Gazze’de kim kazandı?

Gazze’de yaşananlar tam bir insanlık dramı. Mülteci konumundaki bir buçuk milyon Filistinlinin 400 bini evsiz barksız, su yok, elektrik yok, aç ve perişan. Yıkım görüntüleri insanı kahrediyor. Her iki taraf da kendi kayıplarının yasını tutuyor. Bu savaştan kimin ne kazandığı ise tam bir soru işareti.

Yakup BAROKAS
6 Ağustos 2014 Çarşamba

Bu yazıyı İsrail-Hamas çatışmasının 28. gününde kaleme aldım. Yaşadığımız coğrafya tam bir ateş sarmalı. Suriye ve Irak’ta yaşamını yitirenlerin sayısı binlerle değil, on binler, yüz binlerle ifade ediliyor.

Gazze’de yaşananlar ise tam bir insanlık dramı. Küçücük bir toprak parçasında sıkışmış bir buçuk milyon Filistinlinin 400 bini evsiz barksız, su yok, elektrik yok, aç ve perişan. Televizyonlara yansıyan yıkım görüntüleri insanı kahrediyor.

Kimi sivil, kimi çocuk yaşamını yitiren 1.700’den fazla Filistinli… Çığlık çığlığa bir anne… İsrail tarafından da gün be gün gelen ölüm haberleri… Cenazeler, perişan aileler, doğan çocuğunu göremeden can veren Etiyopyalı bir göçmen asker, gözyaşları içinde söylenen ‘El Male Rahamim’ duası.

 Ortada bir orantısızlık olduğu açık, ancak ateş düştüğü yeri yakar. Hiçbir İsrailli Filistinli kayıpların sayılarının fazlalığına sevinmez, sevinemez. Çünkü onlarınki de bir can… Aksi bir düşünce; “Size o….. çocuğu diyebilir miyim?” diye başlık atan gazetecinin vicdan ölçülerini bile aşar.

Bu savaştan kim ne kazandı?  Hamas’ın yoğun bir hazırlık içinde olduğu, İsrail’in içine kadar ulaşan tünellerin tamamlanması için 24 saat, üç vardiya çalışıldığı biliniyordu. En azından İsrail medyasında tespitleri bu yönde…

Hamas’ın nihai amacı İsrail’i haritadan silmek. Ancak girişilen bu asimetrik savaşta askeri açıdan güçlerin orantısız olduğu, Filistinlilerin büyük kayıplar vereceği Katar’ın başkenti Doha’dan ipleri elinde tutan siyasi lider Halit Meşal olsun, askeri lider Muhammed Deif olsun herkes tarafından en baştan bilinmekteydi.

2007 yılından bu yana Katar, İran ve diğer ülkelerden gelen 1.250 milyar dolar 1.370 tünelin yapımına harcandı. Oysa bu meblağ ile iki hastane, 20 okul, üç gökdelen ve üç alış veriş merkezi inşa edilebilirdi. Belki Hamas göreceli olarak askeri açıdan değilse bile İsrail halkını sığınaklarda yaşamaya mahkûm ederek, 48 saat hava ulaşımını kapatmayı başararak psikolojik bir zafer kazandı. Ama bunca Filistinlinin canına mal olan bu ağır bedeli ödemeye değer miydi?

İsrail ise halkının güvenlik kaygılarını ön planda tutarak caydırıcı gücünü sergiledi ve bu dünyadaki imajını zedeledi, ABD, AB, Rusya ve çoğu Arap ülkelerinden ciddi kınamalara muhatap olmamakla birlikte pek çok ülkede, özellikle Filistin yanlısı protestolara neden oldu. Dünyada antisemitizm tavan yaptı. ‘Newsweek’, Avrupa’nın birçok ülkesinden İsrail’e artan göç nedeniyle kapağına ‘Exodus’ başlığını koydu.

Ne yazık ki, Türkiye Yahudileri de basında, sosyal medyada en ağır suçlamalara ve ithamlara maruz kaldılar. En yetkin ağızlar; “onlar bizim korumamız altındadır…” türünden sağduyuya çağrı niteliğinde açıklamalarda bulunduysa da Türkiye Yahudileri fiiliyatta her yurttaşa tanınan Anayasa’nın teminatı altında yaşamadıklarının endişesi ile yüz yüze geldiler, sarsıldılar..

Her ülke yöneticilerinin dünyada gelişen olaylar karşısında tepkisiz kalmamaları, haksızlıklara, insan hakları ihlallerine karşı çıkmaları doğaldır. Nitekim Türkiye en başından beri Gazze’ye ilişkin tavrını ortaya koymuştur. Ben bir Türk vatandaşıyım. Farklı dini bir inanca sahip olmam bu çatışmada taraf olmamı, bir tavır sergilememi gerektirmez. Ben sadece insani duygularla, yıllardır süre gelen ve yakın gelecekte de barış umutlarının ufukta görülmediği bu acıklı tablo karşısında isyanımı haykırabilirim.