‘Leo bebek; Can bebek’

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
28 Kasım 2012 Çarşamba

Hatırlarsanız Aziz Nesin’in,  ‘Şimdiki Çocuklar Bir Harika’ adlı bir kitabı vardı. Yaşasaydı eminim, ‘Şimdi ki Bebekler Bir Harika’ başlığıyla bir yenisini yazardı. Yakın çevremde yeni bebekleri olan genç dostlarımı ya da henüz torunları doğan arkadaşlarımı izliyorum. Hayran kalıyorum. Doğumdan bir hafta sonra anneler bebekleriyle sokakta. Bebek arabaları birer teknoloji harikası. Bebeklerin her biri bir lokum. Kızların kafasında kıyafetine uygun birer saç bandı. Fiziksel olarak çok daha güçlüler. Yeme-içme tarzları aklımın pek almadığı türden. Anlaşılan yeni doğanlar yeni bir nesil, herhalde tıptaki değişiklikler de ona göre.

Tesadüfen son zamanlarda sünnet, vijola v.s gibi birkaç davete katıldım. Kurulan büfeler kadar masa dekorasyonları da özenli. Girişte veya çıkışta dağıtılan bonbonyerler bir başka güzel. Bu arada bir yenilik fark ettim. Yeni nesil bebeklerin soyadı yok sanki. Şöyle ki, bonbonyerlerin bir kenarına iliştirilen teşekkür kartında, ‘Leo Bebek’, ‘Can bebek’ v.s yazıyor. (İsimler sadece örnektir). Konu bebek olunca her yenilik hoşuma gidiyor. Gerçi içinde pandispanya ve masapan olan sünnet şekerlerini özlüyorum; fazla nostaljik ama belli olmaz, eskiye dönüşler revaçta.

***

On altı yıl önce Ada’da bahçe katındaki evime taşındığım ilk gün terslikler peşimi bırakmamıştı.  İçeri girip yerleşmeye başlamamla beraber şiddetli bir patlama sesiyle irkildim. Kendime gelip pencereden bakınca tazyikli bir suyun hızla balkona doğru aktığını fark ettim. Dışarı çıktım; üst katta uzun boylu iri yapılı bir adam eğilmiş bakıyordu. Ağlamaklı bir halde, “Beyefendi ben yeni komşunuz; ne olduğunu anlamadım” dedim. “ Hoş geldiniz kızım, telaş etmeyin, şimdi iniyorum” dedi. Bahçeyi dolaştı, sonra da “su deposu patlamış, vanayı kapatalım” diye açıkladı. Ağa  Kutlar’la ilk kez böyle tanıştım. Kalın kaşları ve lakap sandığım ‘Ağa’ ismi ilk bakışta biraz ürkütmüştü. Aynı akşam eşi Beki’nin ona Aron diye seslendiğini duyunca taşlar yerine oturmuştu.

Yıllar süren komşuluğumuz süresince Ağa Abi’nin sert görüntüsünün aksine son derece sevecen ve yumuşak kalpli olduğunu gördük. Aron Kutlar, Van kökenliydi. Her ne kadar İstanbullu olduysa da, evde pederşahi bir yönetim hüküm sürerdi. Gelinini bu kadar seven bir kayınpedere çok sık rastlayamazsınız. Gözbebeği olan torunu Melis, biricik Eda’sı, sevgili eşi Beki ve yolunu gözlediği kıymetlisi, oğlu Selim onun en büyük hazinesiydi.

Aron Abi’yi geçtiğimiz hafta çağımız için genç denecek yaşta kaybettik. Onunla beraber Van Yahudi Cemaati’nin bir ferdi daha yok oldu. Zaman içerisinde bana doğduğu şehrin kültürü ve yaşantısıyla ilgili bölük pörçük olaylar anlattı. Yazık ki not etmedim.

Keşke Rıfat Bali gibi bir araştırmacı çok geç olmadan bu cemaati kaleme alsa.

Mekânın cennet olsun

Ağa Abi.