Diaspora Yahudileri

15. yüzyılda Osmanlı idaresi tarafından, Anadolu ve Ortadoğu’da yeni ve sağlam bir yönetim kurulmuş ve bu dönüm noktası bölgede yaşayan Yahudi cemaatlerini önemli ölçüde etkilemiştir. Hatta bu değişiklerin sonucu olarak, yüzyılın sonunda yerlerinden edilecek olan İberya Yahudileri için bir kurtuluş yolu açılmıştır

Sara YANAROCAK Kavram
19 Mart 2008 Çarşamba

İSLAM ÜLKELERİ (11) Osmanlı İmparatorluğu’nda Yahudiler

Osmanlıların bölgeye hakim olmaları yalnız yerli Yahudileri etkilemekle kalmamış, durum İberyalı Yahudilerin kulağına gittiği gibi, Orta Avrupa cemaatlerinde de demografik değişikler yaratmıştır. Gerçekten de, Edirneli Aşkenazi hahamı Yitzhak Tsarfati’nin yazmış olduğu bir mektup üzerine birçok Alman Yahudisi Osmanlı topraklarına göç etmiştir.

Rabi Yitzhak Tsarfati hem Osmanlı ülkelerinin hem de Orta Avrupa’nın değişik yerlerinde yaşayan Aşkenazi cemaatlerin lideriydi. Ailesi bu liderliği 17. yüzyılın sonuna kadar korumuş ve Alman Yahudilerini Edirne’deki merkezlerinden yönetmiştir. 1430 yılına doğru iki Aşkenazi Türkiye’de hüküm süren koşulları yakından görmüşler ve bu topraklara göçün, Orta Avrupa’da çözüm olabileceğini düşünmüşlerdi. Bunun, üzerine de lider durumunda olan Rabi Tsarfati’ye başvurarak bu cemaatlere bir mektup yazmasını ve bu topraklara gelmeleri için bir çağrıda bulunmasını istemişlerdir. Bunun üzerine Rabi Yitzhak Tsarfati, 1430 yılında Orta Avrupa Yahudilerine Türkiye’ye gelmeleri için çağrıda bulunmuştur. Aşağıda metni verilen mektup, 15. yüzyılda Osmanlı ülkelerinde Yahudi yaşamı hakkında bilgi veren önemli bir kaynaktır:

“...Aşkenaz (Alman) ülkesindeki kardeşlerimiz, İsrailoğullarının her gün çekmiş ve çekmekte oldukları ölümden acı ızdırapları bir yerden bir yere, bir kentten bir kente kovulmalarını, maruz kaldıkları zulmü duydum... Sadık bendeniz ve mütevazı kardeşiniz Yitzhak Tsarfati, ailem Fransalı olmakla birlikte, Aşkenaz’da doğdum ve orada okudum, ancak doğduğum ülkeden göç etmek zorunda kaldım ve buraya Togarma (Türkiye) ülkesine geldim. Burada hiçbir şey eksik değildir. Tanrı bu ülkeyi iyiye düşünmüş. Togarma, Hayat ülkesine (İsrail) giden yoldadır; Kudüs’e kadar bütün yol, deniz üzerinden altı millik bir geçiş dışında karayoludur. Her gün İsmailliler (Müslümanlar) ve Yahudilerden oluşan büyük kervanlar çıkar... yol emindir...” (Kaynak: Rozanes, Togarma, cilt 1, s.20)

15. yüzyılın sonlarına doğru Osmanlı devleti; kuruluş dönemini geçti, genişleme ve yükselme dönemine girdi. İberyalı Yahudiler de, tarihin ender kaydettiği bir rastlantı sonucu, hem kendileri açısından en zor, hem de Osmanlı Devleti’nin en çok kalifiye elemana ihtiyacı olduğu bir dönemde buraya göç ettiler.

