Jeopolitik gerçekler ve ideolojik tercihler

2011 yılının mart ayında başlayan ve bugün itibariyle yirmi binin üzerinde insanın hayatını kaybettiği Suriye Baharı olayları hangi devletlerin kendilerini nasıl konumlandırdıklarını görünür kıldı.

Denis OJALVO Köşe Yazısı
16 Temmuz 2012 Pazartesi

2011 yılının mart ayında başlayan ve bugün itibariyle yirmi binin üzerinde insanın hayatını kaybettiği Suriye Baharı olayları hangi devletlerin kendilerini nasıl konumlandırdıklarını görünür kıldı.

Görünürlük kazanan diğer bir husus ise ideolojik tercihlerin ancak jeopolitik gerçeklerle uyum içinde oldukları zaman uygulanma olanaklarına kavuşabildikleri. Nitekim bölge ülkelerinin dış siyasetlerinin içinde bulundukları coğrafyanın özellikleri tarafından belirlendiğini ve safların bu kıstas çerçevesinde belirginleşmeye başladığını müşahede ediyoruz.

Bölgesel liderliğe teşne ülkemiz bu hedefini gerçekleştirebilmek için dinsel dayanışma stratejisinin ülke menfaatleriyle uyumlu olduğu kanaatine varınca 1990’larda ‘stratejik müttefik’ olarak gördüğü İsrail’i ‘stratejik kambur’ gibi değerlendirdi ve bu ülke ile olan ilişkilerini ABD’nin tahammül edebileceği en düşük düzeye indirdi.

Türkiye’nin bölgesel liderliğinin koşullarından en önemlisi komşuları olan Suriye ve Irak’ın Türkiye’nin etki alanına dahil edilmesi. Şii etkisindeki federatif Irak’ın Türkiye ile ne cins bir işbirliğinde bulunabileceği mevcut konjonktürde bilinemiyor. Buna mukabil Türkiye Suriye’nin laik ancak Nusayrilerin (Şiiliğin bir kolu) kontrolünde olan rejimini işbirliğine cesaretlendirilebilirdi. Bu amaçla, demokrasimiz, Suriye’deki diktatörlük rejimiyle ekonomik bağlarını güçlendirerek onu kendisine bağlamayı denedi. Bu başarılı ekonomik strateji Sünni ağırlıklı Suriye nüfusunun demokrasi talebiyle zora girdi ve duyarlı Sünni seçmen tabanı olan AKP hükümetinin kendi Sünni halkını ezen Suriye rejimiyle iyi ilişkilerini sürdürmesi imkânsız hale geldi. Diğer bir deyişle dinsel dayanışmanın Türkiye’nin uluslararası ilişkilerinde başat bir etmen olarak kullanılma stratejisinin Arap dikta rejimlerinin istikrarı ile kaim olduğu ortaya çıktı.

Bozulan istikrar bağlamında eski stratejinin ne ile ikame edildiği veya edilebileceği kocaman bir soru işareti halinde önümüzde duruyor. 

STRANGE BEDFELLOWS (UYUMSUZ ÇİFTLER)

İsrail’in İran tarafından desteklenen ve Lübnan’da devletten daha güçlü olan Şii Hizbullah örgütüyle ciddi bir sorunu var. Hizbullah milislerine yönelik İran kaynaklı lojistik Suriye’de iç savaş boyutlarına ulaşan çatışmalar yüzünden aksamakta ve bir rejim değişikliği vukuunda bu lojistiğin tamamen kesilebilmesi söz konusu. Suriye’deki mevcut gerginlik bağlamında Türkiye ile İsrail’in kendilerini ortak bir menfaat platformunda bulmaları oldukça ilginç. Jeopolitik işte böyle bir şey...

SURİYE’DEKİ ESAD REJİMİ ÇÖKERSE NELER OLABİLİR?

Mevcut rejimin çökmesini müteakip yerini istikrarlı bir rejim mi alır yoksa Suriye kendisini bir kaosun içinde mi bulur?

Suriye muhalefetinin nasıl bir liderliğe sahip olduğu belli değil. Dolayısıyla ülkenin bir kaosa sürüklenmesi ciddi bir ihtimal.

Böyle bir kaos durumunda Suriye’ye komşu ülkelerin tehdit algılama düzeylerinin farklı olacağı izahtan varestedir.

Özellikle İsrail’in Suriye’nin kimyasal silah stoklarının ve bunların fırlatma vasatı olan binlerce füzenin terörist oluşumların kontrolüne geçmesinden algıladığı yakın tehlike bu ülkenin Suriye’ye topyekûn önleyici bir saldırıda bulunmasına yol açabilir.

BU DURUMDA KİMLER NE YAPAR?

Suriye’nin Tartus Limanını üs edinmiş olan Rusya İsrail’e ültimatom çeker mi?

Hizbullah, elinde olduğu söylenen 40.000 füzeyi Lübnan’dan İsrail şehirlerine fırlatır mı?

İran İsrail’i haritadan silmek için füzelerini bu ülkeye yönlendirir mi?

ABD duruma müdahil olur mu?

Türkiye ne yapar?

Bahisler açıldı...