Hayatı bir Yahudi ile paylaşmak

Mois GABAY Köşe Yazısı
10 Temmuz 2013 Çarşamba

Genellikle tüm cemaat toplantılarında konunun dönüp dolaşıp takıldığı, sıkıntılarımızda hep en başı çeken asimilasyondan, karışık evliliklerden bahsetmek için atmadım bu başlığı. Aksine, geçtiğimiz günlerin hem yaşadığımız toplumun bizleri, hem de cemaat yönetiminin gençlerini anlaması için doğru zaman olduğunu düşündüğüm için bu hafta kıyısından da olsa bizi tartışalım istedim. 

Geçtiğimiz bir aylık sürede yakın çevremden edindiğim izlenim ‘Gezi ruhunun’ toplumumuz gençlerinde de kuvvetli olduğu ve bu anlamda cemaatin gençlerini anlayabilmesi için bu gençleri daha çok dinleyerek, onların şifrelerini çözerek işe başlayabileceğidir. Gezi olaylarının sona ermesinden kısa bir süre sonra katıldığım bir cemaat toplantısında  “Gençler nasıl Gezi’ye gidiyorlar da cemaat mekânlarına biz onları çekemiyoruz” sorusu belki de şimdiye kadar atlanan doğru bir noktaydı. Toplantıda bulunanlardan bazıları, cemaat aktivitelerine ilgisiz olabilen kendi çocuklarının nasıl bir anda Gezi’ye gidebildiklerine şaşırmışlardı. Bu sorunun cevabını arayaduralım, bu hafta hem içimizden tahmin ettiğimiz, ama o kadar da olmaz herhalde dediğimiz bir durum yaşadık. Ana akım medyanın büyük puntolarla verdiği haberde bir devlet büyüğümüz “olayların arkasında Yahudi diasporası” olduğunu ima eden bir ifade kullanmıştı. Hemen ardından dayanamayarak twitter hesabımdan gönderdiğim tweet’lerden ilki “Sayın devlet büyüğümüze Yahudi diasporasının ne olduğunu sormalı” olmuştu. Açıklamadan kısa bir süre sonra ‘direnYahudi’, ‘Hepimizyahudiyiz’ gibi hashtag’lerin twitter’da çıkması ve açıklamaya prim vermeyen haberler biraz olsun içimi rahatlatmıştı. Demek ki kimi kesimlerde bir alışkanlık olan her olumsuzluğun doğal bir reşeks olarak nedeni görülen ‘Yahudiler’ inancı bu sefer hiç inandırıcı gelmemişti. Yahudi diasporasının bir parçası olan biz ve arkadaşlarımız olayların çok gerilerinde birer izleyici olabilmişken, yakın geçmişte bu tarz küçük masum görünümlü açıklamalar ile başlayan 6–7 Eylül gibi acı hatıraları anımsadıkça bu sözler bizi irkiltmeye yetmişti. Yaşadığımız toplumda iş hayatından özel hayata Yahudi ile en az bir kere karşılaştığında ona hissettirilen farklılık duygusu belki de kimi gençlerimizin neden Gezi’de olduğunun da bir cevabıydı. Geçmişin korkularını yaşamamış, kendilerini eşit birer vatandaş olarak gören Y kuşağı gençlerimiz herkesi ilgilendirecek ortak bir sıkıntıda bir an bile düşünmeden kendilerini gündemin içinde bulmuşlardı. Belki de cemaat olarak anlaşılması gereken bu yeni kuşak gençlerin gelenekleri ve isimleri dışında kendilerini toplumdan farklı hissetmemeleri ve bu ayrıştırılmadan uzak kalma istekleriydi. Öte yandan, son yaşanan süreçte yalan haber yapan, haberleri çarpıtan medya organlarına duyulan haklı öfke ve tepkiler Yahudiler için de bir ümit vermekte… Bundan sonra en azından Yahudileri hedef göstermekten kaçınmayan diğer durumlarda da bu hafta olduğu gibi aynı sağduyulu reşeks kendini gösterir umudunu taşıyorum. Halen her fırsatta inançlarımıza hakaret edenlere öfkemi bile layık bulmuyorum. Lakin öfke bize ait bir duygudur, bizi öteki görene nasıl gösterebiliriz bu duyguyu? Çevremde gözlemlediğim bir diğer olgu ise her sıkıntıda olayları minimize etmeye, her şeyi pespembe göstermeye çalışan yönetime karşı olan yaşıtlarım olmasıydı. Son olayda her ne kadar onlara cemaat-toplum ilişkilerinin hassas dengelerde olduğunu anlatmaya çalışsam da “yine mi hiçbir şey olmamış gibi yapacağız” cevabı ile ikna edemedim. Sanılanın aksine gençlerimiz geçmişine duyarlı, ancak alışılmış klişelerin yerine acısı ve tatlısı ile tarafsız bir tarihi öğrenmek istiyorlar. Bu bağlamda yakın tarihimizi oluşturan 1934 Trakya, Varlık Vergisi,6–7 Eylül,15 Kasım gibi konularda umarım yakın zamanda onlara aradıkları belgeleri ulaşılabilir kılabiliriz.

Gençleri doğru okumak için yapılacak her projede ilk onların fikirlerinin sorulması, isteklerinin dikkate alınıp, onların dinlenilmesi önemlidir. Madem onları cemaat mekânlarına getirmede, sinagogları gençlerle doldurmada sıkıntı yaşanıyor, neden onların oldukları ortamlarda forumlar yapılmasın? Bir düşünsenize hafta sonu Yıldırımspor’da, Burgaz Kulüp’te bir gölgede cemaat meselelerini gençlerle tartışan bir Başkan? Önceden mail, mesaj trafiğine boğmadan, zorunlu bir toplantısı havasında değil de bir dost meclisi, mahalle toplantısı havasında gençlerle buluşmaya ne dersiniz? 

Her şeyi hiçbir kısıtlamaya ve yasanın arkasına sığınmadan dibine kadar tartışacağımız, birbirimizin acılarına dokunabileceğimiz, yaşantılarımızı anlamlandırabileceğimiz ortak bir gelecek bizi bekliyor. Halen yurtdışında Midnight Ekspres filmi ile anılabilen bir ülke olarak, hem içerde hem de dışarıda, etrafta satırlı saldırganların dolaştığı, yabancılarının sınır dışı edildiği, ulaşım ve haber hakkı gibi en temel ihtiyaçlarının yok sayıldığı bir vatan değil, ortak hayallere koştuğumuz birbirimizi farklarımıza rağmen sevebildiğimiz bir gelecek hayal ediyorum. Dileğim Ramazan ayının yaşadığımız coğrafyadaki tüm yaraları sarmasıdır. Tüm Müslüman okurlarıma hayırlı Ramazanlar dilerim.