Geçmişten geleceğe bir miras: Şişli Beth İsrael Sinagogu

Mois GABAY Köşe Yazısı
19 Ekim 2011 Çarşamba

Tarih: 11 Aralık 2010 Mekân: Şişli Beth İsrael Sinagogu. Askere gelmeden bir gün önce önümdeki beş aylık sürenin iyi geçmesi için sabah tefillasında dua ediyorum. Dua bitiminde etrafı daha dikkatle izlemeye başlıyorum. Adını anımsayamadığım birçok eski dostu görüyorum. Bar Mitzva dönemimin üstünden tam 13 sene geçmiş, bu sürede hain bir terör saldırısı yaşanmış ancak bütün bu olanlar bu insanların inancından hiçbir şeyi alıp götürmemiş. Seneler hepimizi değiştirmiş, kiminin vücudunda o saldırıdan bir yara kimisinin bakışlarında yılların yorgunluğu ama mekân ve sıcaklık hep aynı…

Aynı gün Neve Şalom yönetiminin devir teslim sonrası Şabat Seudası’nı verdiğini öğreniyorum. Yedi yıl sonra inşaat halindeki merdivenlerden seuda yapılacak o salona tekrar girdiğimde içimi bir heyecan kaplıyor. Anne ve babamın beni bu sinagoga ilk getirdikleri günleri anımsıyorum. Tefilla sonrası hep beraber katıldığımız sohbetler, aynı anda Rav Haleva’nın hanımlara anlattığı haftanın Peraşası…1997 yılında Bar Mitzva yapmış o dönemin gençlerinden kimileri şu an yurtdışında kimileri ise hayatlarını birleştirme yolundalar…

Şişli’de seuda sona eriyor. Eski dostlarla sıkı bir muhabbet başlıyor. Aynı anda bir köşede sinagog gabayının eve götürmesi için bir beye pakette börekitas, peynir vermesi dikkatimi çekiyor. Bu görüntü o eski yıllardan bana çok tanıdık. Arka taraftaki inşaat daha sona ermemiş. Ancak tüm teknik imkânsızlıklara rağmen bezler ve ısıtıcılar ile donatılan o salona her Şabat günü o inançla gelen dindaşlarımız hayat vermiş. Toplumumuzun her kesiminin gerçek durumunu görmek için bir Şabat günü Şişli’ye uğramak yetiyor. Ne atılan o hain bombalar, ne sonraki imkânsızlıklar süreci o insanların her Şabat bu sinagoga gelmesini engelleyememiş.

Asker dönüşü Şişli Sinagogu’na bu kez önce babamın limudunda ve ardından Kipur gününde gidiyorum. Sinagogun içindeki inşaat bitmiş ve bayrama yetiştirilmiş. İçerisi yepyeni renkler, duvarları süsleyen Tevrat’tan alıntı cam kabartmalar ile tam bir bayram havasına bürünmüş. Şüphesiz bu manzaradan en keyif alanlar Başkan Sami Merter ve ekibi… Yıllar sonra aynı yüzlerle o çatı altında birlikte olabilmenin hep beraber keyfini yaşıyoruz. 

Hafızamı biraz daha yokluyorum. Aradan sadece 13 sene geçmiş, o senelerde Neve Şalom yine aynı görkeminde, Kipur ve Roş Aşana günleri gittiğimiz Ortaköy Sinagogu’nda ise halen etrafta büyükbabamı hatırlayan ve “Sen Mois Gabay’ın torunusun…” diyebilen amcalar, teyzeler var… Ortaköy Sinagogu ise şimdiki görkeminden uzak, yeni Midraş daha yapılmamış, imkânlar kısıtlı ve etrafta şimdiki genç çoğunluğa oranla daha çok yaşlı Ortaköylüler var. Ortaköy Cemaati yönetimin yıllar geçtikçe attığı cesur adımlardan sonra insan her bayram karşı otoparkı dolduran yeni Ortaköy Cemaatini gördükçe hem gelecek için umut doluyor ama bir anlamda da o eskinin dokusunu özlüyor. Sanırım büyükannemin Suadiye’deki evinin bahçesinde yetişen meyvelerden reçel yaptırıp, bunu İhtiyarlara Yardım Derneği’ne gönderttiği bir nesli çoktan geride bıraktık.

Sinagog çıkışı içimde buruk bir hüzün var. Garip bir tesadüf değil mi? Senelerce her Şabat günü gittiğim o sinagogun bir gün gelip sokağına taşınacağımızı o zaman söyleseler asla inanmazdım. Dönüşte içimden eskisi gibi daha düzenli gideceğime dair söz veriyorum. 

Kendimizi tüm evrenin merkezi ve bugünün tarihin zirvesi olarak görmek, yarınki randevularımızı müthiş önemli bulmak, mezarlıkların verdiği dersi görmezden gelmek, pervasızca ve hırslı bir şekilde davranıp sonra kavgada patlamak… İster Marco Polo gibi tüm dünyayı gezelim, ister beşikten mezara aynı eve kazık çakalım, hepimiz için hayat doğum ve ölümler dizisi demek… Siz de bir gün olsun hayatın telaşına ara verin ve Şişli Beth Israel Sinagogu’na uğrayın. Bu sinagogdaki insanlar size hayat hakkında unuttuğunuz değerleri hatırlatacaktır.