ŞELAH LEHA Kalev’in sırrı

Rav İzak ALALUF Köşe Yazısı
11 Haziran 2014 Çarşamba

“Kalev halkı Moşe karşısında susturdu ve kesinlikle çıkıp onu miras edineceğiz, çünkü kesinlikle üstesinden gelebiliriz dedi.” (Bamidbar 13/30)

Öncülerin Erets Yisrael’e yaptıkları kırk günlük ziyaret tamamlanmış ve ne yazık ki on tane öncü bu toprakların ele geçirilemez olduğu yönünde rapor vermiştir. Bu sırada öncülerden Kalev ben Yefune Raşî’nin görüşüne göre şöyle bir çıkış yapar:  “Ben Amram’ın bizim için yaptığı tek şey bu mudur?” Halk anında susar. Zaten öncülerin getirdikleri olumsuz haberle yıkılan ve galeyana gelen halk bir taraftarı daha dinlemek arzusundadır ancak Kalev farklı bir yaklaşımla Moşe’den yana bir tavır sergiler. Gemara Masehet Sota 35/A’ya göre Kalev, Moşe Rabenu’nun Mısır çıkışından bu yana gerçekleştirdiği mucizeleri bir bir sıralar. Arkasından da ‘alo nale – kesinlikle çıkacağız’ diye bir ifade kullanır. Bunun da anlamı Moşe bizim merdivenler yapıp da göklere çıkmamızı söylese dahi onu dinlemek gerekir çünkü onun sözünün dinlenmesi başarıyı beraberinde getirecektir.

Çağımızın en büyük Tora otoritelerinden biri olan Rabi Moşe Feinstein manevi gelişimin doğası ve ümidin var olduğu zamanlarda yapılması gerekenler ile ilgili öncülerin seyahatinden önemli dersler çıkarır. Ancak burada karışık olan ‘merdiven’ teriminin varlığıdır. ‘Merdiven’ teriminin olmaması durumun anlaşılmasını daha kolay bir hale getirecek iken bu terim durumu daha da karışıklaştırmaktadır.

Rabi Feinstein öncelikle manevi yükselmeyi isteyen kişinin kendi payına düşeni yapmakla yükümlü olduğunu öğretir. Kişi sadece oturup Tanrı’nın yardımını bekleyecek olursa eğitim ve gelişimini tamamlayamaz. Öncelikle kendisi çaba sarf etmeli ve üzerine düşeni yapmalıdır. Yani ‘merdiven’ terimini kullanmamız gerekecekse Tanrı yükselmemiz için bizlere göklerden ‘yürüyen merdiven’ göndermeyecektir. Merdiven yapımına kendimiz başlamalı ve adımlarımızı kararlı bir şekilde atarak yükselmeliyiz.

Burada akla gelen bir başka soru da ‘dor dea – bilinç nesli’ olarak adlandırılan sayısız mucizeye şahit olmuş bir topluluğun öncülerin sözleri ile neden ve nasıl galeyana geldikleridir. Sadece Kızıldeniz olayında bir hizmetçinin gördükleri bile peygamber Yehezkel’in gördüklerinden daha üstünse nasıl bu kadar bir düşüş ortaya çıkmıştır?

Rabi Moşe Feinstein burada ‘merdiven’ kavramını devreye sokmaktadır. Bir kişinin Tanrı’ya en üst düzeyde bağlanabilmesi ve maneviyatın zirvesine ulaşması bir anda olabilecek şeyler değildir. Bir anlık şevkin getirdiği sıçrama aynı düzeydeki ve aksi yöndeki başka bir şevkle silinebilir. Yani Yahudilik ‘iman sıçraması’ dediğimiz olaya temkinli yaklaşır.

Mısır köleliği sırasında son derece olumsuz bir hayat yaşayıp tuma’nın 49 eşiğini geçen bir halk Mısır çıkışının ellinci gününde Tanrı’nın sesini duyma tecrübesini yaşayarak Keduşa’nın ellinci eşiğine gelmişlerdir. Bu kadar farklı bir değişimin birden bire olması mümkün değildir. Eğer kişi yaşam düşüncesi ve tarzını değiştirmediyse bu anlık sıçramalar ‘anlık’ olmaktan daha öteye gidemeyeceklerdir. Tanrı onlara tam pansiyon bir ülke hazırlamıştır. Her şeyiyle bu ülkeyi onlara kazandırmakta kararlıdır. Ancak Bene Yisrael’in çoğunluğu bunu anlayamamıştır.

Şimdi bizlerin merdiven inşa etmek ve o merdivenin basamaklarını kararlı ve sindirerek çıkmamızın zamanıdır. Üzerimize düşenleri yerine getirdiğimizde istediğimiz manevi gelişime de zaman içinde sahip olmamız mümkün olacaktır. Dengeli ve ölçülü adımlarla hedefe ulaşmak bir anlık şok edici gelişmelerle hedefe ulaşmaktan çok daha kalıcı ve gerçekçidir.