BEREŞİT: Bir yanlışlıktan ders çıkarmak

Rav İzak ALALUF Köşe Yazısı
25 Eylül 2013 Çarşamba

Her yıl bir kez daha Bereşit peraşası ile Tora’yı okuma döngüsüne başlamak her Yahudi için çok özeldir. Roş Aşana ve Kipur günlerinde yanlışlarını bulmaya ve bertaraf etmeye niyetlenen Yahudiler Sukot bayramında hasat toplamanın ve affedilmiş olmanın sevincini mitsvalar yaparak kutlarlar. Bundan büyük bir sevinç duyarlar.  Tora kendini yenilemenin gereklerini öğretmektedir ve bir şekilde bizleri sarmalamaktadır. Artık yeni bir yıl başlamıştır ve Tora okuma sevinci Simhat Tora gününü takip eden ilk Şabat günü Bereşit peraşası ile yerini almaktadır.

Altı gün veya altı aşama boyunca Tanrı çalışarak mükemmel bir dünya yaratmıştır. Bereşit peraşasında yer alan “Tanrı yaptığı her işi gördü ve işte çok iyi idi” ifadesi yaratılan kâinatın mükemmelliği hakkında bilgi vermektedir. Bu yaratılışın en son adımı odak noktasındaki canlı olan insanın yaratılışı şeklinde gerçekleşmiştir. İnsanın yaratılışı peraşamızda şöyle verilmekte ve açıklama katmak sureti ile Rabiler tarafından şöyle çevrilmektedir:

“Naase adam betsalmanu kidmutenu – şekil açısından meleklere benzeyen(Raşbam)kararlarını bilgi ve anlayışı ile özgür seçimimi kullanarak vermesiyle Tanrı’ya benzeyen(Sforno) bir insan yaratalım.” (Bereşit 1/26)

İlk insan olan Adam Arişon’un kutsiyeti bizim anlayışımızın çok üzerindedir. Midraş Adam’ın mükemmeliyetini gören meleklerin Tanrı’ya sürekli yaptıkları gibi Adam’a da methiye söylemek istediklerini öğretir. Talmud Hagiga 12/A’da insanı şöyle tanımlamaktadır: “Adam Arişon yeryüzünden gökyüzüne kadar erişmektedir. Dünyayı ve gökyüzünü bir ucundan diğerine kaplamaktadır.” Burada Talmud’un anlatmak istediği Adam’ın fiziksel büyüklüğü ve mükemmelliği değil aslında günah öncesi kutsiyet durumunun dünya ve gökyüzüne tek başına hükmedecek kadar üstün olduğudur. Adam bu aşamada fiziksel olarak bir bedenden çok bir ruha benzemektedir. Yine Midraş’a göre Adam’ın derisini (or – ayin vav reş) günah işlemeden önce bir ışık demeti (or – alef vav reş) kaplamakta ve bu ışık bir tırnak gibi parlamaktadır. Adam’ın günah öncesi halini anımsamak için Avdala’da bore meore aeş berahasında tırnaklara yansıyan ışığa bakmamızın nedeni burada yatmaktadır.

Ramban Adam’ın günahtan önceki durumunu açıklarken tıpkı göklerin ve yeryüzünün kapsadıkları tüm varlıklarla, hiçbir sapma olmadan sadece Tanrı’nın isteğini yerine getirmeleri gibi onun da kendi iç doğası gereği payına düşeni eksiksiz olarak yaptığını öğretir.

İyi ve kötüyü bilme ağacının meyvesi. İşte bütün sorunları meydana çıkaran ünlü meyve. Bu meyve insanın içine iyi veya kötüyü seçme isteğini yerleştirme özelliğine sahiptir. Adam özgür seçim hakkına sahiptir ama meyvenin verdiği istek olmadan bu seçimle nasıl olabilmiştir?

