‘Yahudi Kültürü Avrupa Günü’ne rekor katılım

‘Yahudi Kültürü Avrupa Günü’ 14 Ekim Pazar günü Neve Şalom Sinagogu ve Kültür Merkezi ile 500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesinde, 2100 kişiyi aşkın bir katılımla gerçekleşti.

Toplum
17 Ekim 2018 Çarşamba

Şeli Gaon/Pınar Kılavuz


Avrupa’nın 35 farklı ülkesinde düzenlenen ‘Yahudi Kültürü Avrupa Günü’nün Türkiye ayağı 14 Ekim Pazar günü Neve Şalom Sinagogu ve Kültür Merkezi ile 500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesinde yoğun katılımla gerçekleşti. Türkiye’de 2001’den beri düzenlenen ve bu yıl ‘Hikayelerle Biz’ temasının işlendiği etkinlikte Türkiye’de yaşayan Yahudilerin kültürü ve gelenekleri tanıtıldı. 

Yüzyıllardır Türkiye topraklarında yaşayan Türk Yahudi Toplumunun kültürü, gelenekleri, Sefarad Yahudilerinin konuştuğu, günümüzde ise kaybolmaya yüz tutan Judeo-Espanyol (Ladino) lisanı; ezgiler, konserler, belgesel filmler, sohbetler, sergiler, hikâyeler ve Sefarad yemekleri, ‘Hikâyelerle Biz’ teması çerçevesinde bir dizi etkinlikle tanıtıldı. Günün temel amacı, Yahudilerin kültürel ve tarihi mirasını tanıtma, geleneksel müzik ve sanatlarını, adetlerini yaşadıkları ülke halkıyla paylaşmaktı.

Tamamı halka açık olan etkinliklerde farklı içeriklerden oluşan program, katılımcıları Türk Yahudilerinin yaşam tarzına doğru bir yolculuğa çıkardı.

Gün boyunca üç ayrı mekânda üç farklı sergi yer aldı. ‘Anne Frank Bir Tarih’ sergisi, İzzet Keribar’ın Yahudi yaşamı hakkındaki fotoğraf seçkisi ve bir döneme tanıklık eden sözlü tarih projesi ‘Centropa’ sergisi ziyaretçi akınına uğradı. Bu arada 500. Yıl Müzesini de çok sayıda kişi ziyaret etti.

Sabah saatlerinde, Süzet Herman ve Şeli Gaon, İspanya’dan göç eden Yahudilerin hâlâ konuşmaya devam ettikleri Judeo-Espanyol dilinin geçmişini ve etimolojisini tanıttılar. ‘Judeo Espanyol 500 Yaşında Ama Hep Genç’ konulu söyleşide yaşadıkları yerleri terk edip Türkiye’ye gelen Sefarad Yahudilerinin dilleri hakkında bilgi verdiler. Gaon, bu dildeki zengin atasözü ve deyiş hazinesinden örnekler verirken, Herman ise konuyla ilgili fıkralar anlattı. Söyleyişi dinlemeye gelenlerin en merak ettikleri ise bu dilin neden bugün aktarılmadığı hakkındaydı. Konuşmacılar dönemin sosyal koşullarından ve tarihi konjonktürden bahsederek bunun sebeplerini açıkladı.

Bir başka salonda ‘Gelin Tanış Olalım’ etkinliği kapsamında bekleyen gençler, misafirlerin tüm sorularına cevap vererek, Yahudilerin gelenek ve görenekleri hakkında bilgilendirmede bulundu. Ön yargıların kırıldığı, insanların birebir diyalog kurduğu etkinlik oldukça ilgi gördü.

Yazar ve tarihçi Naim Güleryüz, ‘Tarih Boyunca Trakya ve Anadolu’daki Yahudi Yerleşim Yerleri’ isimli iki ciltlik yeni kitabının tanıtımını yaparken, birçok tarihi olaya da değinerek zengin bilgisini paylaştı. Güleryüz, araştırmalara nasıl başladığından, 500. Yıl Vakfının kuruluş sürecinden, Türkiye’deki Yahudi Toplumu diğer ülkelere tanıtmak için yaptıkları etkinliklerden bahsetti. Bunun yanı sıra günümüzde Türkiye topraklarında yaşayan Yahudilerin tarihinden örnekler vererek, Türk ve Yahudi tanışmasının 1492’den eskilere dayandığından bahsetti. 

Gilda Kohen, ‘Birlikte Pişirelim: Sefarad Mutfağından Örnekler’ başlıklı atölyesinde ziyaretçiler birbirinden lezzetli Sefarad yemeklerini değerli tarihsel ve gastronomik bilgiler eşliğinde pişirdi.

Cemaat Vakıfları Temsilcisi Moris Levi, ‘Kendi Kendime Masal Anlatıyorum’ adlı sohbetinde; öyküleri, masalları, özdeyişleri ve Yahudilik hakkındaki fikirleri kendi hayat perspektifi ile anlattı; aile, göç, ümit, mucize, sorun çözme, olaylara farklı pencereden bakma, hayat, farklılık, kadın, değişim, yaşama bağlılık, aşk konularına değinerek bunlarla ilgili masallar aktardı.

Yemekten önce Sara Pardo, ‘Yahudi Kültüründe Kutsallar, Değerler ve Gelenekler Üzerine Kısa Derlemeler’ söyleşisinde bayramları, kaşerut kurallarını, Şabat’ı ve toplumsal yaşamla ilgili kuralları detaylı olarak anlattı. Bu söyleşide de gençlerin katılımı dikkat çekti.

Ziyaretçiler öğlen yemeğinde Sefarad mutfağından değişik lezzetleri tatma ve yardım amaçlı satılan kadınların el emeği olan badem ezmelerini alma fırsatını buldu.

Yemekten sonra Yusuf AltıntaşÇalakalem Kara Kalem Eski İstanbul’ söyleşisinde, doğduğu Çıksalın Hasköy’deki çocukluk yıllarını, komşuluk ilişkilerini ve yaşamını anlattı. Okul yıllarını, Rum, Ermeni, Müslüman ve Yahudi komşularıyla ilişkileri kendi dillerinde konuşmalarla, gelenek ve görenekleri, bayramlarda sunulan ikramları, tarih boyunca yaşadıkları güzel ve üzücü olayları tatlı dili, kıvrak zekâsıyla bir masal gibi, fonda eski İstanbul şarkıları eşliğinde anlattı.

Yazar Tamara Pur, ‘Masaldan Köprüler’ isimli atölyede masal ve müzik eşliğinde, hayalden gerçeğe açılan sihirli kapıları ziyaretçilerle birlikte açtı. Kendisini masalcı olarak tanımlayan Estella Küçükbarokas ise ‘Bu Topraklardan Yahudi Masalları’ isimli atölyede ziyaretçilere Sefarad Yahudilerinin Osmanlı topraklarına gelişiyle başlayan, yanlarında getirdikleri hikâyelerle harmanlanmış ve bu coğrafyayla bütünleşerek yeni bir bedene bürünmüş, kuşaktan kuşağa aktarılan masallardan seçki sundu.

Şalom yazarlarından Bahar Feyzan, ilk romanı ‘Aşk Yolcusu’ kitabı üzerinden ziyaretçilerle sohbet etti. Struma gemisinin batışını bilen ve bu olaydan yeni haberi olmuş birçok insan Feyzan’ı dikkatle dinledi, kitaplarını imzalattı.

Solistler Cenk Rofe ve Ediz Bahar, Cefi Sağlamlar ve İzzet Bana eşliğindeki Estreyikas d’Estambol Korosu Neve Şalom Sinagogunda verdikleri konserde büyük beğeni ile izlendiler. ‘Poptan Müzikallere, Müzikallerden Klasiklere Yolculuk’ adını verdikleri dinletide Rofe ve Bahar’ın sesleri salonu büyüledi.

Sara Pardo İzmir düğününü tüm detaylarıyla anlatan bir sunum yaptı. Tüm örf ve adetleri, düğünden önce ve sonra yapılan hazırlıkları anlattı. İstanbul düğünlerinden farklı gerçekleşen tören ilgiyle izlendi. Düğünden sonra gelin ve damadın başlarının üzerinden geçirilen badem ezmesi (kezada) tepsisi oldukça enteresan bir ritüeldi. Hayatları boyunca birlikteliklerinin badem gibi tatlı olmasını simgeliyordu. Bademi başlarının üzerinde parçalarken şu dileklerde bulunuldu: “Bu kezadayı çocukların, malın, mülkün ve de kocanla yaşlılığa kadar iyi bir evliliğin olsun diye parçalıyorum.” Pardo konuşmasını şöyle bitirdi: “Geleneklerimizin hiç bitmemesi ve sevgi dolu ellerin kalbimizdeki sevgi gibi sonsuza dek kutsanmasını Yüce Tanrı’dan dilerim.”

Gün kapsamında çocuklar da düşünülerek aileleri ile katılabilecekleri atölyeler de düzenlendi. Vivi Menase’nin düzenlediği atölyede çocuklar hikâyelerini el işine dökerek yaratıcılıklarını sergiledi.

Gün içinde üç belgesel film gösterisi de oldu. Deniz Alphan’ın ‘Kaybolan Dil, Kaybolan Mutfak’ belgeselinde Judeo Espanyol’un ve Sefarad mutfağının günümüzde karşı karşıya kaldığı yok olma tehlikesiyle ilgili Prof. İlber Ortaylı, yazar Mario Levi ve Sefarad Kültürü Araştırma Merkezi Koordinatörü, Karen G. Şarhon gibi birçok isim görüşlerini aktardı.

İlk defa 40 sene önce sahnelenen, Judeo-Espanyol dilinde yazılmış ve hâlâ bu dilde oynanabilen tek oyun olan ‘Kula 930’un belgeseli de dikkat çekti. Alberto Modiano’nun belgeselinde oyuncular, oyundaki karakterlerin gözünden 30’lu yıllarda Yahudiler tarafından Kula olarak adlandırılan Kuledibi ve Şişhane semtini ve o günlerin yaşam biçimlerini anlatıyor. Müzikali izlememiş seyircileri oyunu izlemeye teşvik edecek bu belgesel ziyaretçilerde merak uyandırdı.

Bir başka salonda Eytan İpeker’in ‘Dantelacı’ filmi gösterildi. Belgesel, Balat’ın seyyar dantela satıcısı Yasef Efendi’nin, 1950’lerin sonunda yaşanan toplumsal değişimlere ayak uydurmaya çabalamasını ele alıyor. İzleyenleri nostaljik bir yolculuğa çıkartan, toplumsal değişimler karşısında bireylerin karşı karşıya kaldığı durumdan bir örneklem sunan belgesel beğenildi.

Şemeş Karmiel dans gösterisiyle Yahudi Kültürü Avrupa Günü 2 bin kişiyi aşan rekor bir katılımla sona erdi.

Amacı 500 seneden fazladır bu topraklarda yaşayan bütün toplumları kaynaştırmak, diyalog kurulmasına aracı olmak, insanların bilgi hazinelerine yeni zenginlikler katmak olan bu etkinlik dileriz senelerce daha çok ziyaretçinin dikkatini çekerek devam eder.

         

             

Müze anı defterinden...

Müzede bulunan ziyaretçi defterine yazılan notlar düzenlenen günün amacına ulaşıldığını gösteren nitelikteydi. İşte bu notlardan bazıları...

  • “Program için teşekkürler. Kültürlerimizin bu kadar yakın, iç içe olduğunun farkına vardım.”
  • “Tüm güzellikler, her zamanki misafirperverliğiniz için bir kez daha teşekkür ediyorum.”
  • “Cemaatle yeni tanışan biri olarak burada bulunduğumuz sürece bir kere daha sevincimizin katlandığını belirtmek istiyorum. Büyükannemiz Fani’nin enerjisi bizi buralara sürükledi. Eminim burada olduğumuzu hissetti ve çok mutludur. Onun misafirperverliğinin kökenlerini burada bulmak çok hoştu.”
  • “Özünde biriz, aynı renkleriz. O halde Şalom

Siz de yorumunuzu yapın

Tüm Yorumları Görün