Adieu L’Euro!

Sibel CUNİMAN PİNTO Köşe Yazısı
15 Şubat 2012 Çarşamba

5 Şubat akşamı. Ağır bir griple yatıyorum. İlaç almak için kalktığımda televizyonda bir flaş habere rastlıyorum: Adieu L’Euro! (Elveda Euro) Oldukça çarpıcı bir başlık. Sunucu ülkenin farklı yerleriyle canlı bağlantılar yapıyor, röportajlar birbirini izliyor, sorular, yanıtlar, yorumlar derken kulaklarıma inanamıyor, televizyonun önüne çakılıp kalıyorum. Euro bölgesindeki on yedi ülkenin devlet başkanlarının aynı anda Euro’nun on yıllık kısa ömrünün sona erdiğini açıklaması, Fransa’da 1 Franc’ın 1 Euro’ya eşitlendiği, üç gün boyunca Avrupa borsalarının kapalı kalacağı, altı ay süresince iki para biriminin de piyasada geçerli olacağı haberleri birbirini izliyor. ‘Sibel, aldığın ilaçlar seni sersemletmiş olmasın’ ya da ‘soğuk bir kamera şakası mı bu’ derken Capital programının jeneriği ile gerçek dünyaya dönüyorum. Meğerse programın gazetecilerinden Jerome Levy tarafından üç aylık araştırma sonucu ortaya böyle bir document fiction çıkmış. Konu: ‘Eğer bir gün eski Fransız para birimi Franc’a geri dönülürse Fransızların hayatında neler değişecek?’

Ekonomistler Avrupa’nın finansal geleceğiyle ilgili farklı öngörüler sunarken, sokaktaki adamların yüzde 34’ü Euro’dan vazgeçilmesi taraftarıyken önümüzdeki yıllar Euro Zone’da nasıl gelişmeler gösterecek kestirmek oldukça güç. Yaklaşan nisan ayı seçimlerine odaklanan Fransa’da herşey seçim sonrasına itelelenirken ve bankaların ‘sağlık’ durumu sorgulanırken kimi Fransızlar Euro’yu günlük hayatlarından silmişler bile… Nasıl mı? Buyrun anlatayım.

Villeneuve-sur-Lot. 25.000 kişinin yaşadığı küçük bir kasaba. Yerel para birimi fikri Fransa’da ilk kez bu kasabada uygulamaya konulmuş. ‘Agir pour le vivant’  derneği girişimin mimarı. Paranın desenini yapacak bir ressam ve basacak bir matbaa bulup kolları sıvıyorlar. Sahtesini engellemek için de her kağıt para numaralanıyor. Ardından fikir kasaba halkına, özellikle esnafa anlatılıyor, altı ay içinde kırktan fazla şirket üye oluyor. Derneğe Euro’larını verip karşılığında abeille’lerini alıyorlar.

Abeille’in kelime anlamı arı. Paranın sağ tarafında kasabanın manzarası, sol tarafında de bir arı figürü var. Renkler capcanlı: mor, pembe, yeşil. Her arı para 1 Euro’ya eşit. Arı parayı tahsil eden esnaf ve şirketler derneğe üye diğer profesyonellerde harcamaya başlamışlar bile… Kuaföre giriyorsunuz, saç kesimini arı paranızla ödüyorsunuz. Ekmek fırınında ekmeğinizi alırken yine arı para… Bakkallar, manavlar, şarap üreticileri, sağlık malzemeleri, giysi, ayakkabı, kitapçı, terzi, cafe/bar derken günlük ihtiyacın çoğunu karşılayacak bir esnaf grubunda yerel para kabul ediliyor. Kasabada yaşayanlar hayatlarından memnun. Alışkanlıklarını değiştirmişler, ekonomiye inanılmaz bir dinamizm gelmiş. Hem bölge içinde ticaret canlanıyor hem de para kapalı devre yerel dolaşımda kalmayı sürdürüyor.  Kasabanın fırını daha önceleri organik ununu Fransa’nın her yerinden satın alırken şimdilerde tüm ihtiyacını 4 km mesafedeki yerel üreticiden arı parayla aldığını belirtiyor. Haftada 20 kilo un satan üretici de artık 200 kilo sattığını teyit ediyor sevinçle..

