Neden gönüllüyüz? Türk Musevi Cemaati ve gönüllülük kavramı üstüne…

Mois GABAY Köşe Yazısı
16 Temmuz 2012 Pazartesi

Cemaat kurumlarında gönüllülük felsefesi ile çalışabilen herkese içimde bir hayranlık ile bakarken, böyle bir görevi üstlenmiş her bireyle ilk karşılaşmamda da ister istemez içimden sorarım: “Neden bu kişi cemaatte gönüllüdür?” Kimi zaman yaşadığı topluma duyduğu sorumluluk, kimi zaman hayatın kendini tekrarlamasına bir dur deme isteği bazen de günahlarımıza karşın bir borç ödeme duygusu olur aklımdaki sorunun cevabı… Cemaat içinde en basit fedakârlık gerektiren çabayı bile yapabilen herkes gözümde gönüllü olabilirken ister istemez kendi kendime de sorarım “Ben Neden Gönüllüyüm?”

Aslını sorarsanız herhangi bir kurumda sorumluluk alan herkes, içinde nedenini bilse de baştan bunu ne kendine söyler, ne de bunu sorgulama ihtiyacı duyar. Bireyin bir zaman sonra toplum ile ister istemez farklılaşması, bazen arkadaş kimi zaman ailesinden aldığı tepkiler ona gönüllü olduğunu hatırlatır. Geçtiğimiz hafta sevgilisinden ayrılmış bir dostumun bana bundan sonra cemaatte daha aktif olmak istediğini söylemesiydi bana da o çemberin içinde olduğumu fark ettiren… Kısa bir zaman evvel yaşanmış bir hayal kırıklığının, gelecekle ilgili hayalleri de köreltip soldurmaya başladığı bir anda, hiçbir çıkar beklemeden bir işe gönül vermek, hayatın yüzüne tekrardan bakabilmemizi sağlar. Hayat boyu kimi zaman doğru zamanı beklemekten ‘o anın’ kıymetini bilemeyip, aslında mutluluğun o anın kendisinde olduğunu çok sonradan hatırladığımız anılarımız vardır. Virginia Woolf’un en ilgi çekici romanlarından biri olan ‘Mrs Dalloway’ isimli romanında da yazar bize bir kadının bir gün boyunca düşündüklerini çoğu kez hatıralara dönerek aktarırken hayata tekrar tekrar bakıp, onu birçok anın içinden çekip çıkarmamız gerektiğini bize hatırlatır. Zamanın bize bağışladığı anlar içinde en üvey olan ‘şimdiki zamanı’ değerlendirmek için hep hayatımızda farklı bir gelişme olmasını bekleriz. Hâlbuki şu anda içimizde o his varken hiçbir beklenti olmadan biz de bir şeylerin ucundan tutabilsek, yarattığımız bir değer ile hayatla her daim ilişkimizi kuvvetlendirebilsek, belki de geçmişte kaybettiğinize üzüldüğünüz o mutlu an hiç beklemediğiniz bir an tekrardan çıkar karşınıza…

