Bir okuyucu yorumu üzerine

Estreya Seval VALİ Köşe Yazısı
30 Eylül 2015 Çarşamba

Değerli bir okurum (hepiniz benim için çok değerlisiniz) ‘Şimdi düşünme zamanı’ başlıklı yazım hakkında bana bir e-posta göndermiş. Sizlerden haber ve tepki almak beni sevindirir; ister benimle aynı fikirde olun, ister olmayın, fark etmez. Maksat haberleşmek ve ortak bir konuda uzlaşmak.

Okurum yazımı ‘çok iyimser ve umut aşılayan’ olarak nitelendiriyor ve yıllar önce kendisinin de Tanrı’nın onu sınadığına ve başına gelenlerin ruhsal gelişimi için şart olduğuna inandığını; ancak artık öyle düşünmediğini belirtiyor. Ona göre, insanların tümü bir adalet günü beklentisi içinde, kendisinin cennete, diğer insanların tamamının cehenneme gideceğini düşünüyor. Tanrı kimseyi sınamıyor; sadece bir resim çiziyor: Şu kişi böyle biri olsun, bir başkası şöyle olsun diyor. Bizim duygularımız, hayallerimiz, ruhsal gelişimimiz Tanrı’nın umurunda bile değil. O, sadece milyonlarca renkten oluşan bir tablo yapıp kendi becerilerini övünerek izlemeye çalışıyor. Çalışma sistemi ise şu: Sürekli adaletsiz ol ve yaratılanlara hep acı ver.

İtiraf etmeliyim ki bu düşünüş tarzı Deizm’i de aşıyor… Benim inandığım Tanrı iyidir, adildir, merhametlidir ve sevgi doludur. İnsanları kukla gibi oynatmaya hiç ihtiyacı yoktur. Aksine, emirlerine karşı çıkabilmeleri için onlara özgür irade vermiştir. Tanrı affedicidir. İsyan etse bile, pişman olanı bağrına basar. Tanrı’nın yaratılanlara hep acı verdiği doğru değildir. Kabul, bazen kötü olaylar üst üste gelir ama kendimizi bırakmaz, umudumuzu kaybetmezsek, eninde sonunda huzuru yeniden yakalarız. Ayrıca insan normalde kimsenin cehenneme gideceğini aklına bile getirmez. Bu çok uç bir fikir.

Bence bu dünyada mutluluk, sağlık ve huzurdan geçiyor. Okuyucum daha da ileri gidiyor ve bir varsayımda bulunuyor: Diyelim ki, çok güzel bir hayatınız var. Maddi durumunuz çok iyi. Sağlığınız yerine. Hayatta her istediğiniz oluyor (maalesef öyle bir hayat yok, hayatta her istediği olan, mutlu değil mutsuz olur çünkü değer bilmez). Güzel ve kafa dengi arkadaşlarınız var. Aileniz oldukça kültürlü insanlar. İyi bir sevgiliniz ya da kocanız var. Böyle bir yaşamda Tanrı’ya ihtiyacınız olur muydu?

Okuyucum cevabı kendi veriyor: Elbette ki hayır. Tanrı’ya dua edip ona yalvarmanız için acı çekmeniz gerekli, üzülmeniz gerekli, hastalanmanız gerekli. Ancak bu şekilde O’nun egosunu tatmin edebilirsiniz. Acı çekmeyen ve adaletsizlikten şikâyet etmeyen bir insanın, Tanrı’ya ihtiyacı olmaz. Bu yüzden Tanrı, acıya ve adaletsizliğe mecburdur.

Hemen itiraz etmem gerekiyor. Tanrı’nın insana ihtiyacı yok. İnsanın Tanrı’ya ihtiyacı var. Sevgili okuyucum, siz hiç şükretmez misiniz? Her şeyin yolunda gider göründüğü bir anda, kalbinizin derinliklerinden “Oh, çok şükür Tanrım, bana bugünlerimi aratma!” dediğiniz olmaz mı? Sabah uyandığınızda, “bu sabah da ruhumu bana geri verdiğin için Sana teşekkür ederim Tanrım” demez misiniz? Eğer iyi gününüzde Tanrı aklınıza gelmiyorsa, o zaman ortada çok büyük bir sorun var demektir.

Beni yanlış anlamayın ama siz Tanrı’yı âdeta bir ‘ağlama duvarı’ olarak görüyorsunuz. Derdiniz varsa, Tanrı var; her şey yolunda gidiyorsa Tanrı yok. Ne olur bu yanılgıdan kurtulun. Tanrı hep var. İyi gününüzde de, kötü gününüzde de.

Tanrı insanı sevgisinden ötürü yarattı. ‘Vermek’ istiyordu, bu ihtiyacını gidermek için önce insanın barınacağı ortamı, sonra da insanı yarattı. İnsan, yaratılışta Tanrı ile ortaktır çünkü Tanrı, dünyayı mükemmel yaratmamıştır. Dünyayı amaçlanan mükemmellik seviyesine (iyi amelleriyle) ulaştıracak olan, insandır.

Okuyucumun yazısı şöyle devam ediyor: Düşünün, bir insanın bizden daha iyi yaşadığı için öldükten sonra ateşte yanmasını bekleyerek ruhsal tatmin yoluna gidiyoruz. Zira adaletsizliği ateşte yakarak çözmeyi düşünen sorunlu bir Tanrı profili var karşımızda. Yazı, “insanın yaratıldığı güne lanet olsun” sözleriyle son buluyor.

Ben böyle bir din tanımıyorum, bilmiyorum ve hiç duymadım. Kimse iyi ya da kötü yaşadığı için ateşte yanmaz. Yargı diye bir kavram var ve yargının sonucu, ateşte yanmak değildir. 

Değerli okuyucum, fikrinizi tartışarak değiştiremeyeceğimin farkındayım. “Her şey göklerden gelir, Tanrı korkusu hariç.” Tek dileğim şu: Hayatınızda öyle güzel ve inanılmaz bir şey olsun ki, içiniz Tanrı sevgisiyle dolsun. Maddiyata bu kadar büyük rol yüklemeyin, ne olur. Önemli olan paranın büyüklüğü değil, bereketidir ve onu veren, Tanrı’dır. Çok parası olanlar mutludur diye bir kural yok.

Evet, Tanrı, insanı yarattığına pişman oldu ama o güne lanet etmek, bize düşmez. Bize düşen, O’nun bizlerle gurur duymasını sağlayacak şekilde hareket etmektir.

Muhtemelen sizi ikna edemedim çünkü yazdıklarınıza yürekten inanıyorsunuz. Tanrı’nın kalbinizi yumuşatması duası ile esen kalın.