Sporcu olmak

Riva ŞALHON Köşe Yazısı
1 Şubat 2012 Çarşamba

Büyük oğlum henüz dokuz yaşındayken yoğun bir tenis antremanı programına razı olup, yurt içinde turnuvalara koşturmaya başladık. Sporun karakter yapılanmasına olan büyük katkısından bahsedeceğim için ufak bir anımla başlamak istiyorum.  On bir yaşındayken, İzmit’te gruptan çıkma maçında kendinden daha gelişmiş, öz güvenli bir rakiple karşılaşıyordu. Maçın ikinci setinde yine epey geri düştüğü bir sırada raketi elinde sahanın ortasına doğru yürüyüp fileye yüzünü kapatıp sessizce ayakta durmaya başladı. Uzaktan gözlemlediğim bu duruma birkaç işgüzar veli “gidin yanına çocuk dağıldı ağlıyor” vs dediler. Ben de safça yanına gittim. Başını kaldırıp, kararlı bir sesle “anne konsantre olmaya çalışıyorum, gider misin” dedi. O, maçı henüz terk etmemişti. Ve elinden gelen performansını hatırlamak için duygusal çöküntüsünü içinde halledip tekrar güç toplamaya çalışıyordu.

Sporcu olmak böyle bir şeydir. Müsabakaya çıkana kadar hazırlanmakla geçen bir ömür. Çocukken oynayarak ve eğlenerek başlayan öğrenme süreci, daha sonra ailelerin de işbirliği olursa, elit sporcu olma yolunda atılan umut dolu adımlar… İstek, yetenek ve eğilimin doğru birleşimi sağlanırsa önü uçsuz bucaksız bir antrenman hayatı. Normalde anne babalar çocuklarını spora yönlendirirken ya kendilerinin küçükken yapamadığı ve içlerinde kalan bir şeyi telafi etmeye çalışıyorlar, ya boş zamanı çok olan çocukların fiziksel ve fizyolojik gelişimlerini desteklemek istiyorlar, ya da iyi bir üniversite eğitimi için doğru adımları atıyor olmak istiyorlar. Sporda özelleşmeyi seçen çocuk, anne babasının hırsları için bu yola girse de kendi istemi olmadan ilerleyemez.

Sporda özelleşme çocuğu, sinsi davranışların kural ihlali oluşturacağına dair daha küçük yaştan disipline sokar. Ayrıca, dayanışmayı,  rekabetle dostluğun centilmen sentezini öğretir. Toplumlarda çoğunlukla taşkınlıkla ifade edilen öfke, saldırganlık kıskançlık gibi olumsuz duyguları sporcu kontrol etmek zorundadır. Olumsuz tecrübelerden özgüven ara ara zedelense bile spor, çocuğun algılama, hayatı yorumlama ve karar verme yeteneklerini geliştirir.  Çoğu doğal liderdir, davranışları örnek kabul edilir.

Çok zorlu bir yoldur. Çocuk hem okul beklentilerini karşılamak, hem de yaşının üstünde bir çaba ile antrenman yapmak zorundadır. Abur cubur yiyemez, arkadaşlarıyla alışveriş merkezlerinde vakit öldüremez. Televizyon izleyemez. Sosyal çevresini spordan oluşturmak durumundadır. İyi uyumak zorundadır. Bir hevesle başlayan sporculuk, bir süre sonra tek yaşam tarzı olmaya başlar. Ve çoğu zaman şartların zorluğu nedeni ile yarıda kalır. Anne babaya düşen, çocuğun istediği noktaya kadar desteğini sürdürmektir.

Bu yüzdendir ki, bu yolu seçen çocuklara ve onları destekleyen ailelere uzaktan burun kıvırmak çok yazıktır. Talihsiz bir kazanın arkasında duygusal git-geller aramak olayı basite indirmektir. NLP uzmanlarının çözemeyeceği kadar sağlam bir direniş vardır sporcunun ruhunda. İçinde kopan fırtınalar ne olursa olsun, sporcu seçtiği hayatın kazançlarıyla mutlu olur, olumsuzlukları ile baş etmeye çalışır.

Hareketsiz yaşamların kilolu bedenlerin ve sosyal paylaşımların tutsağı olmadan önce sporda özelleşme denemeye değer bir yol…