Cemaat içinde herhangi bir uğraşı olan herkesin hayata tekrar tekrar bakabileceği, hayatının anlam kazandığı sayısız sahnesi olur kendi hayatında. Bazen kendisinden 40 yıl evvel gençlik denilen, duvara asılı siyah beyaz fotoğrafları ona anlatan bir büyüğünün hatıralarını dinlerken, bazen de parçası olduğu bir tiyatro grubunun prömiyerinde hisseder o hep aradığı heyecanı. Asıl önemli olan, içindeki yaratma arzusuyla hayatı tekrar her yeni günde yaşayabileceğini unutmadan keyif aldığı bir uğraşı olmasıdır. Yazı yazmaya ilk başladığımda kendi içimde yaşamak için anlatmak gerekliliğini hissetmiştim. Bu duyguydu içimde bazen en anlatılamayacakları bile kaleme alabilme gücünü bana veren. Sonradan cemaatin farklı kapılarından girmeye başladım, kimi kapılar hep daha uzak geldi kimilerini ise ardına kadar açmak istedim. Bu gazetede yazı yazmak, hem cemaatçi olup hem de cemaatin dışından da cemaati izleyebilmek özgürlüğü bir süre sonra yazı yazmaktan keyif almamı sağladı. Cemaatin bazı kapılarını araladığımda ise içerdekilerin cemaatin genelinden aslında ne kadar kopuk olduklarını fark etmek o kapıları daha da açmak gerektiğini hatırlattı bana. Ne tam onların içinde olup sadece onların gözlükleriyle görmek ne de dışarıda kalıp o kapıyı kapatmak gerekliydi belki de. Yaklaştığım her kapıda kendime bir kez daha sordum “Ben neden gönüllüyüm?” İçeri kafamı uzattığımda payeler, iktidarlar, güçler, kavgalar, gurur ve bencillik hissettiğim her kapıdan uzak durmaya çalıştım. Hayatımı daha da anlamlandıracak her uğraşın içinde olduğu tüm kapıları ise ardına kadar açmaya karar verdim. Bazen hiçbir amaç olmadan tanımadığım insanlarla kurduğum dostluklar bazen de kendimden yaşça epey büyük bir çınarın hatıralarını dinleyip içimdeki boşluğu doldurmak o günü anlamlı kıldı. Geriye baktığımda ise yaşadığım anlara rengini verebilmiş izler bırakmak geleceğe dair umut verdi. Cemaatte gönüllü olarak uğraş veren her birey, hayatlarını zorlaştırmak için karşılarına örülen duvarları kendi elleriyle yıkma yürekliliğini gösteren apayrı bir hikâyeydi.

Düşünün ki gönüllü olduğunuz kurumda bir gün başkanlık gibi bir sorumluluk da üstlenirseniz eğer, dilinizin ucuna gelip de söyleyemediklerinizi yeniden düşünmek zorunda kalırsınız çoğu kez. Kapının içerisinde kalanlara ayrı dışarıdan bakıp çıkanlara ise ayrı derdinizi anlatmaya çalışırsınız. Gönüllü olmak ise, başarısız olmaya hiçbir zaman bir bahane değildir. Cemaatimizi yurtdışından ziyarete gelen tüm heyetlerinden şaşkınlıkla sorduğu ilk sorulardan biridir : “Sizde ne kadar çok gönüllü var?” Bu soru ile karşılaşan her gönüllü hayatta bazı değerlerin para ile bile ölçülemeyeceğini anlatır karşısındakine. Gönüllülüğümüz ile gurur duyduğumuz cemaatimizde yıllar geçtikçe ve hayat şartları güçleştikçe bu kavramın aslında modern yaşama ne kadar yenik düştüğü de gözlemlenmektedir. Kimi zaman tam profesyonelleşme konusu bile gündeme gelirken asıl üstünde durulması gereken ise gönüllülük kavramının aileden başlayarak öneminin her daim hatırlatılmasıdır. Özellikle cemaat hanımlarının her alanda yarattıkları eserler ve verdikleri hizmetler bedeli asla ödenemeyecek bir emeğin sonucudur. Genç kuşaklara ise onların dilinden ve dertlerinden anlayan bir yaklaşım ve yepyeni bir bakış açısı ile yaklaşıldığında içimizdeki değerlerin daha kolay açığa çıkması sağlanabilir. Nitekim haftanın kimi zaman altı günü çalışabilen, kısa zamanda fark yaratmaya çalışan genç beyinlere kendilerine cemaat ortamında yaratırken gelişme imkânı tanınırsa amatör ruhla çok profesyonel işler ortaya çıkabilir. Kimi kurumların zaman içinde yaşadığı kan kaybının da şüphesiz en önemli nedeni gönüllü bulmakta sıkıntı çekmesidir. Profesyonel desteğin her kurumda önemi yadsınamaz olsa da, gönüllüler o kurumun varoluş nedeni olan hayat damarlarıdır. Hepimiz kendi bilgi ve yeteneğimize göre bir kapıyı aralayıp, bir tuğla da biz koyabiliriz, yeter ki içinde yaşadığımız toplumun bizimle bir anlam kazandığını unutmayalım. Çalışabilecek veya kendi maddi imkânları olmasa bile fikir vererek ve proje yaratarak katkı sağlayabilecek her bireye bugün ihtiyaç duyulmaktadır. Gönüllülerimiz ile geleceğe doğru güvenle yürüyen bir cemaat için gelin siz de bir el verin!