Arı para üç ana prensip üzerine işliyor: Birincisi sadece yerel kullanımı mümkün, zaten sadece bölgesel kalmak şartıyla bu ‘yerel değişim sistemi’ yasal.. İkincisi Euro’ya belli bir parite ile bağlı. Üçüncüsü ve en önemlisi harcanmadığında değerini kaybediyor. Bir anlamda yemek fişleri ya da mağazaların hediye çekleri gibi düşünülebilir. Arı para altı ayda bir yüzde 2 devaluasyona uğruyor. Kullanmaya devam etmek için ya dernekten yüzde 2 değerinde ek pul alıp üzerine yapıştırmak gerekiyor ya da yine aynı değer kaybıyla Euro’ya döndürülebiliyor.

Villeneuve’ü kısa zamanda başka yerel paralar takip eder: Toulouse’da le sol violette, Aubenas’da la bogue, Lorrain’de l’epi, Pézenas’de l’occitan gibi…

Alternatif para fikri tabii ki yeni bir buluş değil. Ortaçağ’dan itibaren uygulanan bu fikrin günümüzde dünyada 5.000’in üstünde örneği var. Almanya’da Chiemgauer, ABD’de Ithaca Hour, Kanada’da Calgary Dollar, İngiltere’de Lewis, İtalya’da Roma yakınlarındaki 600 kişilik Filettino kasabasında Fiorito olarak hayat bulmuş.

New York eyaletinin Ithaca şehrinde 1991 yılından bu yana hour kullanılıyor. ABD’nin en eski ve en geniş kullanım ağı olan hour dolaşıma çıktığında bölgede ortalama saat ücreti 10$ olduğundan 1 hour, 10 dolar değere eşitlemiş. Muhasebeciden tamirciye, tiyatro biletinden çocuk bakımına, restoranlardan çiftçilere geniş bir kullanım ağına sahip olan ‘hour’ kelimesinin saat anlamına gelmesi paranın mal satın almak için gereken bir araç olmasının yanı sıra iş gücü ve zaman değerinin de hatırlatılmak istenmesinden.

1990’larda Arjantin’de olduğu gibi çoğu kriz döneminde gelişen bu yerel para fikri günümüzde Euro’nun popülaritesini kaybetmesiyle süksesini arttırmakta. Hem krize hem globalleşmeye karşı bir silah olarak değerlendirilen yerel alternatif para bankacılık sistemine güvenin sarsıldığı günümüzde kriz bölgelerinin dinamiklerini canlandırmakta işe yarayabilir. Bu parayı biriktirmek ve yatırım amaçlı kullanmak mümkün olmadığından paranın spekülasyon amacı dışında sadece harcama amaçlı kullanımı gerçeği Fransız halkının hoşuna gidiyor. İnsanlar harcadıkları paranın, bankaları ve spekülasyoncuları zenginleştirmek yerine kendi bölgelerinin kalkınmasına ve yerel üreticilerin yaşamlarını sürdürmesine katkıda bulunma fikrini benimsiyorlar. Arı paranın kurucularından Patrick Figeac ‘Bankalara güvenmiyoruz. Arı para yerel harcanıyor, yüzde 100 değişim aracı olarak kullanılıyor. Ulusal paramız ise yüzde 100 spekülasyon!’ diyor.

Bir gün gelir de Euro’ya elveda der miyiz bilmiyorum ama yerelden öteye geçemeyeceği kesin olsa bu uygulamanın bana küçükken oynamaktan çok büyük zevk aldığım Monopoly oyununu anımsattığını ve beni çok eğlendirdiğini itiraf ediyorum.

Kaynakça: TV M6, Europe1