Noah - Hırsızlık

Rav İzak ALALUF Köşe Yazısı
14 Ekim 2015 Çarşamba

“Çünkü yeryüzü suçlarıyla (Hamas) doldu” (Bereşit 6:13).

Kâinat Raşi’nin bizlere öğrettiği gibi Reşit Darko olan Tora’nın Reşit Tevuato olan Bene Yisrael tarafından uygulanması amacıyla yaratılmıştır. Bene Yisrael’in ortaya çıkabilmesi için de bir ataya ihtiyaç vardır ve Adam bu görevi başaramamıştır. Çünkü insanın yaratılışından sadece 1650 yıl sonra, Tanrı tüm dünyayı bir tufanla kaplayarak, yaşamı silmiştir. Tora, insanların, bu trajediye sebep olan bozuk davranışlarını birkaç kısa ifade ile tanımlamaktadır: “Tanrı yeryüzünü gördü ve işte – yozlaşmıştı. Zira her vücut, yeryüzü üstünde yolunu saptırmıştı. Tanrı Noah’a ‘Tüm vücutların sonu önüme geldi; çünkü yeryüzü suçlarıyla doldu’ dedi. ‘Bu yüzden onları yeryüzü ile birlikte yok edeceğim” (Bereşit 6:12-13).

Bilgelerimiz burada kastedilen ‘suçların’ özellikle soygunu ifade ettiğini öğretirler. O dönemde yeryüzü putperestlik ve ahlaksızlıkla son derece yozlaşmış bir durumda olmasına karşın, insan ırkının devamlılığına kesin bir yumruk vurulmasına dair karara, soygun günahı nedeniyle varılmıştır.

Rabi Raymond Beyda yazılarında Hafets Hayim bunu bir benzetmeyle açıklar: Bir iş adamının işleri bozulur ve sonunda işini kapatmak zorunda kalır. Adamın iş alanındaki başarısızlığı, borçlu olduğu birçok kişinin canını yakmasına karşın, kimse gelip de, adamın kendisi için ihtiyaç duyduğu ev, mobilya gibi şeylere el koymaya kalkışmaz. Bir gün ümidini kaybetmiş bir alacaklı gelir ve adamın arabasına el koyar; bu yolu açar ve  bir anda tüm alacaklılar adamın üstüne üşüşür ve her şeyini alıp götürerek adamı giysileriyle baş başa bırakırlar.

Hafets Hayim açıklar: İşlenen her günah, işleyen kişiye karşı savcılık yapacak ve gerektiğinde cezasını verecek kötü bir melek yaratır. Yine de bir kişinin ‘sepet dolusu’ günahı olsa bile, bu kötü meleklerin hiçbiri gelip de ona zarar vermez. Ancak istisnai olarak, soygun ve hırsızlık durumunda yaratılan kötü meleğin arsız bir yanı vardır ve yaratılmasına neden olan kişi hakkında hemen savcılığa başlar. Onu gören diğerleri de hemen kendi paylarına düşeni yapmaya başlarlar.

Tufan’ın kırk gün sürmesi de, buna yol açan temel günahın ‘Gezel - soygunculuk’ olduğuna işaret eder. Nitekim harflerin sayısal değerlerini ön plana çıkaran Gematriya değeri olarak, Gezel sözcüğü [Gimal (3) + Zayin (7) + Lamed (30)] 40’a eşittir.

Tanrı’nın dünyayı cezalandırmak için birçok yol varken özellikle yağmuru seçmesi de, Tanrı’nın soygunculuk günahı hakkındaki görüşünü yansıtır niteliktedir. Son derece şiddetli bir fırtınada bile, gökyüzünden yere doğru aynı anda sertçe yağan sayısız damlalar hakkında ilginç bir nokta söz konusudur: Bu damlaların hiçbiri birbirine değmez! Her damlanın gökyüzünden yeryüzüne düşerken izlediği kendine ait bir yolu vardır ve hiçbir damla, Tanrı’nın kendisi için belirlediği yoldan şaşıp bir başkasının alanına girmez. Tanrı her insana Kendi uygun gördüğü şekilde mal varlığı dağıtmıştır ve kurmuş olduğu bu düzeni hilekârlık ve hırsızlıkla bozmaya çalışan insanları hor görür.

Şu öyküye bir bakalım: İki genç adam Rabi Mordehay Schwab’ı düzenli olarak ziyaret ederdi. Rabi Schwab’ın rahatsızlandığı dönemde bu ikisi ona giderken, biri diğerine “Rabi’nin durumu kritik. Ona sorman gereken bir şey varsa zaman kaybetme” der. Rabi’yi ziyaret edip, onun yanından ayrılmaya hazırlandıkları sırada, genç adam kendisine sorar: “Sevgili Rabi; zamanımızda Yahudilerin bu denli büyük sıkıntılar çekmesini nasıl anlayabiliriz? İnsanlar, birçok korkunç hastalık nedeniyle kıvranıyorlar; birçok kişi iş, eş, çocuk sahibi olmak için çırpınıyor. Erets-Yisrael’de de her an saldırıya uğrama korkusu var. Neyi yanlış yapıyoruz?”

Rabi yumuşak, ama genç adamın kalbinin en derinlerine kadar işleyen kararlı bir sesle cevap verir: “Birbirimize karşı ilişkilerimizde dürüstçe davranıyor muyuz?”

Rabi Yisrael Salanter, konuyu tek bir cümlede özetler: “Size ait olmayan herhangi bir şeyi almak, hırsızlıktır”. Açgözlülük ve sahtekârlıkla yozlaşmış bir devirde yaşarken, Tora’nın ödün vermez dürüstlük standartlarına uygun bir yaşam sürmek zordur. “Ama herkes yapıyor” savı, yanlış davranışı hiçbir şekilde haklı çıkarmaz. Her birimizin, Tora’nın iş yaşamı, mal varlığı gibi konulardaki kurallarını öğrenmek, bu kanunları bir yaşam şekli olarak benimsemek şeklinde bir yükümlülüğü mevcuttur. Bunu yaptığımız takdirde, hilekârlığın yol açtığı lanet ve yıkım, yerini bereket ve refaha bırakacaktır.