’i eleştiren ülkelerde çok yoğundur.”

 

“Yeni Antisemit şunu der: ‘Siyonistler bir suç örgütüdür… Onlar Nazilerden beterdirler.’ Yeni antisemitler, Siyonistleri ve Yahudileri aynı potada görür, onları Üçüncü Reich’tan kötü görürler. Holokost’un inkârının çelişkisi ise onları etkilemez.”

“Aslında dünyanın Ortadoğu ile ilgili takıntılı görüşü ve İsrail’i sürekli kötülemesi mevcut yığınla sorunla mukayese edildiğinde bir lüks. Örneğin Afrika’da AIDS hastalığı ciddi bir sorun, milyonlarca kişi bu hastalıktan dolayı yaşamını yitirdi. Açlık, aynı bölge için halen ciddi bir konu. Keza okuma-yazma bilmeyenlerin sayısı da aynı şekilde... Kadına karşı şiddet ve ayrımcılık, dünyada ihmal edilebilir bir düzeyde değildir. Arap ülkelerindeki temel sıkıntılardan biri olan eğitimsizlik, Yahudilerden kaynaklanmıyor. Birleşmiş Milletler’e intikal eden ve Arap entelektüelleri tarafında nakledilen bir rapora göre, gene aynı tarihlerde Arap âleminde tercüme edilen kitap sayısı 330 iken, Yunanistan’da bu sayı bunun 5 katıdır. İnsan haklarının ihlâl edildiği vakaların pek azı BM tarafından ele alınmakta ve genellikle bu örgütte hep İsrail ihtar yemektedir. Milyonlarca insanın can verdiği Ruanda, Yugoslavya ve Kızıl Kemerler istibdatı için BM hiçbir şey yapmadı…”

“Evet, ülkelerindeki kamuoyunu sorunlardan başka yöne çekmek isteyen iktidarlar hep bir günah keçisi yaratmış ve genellikle halklar da onların düşünmek istediği tarzda düşünmeyi yeğlemiştir. Analitik düşünme yoksunluğu ve ideolojik saplantılar dezenformasyona açıktır.”

 

DEZENFORMASYON YALANLARI

“Bunların en büyüklerinden biri Yahudilerin Wall Street ve medyayı ellerinde tuttuğudur. Oysaki Forbes’in saptamalarında yer alan, dünyanın en zengin on uluslararası şirketinin hiçbirinin CEO’su Yahudi değildir. Amerika’daki başlıca 500 firmanın sâdece 6/10.000’inin Yahudi CEO’su var. Dünyanın en zengin bireylerinin ancak yüzde 6’sı Yahudi’dir. Diğer taraftan 1999’da BBC’nin raporuna göre dünyadaki en zengin on devlet başkanının yedisi Arap’tı.”

“İşin aslına bakılırsa, dünya medyası -İslâmî, Avrupaî veya Amerikan olsun- sürekli olarak Filistin ve Arap davasını Yahudiler aleyhine işlediler. Örneğin Amerika’da CNN, NPR, New York Times ve Los Angeles Times gibi ajans ve gazeteler, ağırlıklı olarak Filistinlileri desteklemekteler. Phyliss Chesler’ın kitabını kaleme aldığı günlerde dünya medyasının başlıca on şirketinin yüzde 90’ı Yahudi olmayan kişilerce yönetiliyordu. Avrupa medyası ise Ortadoğu’yu İslami Ortadoğu perspektifinden izler. Başlarda bir Suudi-BBC projesi olan El Cezire ise, tatbikatta pan-Arap muhabirlerle çalışmaktadır…

Bütün bu olumsuzluklara karşın, Yahudi âleminin antisemitizme karşı kendini savunmayı sürdürmesi gerekir ancak kaotik ortamda barışa ve dürüstlüğe dayanan ilkelerden taviz de vermemelidir.”

Özetlenecek olursa, bölgede kronikleşmiş olan ve tüm dünyaya sirayet eden sıkıntının çözümü için, bu çerçevede her iki ihtilâflı halkın durumunu objektif bir şekilde yargılamak ve kalıcı bir barış için ulusların kışkırtıcı değil, yapıcı arabuluculuklarda bulunması zorunlu görülmektedir…

- bitti -

Kaynakça: ‘The New Antisemitism’ Phyliss Chesler, Grefen Publishing House Ltd., Jerusalem, 2015, S. 35 - 171.

 

 

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün