Elie Wiesel

Eddi ANTER Köşe Yazısı
8 Haziran 2012 Cuma

Lise ikiye giden ikiz kızlarım tarih dersinde Holokost’u öğrendikleri gibi İngilizce dersinde de Elie Wiesel’e ait bir kitabı okurken Amerikalıların bu konuya ne kadar önem verdiklerini gördüm. Öğretmenleri ekstra puan almaları için Elie Wiesel’in vereceği konuşmayı dinlemelerini ödev olarak verince yol bana da gözüktü. 16 Mayıs akşamı Boca Raton’da B’nai Torah Congregation’da toplanan tüm ilgili kişiler gibi, aynı şekilde ülkenin altı yanına dağılmış farklı eyaletlerin değişik şehirlerinde yer alan havralarında bir araya gelenler oldu. Wiesel, Nobel Barış Ödülü sahibi olan bir yazar, aynı zamanda da Holokost’u yaşamış ve kurtulmuş bir kişi.

Konuşmasına “İlk kurtulan Yahudi acaba kimdi?” diye başlayan Wiesel ardından, “Hayat geçirilen senelerden değil yaşanılan an’lardan oluşur” diyerek devam etti.  Bir saati aşan konuşmasını okuma gözlüğü dahi takmadan yapan 84 yaşındaki Wiesel’in gece için seçmiş olduğu konu ‘Akeda’ idi, yani ‘Bağlanış’. Bahsi geçen İshak peygamberin elinin ve kolunun kurban edilmek üzere bağlanışıydı. İbrahim ve Sara çok geç yaşlarında Allah tarafından bir çocuk sahibi olacakları müjdesini aldıklarında gülerler. Onların gülüşü inanç içerirken etrafında olanların gülüşmeleri alay boyutunda görülebilir. Fakat bahsi geçen peraşanın midraşına göre Allah da gökler üzerinden gülmektedir.

İbrahim peygamber yüz yaşındayken eşi Sara doksandı ve çocuklarına ‘güldü’ anlamına gelen İshak adını verdiler. Allah, İbrahim peygamberi pek çok kez sınadı. En zor sınavıysa oğlunu, tek sevdiği oğlunu kurban edilmek üzere Moriya Dağına getirmesinin emredilmesiyle oldu. Ancak itaat etti. Tam bir teslimiyet içindeydi. İshak babasına, İbrahim peygamber de Babaların Babası Allah’a.

Yola çıkarlarken “Biz geriye döneceğiz” diyen İbrahim peygamber ya geleceği görüyor veya olacakları önceden biliyordu. Adak yerine vardıklarında odun ve ateşi gören İshak kurbanın kendisi olduğunu anlamakta hiçbir zorluk çekmedi. Nitekim 37 yaşındaki gücüyle babasına karşı koymak yerine bağlanmayı tercih etti. Taşın üzerine uzanıp göklerin üzerindeki melekleri gören İshak babasının arzusuna boyun eğmiş bekliyordu. Meleklerin gözyaşları çocuğun gözlerine damlarken onların yakarmaları sonucu İbrahim peygamber de durdu.

İbrahim gerçekten de öz oğlunu öldürmeye niyetli miydi? Onu öldürecek miydi? Bunun cevabı, aklımızdan geçen her şeyi bilen ve gören Allah’ta. O ne yapacağından emin olmasa İbrahim peygamberi durdurup oğlu yerine bir koç yollar mıydı? Bu hayatın bir başka gerçeğidir. Aklımızdan geçen her şey biliniyor görülüyor ve Yaşam Defterine yazılıyor. Bunun hesabını günü gelince herkes verecek ve kaçış olmayacak. Mutlak Teslimiyetten bahsederken peygamberimizin davranışı elbette örnek teşkil etmektedir. Babana boyun eğeceksin!

Konuşmasının en can alıcı yeri, ölüm kamplarındayken yüzlerce çaresiz insanın ölümüne tanık olan Wiesel’in duyduğu bir soruyu bizlere yansıtmasıydı. Yakın bir arkadaşı ona şu soruyu sormuştu. “Ben bir daha gülecek miyim acaba?”

Çoğu insanın hayatı umutlarını yitirdiğinde son bulur. Ümit edecek bir şeyin kalmadıysa sen zaten yaşamıyorsun demektir. İnanç ve iman olunca, Allah’ın senin için neler hazırladığını da bilemezsin. İstediğin kadar akıl ve mantıkta ol, Allah konusu akıl, mantık, delil, ispat veya kıyaslamaya tabi değildir. Sadece görmek isteyen gözler O’nu görebilir. İlim ve bilim konusuna ağırlık verip O’nun yolundan uzaklaşanlar bilmeliler ki felsefe ve düşünmenin en üst mertebesi insanın kendi varlığını inkâr edişidir. Yarı yolda kalacaklara diyecek lafım yok ancak doğru bir yol seçilecekse o yol Tek’tir. Bunu anlamak için de Wiesel’in hayatını bilmeye ya da onu dinlemeye gerek var mıydı? Sanmıyorum…