2. Bayezid Zamanı İberya Yahudilerinin göçü

İberya Yahudilerinin, Türkiye’ye göçü kolay olmamıştır. Bu uzun ve tehlikeli yolculukta Yahudiler bütün servetlerini kaybetmişler, ya onları taşıyan gemiciler, ya korsanlar, ya da İtalya’da konaklamış oldukları transit limanlarda soyulmuşlardır. Bunların bir bölümü, gidecekleri yere varamadan çok önce açlık ya da hastalıktan ölmüşler, yola devam edebilenler zaman zaman korsanların eline düşmüşlerdir.

Bununla birlikte Türkiye’ye varmayı başaran İberyalı Yahudiler yerli dindaşlarının yardımlarıyla kısa süre içinde kendilerine geldiler. Yeni ve verimli bir yaşam kurdular. Eliyau Kapsali’ye göre “Türkiye Yahudileri (Bizans cemaatleri) yeni gelenlere çok büyük yardımlarda bulundular ve paralarını çakıltaşı gibi dağıtarak göçmen dindaşlarını yerleştirdiler.

Göçmenlerin süratle yükselmelerinin bir başka ve çok önemli nedeni de, beraberlerinde getirmiş oldukları bilgiydi. Bunlar genel olarak meslek sahibi; sanayi ve ticaretten anlayan ve Osmanlı’da sıkıntısı çekilen elemanlardı. Örneğin İspanya Yahudileri (Sefaradlar) ateşli silah imalatında uzman kişilerdi. Osmanlı ordusu da bu yıllarda yeni silahlarla donatılmaktaydı. İberya Yahudileri’nin gelmesi, o sıralarda Osmanlı ordusunda çok hissedilen bir eleman sıkıntısını gidermiş oldu. Öte yandan, bu Yahudiler, Avrupa’da yepyeni bir sanayi dalı olan matbaayı da Osmanlı ülkelerine getirdiler. Bunların dışında, tekstil boyama ve dokuma alanlarında uzman olan kişiler de bu göç dalgasıyla Osmanlı’ya geldiler.

Yahudiler Osmanlıların göstermiş oldukları iyiniyet ve hoşgörüyü karşılıksız bırakmadılar ve 15. yüzyılın sonundan itibaren Batı uygarlığını Osmanlı’ya sokmaya başladılar. Yahudileri devletine alan ve bu kişilerin yeteneklerinin farkında olan 2. Bayezid (1481-1512) bu konuya değinirken şunları söylemiştir: “Böyle bir kralın (İspanya kralı Ferdinand) akıllı olduğunu kim söyleyebilir? Kendi ülkesini sefalete sürerken, benimkini zenginleştiriyor.” (Kaynak: İmmanuel Aboab, Nomologia o Discursos Legales) 2. Bayezid, Yahudilerin iyi karşılanmaları için bütün illere haber gönderdi. Hatta bunlara zarar verenlerin idamla cezalandırılacağı şeklinde bir emir çıkardı.

İspanyol Yahudileri, İspanyolcayı klasik şekliyle bir yüzyıl daha korudular ve beraberlerinde getirmiş oldukları kültürü Osmanlı kentlerine yaydılar. Böylelikle Selanik, İstanbul, İzmir, İskenderiye ve daha birçok kentte ticaret dili İspanyolca oldu. Göçmenler, varmış oldukları kentlerde, İspanya’da oturmuş oldukları kent ve bölgelere göre gruplaştılar. (Aragonlular, Kordobalılar Toledolular, Sevillalılar gibi) hatta bu kent ve bölgelerin adlarını soyadı olarak kullandılar.

Göçmenler hemen hemen geldikleri andan itibaren yükselmeye başladılar. Aralarından İspanya’dayken yüksek görevde bulunmuş olanlar derhal saraya alındılar, bu kişiler Osmanlı maliye ve dışişlerinde söz sahibi oldular. Hatta denilebilir ki 16. yüzyılda yani en parlak devrinde Osmanlı İmparatorluğu’nun yönü, bu danışmanların fikrine göre de tesbit edildi.