Edebiyatın bahçesinde gezintiler -1

Bizim edebiyatın iki kırılma noktası vardır: Birincisi Türklerin İslamiyet’i kabulü, ikincisi Tanzimat Fermanı. Bunlar, kendilerinden önceki ve sonra gelecek edebiyat dönemlerinden oldukça farklı çerçeveler çizer.

Tülay GÜRLER KURTULUŞ Köşe Yazısı
9 Nisan 2014 Çarşamba

Filmler, kitaplar, yorumlar...

Edebiyatla yeniden haşır neşir olduğum ve öğrencilerimle edebiyat tarihinin üstünden geçmeye başladığımız şu sınav öncesi günlerde, şimdilerde bir azap haline gelmiş edebiyat derslerinin aslında bir çiçek koklamak, bir nakış işlemek, bir yudum içkinin tadına varmak kadar lezzetli, keyifli ve zevkli tarafını  hatırladım.

Edebiyat yazmak istedim.

Bizim edebiyatın iki kırılma noktası vardır: Birincisi Türklerin İslamiyet’i kabulü, ikincisi Tanzimat Fermanı. Bunlar, kendilerinden önceki ve  sonra gelecek edebiyat dönemlerinden oldukça farklı çerçeveler çizer.

Bir dini kabul etmek, değişimleri de beraberinde kabul etmek demektir. Konuşulan dilden, takip edilen edebiyatlara, giyim kuşamdan, hayatın içine sızan ve gelenekselleşen alışkanlıklara, inançların ayrıntılarından kabul gören veya reddedilen gerçeklere kadar edebiyatta pek çok şey değişir, edebiyat eskilerden izlerle yenileri birleştirir ve yepyeni bir kültür oluşturur. Sonra konuşulanlar ve yazılanlara bakıldığında yepyeni eserler eklenir edebiyat tarihine.

Edebiyat tarihçisinin işi, arayıp bulmak ve bulduğunu kayda geçirmektir.

Bizim edebiyat tarihçileri de bu kayıtları başarıyla tutmuşlardır.

İslamiyet öncesi dönemde önce sözlü edebiyat vardı. Edebiyatın en önemli dönemleri ama en kayıp dönemleridir yazı öncesi dönemler. Sözün uçuculuğu ve değişkenliği burada devreye girer.Edebiyat ürünlerinin yazıya geçirilmesiyle taşlar yerine oturur. Bizde doğadan, hayatın kendisinden basitçe söz eden, ilerleyen zamanda halk edebiyatının koşma’sına kaynaklık edecek koşuk, ağıtının başlangıcı ağıtlar, atasözlerinin temeli sav’lar ve yüzyılları peşinden sürükleyen destanlar bu döneme aittir. Bu türlerin ilk örneklerini on birinci yüzyılda Araplara Türkçe öğretmek maksadıyla Kaşgarlı Mahmut’un Divanü Lügati’t Türk adlı sözlük çalısmasında görüyoruz. Aynı zamanda ansiklopedik bir sözlük de olan bu eser yazılmasa ya da sahaflar çarşısında tesadüfen bulunmasaydı, bizler bu dönemle ilgili hiçbir bilgiye sahip olmayacaktık.

Edebiyat tarihçilerinin bu ayrıntıları arayıp bulmaları da işin en zevkli yanı olsa gerek...

Sonrasında Yenisey Yazıtları ve tabii en önemlisi Göktürk Yazıtları veya Orhun Kitabeleri adıyla tarihe geçen ilk yazılı eserler giriyor devreye. Vezir Tonyukuk, Bilge Kağan ve Kültigin adına dikilen ve bugün Moğolistan sınırları içinde hâlâ dimdik ayakta duran bu taş kitabeler, Türk adının tarihe yazıldığı ilk eserler olarak edebiyat tarihindeki yerini almıştır. Bu kitabeler okunduğunda Türklerin göçebe bir hayat yaşadıkları, tek eşlik bir evlilik anlayışlarının olduğu, ata büyük önem verdikleri, tanrılı dinlere inandıkları gibi toplumsal ayrıntılar da ortaya çıkarak kayda geçmiş, sosyoloji ve tarihe de ışık tutmuştur.

Ardından gelen Uygur Metinleri, yazılı dönem Türk Edebiyatı’nın ikinci önemli eseridir. Bunlar edebiyat zevki ve inceliğinden bugünkü anlayışla uzak olsa da içlerinde taşıdıkları bilgilerle edebiyatımız adına önemli yapıtaşlarıdır.

İslamiyet’in kabulüne kadar yumuşak bir geçiş dönemi yaşanır edebiyatımızda. Sekizinci yüzyıldan on ikinci yüzyılın sonuna kadar süren döneme edebiyat tarihçileri geçiş dönemi der ve bu dönem, ders kitaplarına da bu isimle girmiştir.

Kaşgarlı Mahmut’un sözlüğü, ilk siyasetname olan, Yusuf Has Hacip’in kaleme aldığı Kudatgu Bilig, Edip Ahmet Yükneki’nin eseri Atabet’ül Hakayik ve tasavvufun önemli eserlerinden Divan-ı Hikmet bu dönemin dört büyük eseridir,

Türk Edebiyatı yaşanan yeni süreçler ve tarihin gösterdiği değişikliklerle değişmeye devam edecek.

On beş gün sonra yeni değişimlerde devam edeceğiz.

Bu da nereden çıktı, demeyin.

Haziranda yapılacak üniversite sınavında sizin buradan tatlı tatlı okuyup merakınız yoksa bir süre sonra unutacağınız tüm bu bilgilerden sorumlu olacak gençlere belki kısa bir tekrar da olur bu yazılar.