Rav Hayim de Volozhin Adam’ın iyi veya kötü arasında seçim yapma yeteneğine günahtan önce de sahip olduğunu öğretir. Sahip olduğu kutsiyet nedeniyle Adam, kendisini kötüye çeken bir dürtüye sahip değildir ve bu dürtü ancak dışarıdan bir etki ile gelebilecektir. Adam meyveyi yediği andan itibaren bu bir dış etki olmaktan çıkarak insanın içinde devamlı bir savaşın başlangıcı haline gelir. Yılanın yaptığı etki ile Adam bir sınavla karşı karşıya kalmıştır. Seçme durumunda olduğu iki yol vardır ve acaba hangisi onu gerçeğe ulaştırabilecektir? Yılan Hava’yı kandırmaya çalışırken meyveyi yemesi durumunda Tanrı gibi iyi ve kötüyü bilen kişiler olacaklarını söylemektedir. Raşi burada farklı bir açıklama getirir. “Tanrı gibi olacak ve dünyalar yaratacaksınız.” Tanrı bizim dünyamızda Kendisini gizler. Bunun sebebi bizlerin özgür seçimimizi rahatça yapabilme serbestîsine sahip olabilmemizdir. Bizim dünyadaki amacımız Tanrı ile tam bir bağlantıya geçebilmektir ki bunu yapmanın da yolu Tora ve mitsvaların uygulanmasından geçmektedir.

Şimdi Adam burada önemli bir hataya düşer. Eğer bu meyveyi yiyince dünyalar yaratıp yaratılışa ortak olacaksa ve Tanrı ile arasında özel bir bağ kurulacaksa bu özel seçimi yapması gerektiğine inanmış ve meyveyi yemiştir. Kendi parlaklığı ve kutsal düzeyi nedeniyle kötünün ona getireceği karmaşa ve karanlığı algılayamamış ve iyiye ulaşmak için kötünün yapılabileceğini düşünmüş ve bu durumda da çok önemli bir hata yapmıştır.

Adam’ın hatasının temeli farz ettiğimiz bir şeye ulaşmak için Tanrı’nın gerçek isteğine karşı gelmektir. Kendimizce asil ve önemli saydığımız istekler uğruna Tanrı isteklerine karşı gelmek bir insanın yapabileceği en önemli yanlışlardan biridir. İnsanın ilk günahının temeli olan bu davranış günümüzde de güncelliğini korumaktadır. Ne kişisel ne de toplumsal olarak bu yanlış gerektiği kadar önemsenmemektedir. Bir doğruya ulaşmanın yolu Tanrı’nın emrettiği şeyleri yapmamak veya yasakladığı şeyleri yapmak değildir ve asla olamaz. Gerek kişisel ve gerekse toplumsal anlamda yaptığımız yanlışların çoğunda sebep olarak hep bu sözde asil amaçlarımız öne çıkmakta bazen kişi bazen de toplum yıkıma sürüklenmektedir.

Toplum olarak bu gün geldiğimiz gerileme noktalarının kaynakları içinde en önemlisi bu düşünce tarzıdır. Tora ve kuralların uygulamalarının çağ dışı olarak kabul edilmesi, uygulanmaması, yasakların sözde hayırlı sonuçlar için çiğnenmesi, temel kuralların bazı çıkar ve kişiler için göz ardı edilmesi toplumu içinden çıkılmaz bir karanlığa doğru sürüklemektedir. Tora emirlerinin mantığa ve göze hoş görünen sonuçlar bahane edilerek göz ardı edilebilir şekilde kabul edilmesi bunun başlıca sebebidir.

Bereşit; yeni bir başlangıç yaptığımız ve Tora’yı bir kez daha okuma mutluluğuna eriştiğimiz bu Şabat gününde yapılabilecek en güzel davranışlardan biri Adam’ın yaptığı yanlıştan ders çıkarabilmektir. Bu çıkan ders bizleri doğru yola sevk edecek ve gerçek iyiyi bulmak konusunda da yönlendirecektir.