Şalit’e karşı 1027 Filistinli…

Ölenleri geri getirmek mümkün değil, ancak yaşamı kurtarılacak bir kişi dahi olsa insani değerler böylesi bir pazarlığı haklı kılar. Gilad Şalit’in serbest bırakılmasına ilişkin anlaşmanın sağlanmasında ‘Arap Baharı’nın da etkisi yadsınamaz.

Yakup BAROKAS Köşe Yazısı
19 Ekim 2011 Çarşamba

Hannah Senesh’in acı öyküsünü bilmeyenimiz yoktur. Senesh, 2. Dünya Savaşı’nda, Auschwitz’e gönderilen Macar Yahudilerini kurtarmak için iki arkadaşı ile partizanlara katılmak üzere Yugoslavya topraklarına paraşütle indiğinde fazla bir umudunun olmadığını biliyordu. Nitekim tek bir Yahudi’nin dahi yaşamını kurtaramadan Naziler tarafından yakalandı ve tabi tutulduğu hunharca işkenceler sonucu yaşamını yitirdi.

Senesh’in tek bir amacı vardı; dünyanın neresinde olursa olsun, her koşul altında, zorda bulunan Yahudilerin yaşamının kurtarılması yönünde, nafile de olsa, her türlü çabanın gösterilmesinin gerekliliğini kanıtlamak.

Yahudi yakın tarihinde Entebbe baskını gibi destanlaşmış başarıların yanı sıra Şam’da idam edilen Eli Cohen ve Lübnan’da esir düştüğü 1986 yılından beri haber alınamayan Ron Arad gibi hayal kırıklıkları da yaşandı.

Gilad Şalit, 2006 yılının 25 Haziran günü, Hamas’ın Gazze sınırından İsrail’e düzenlediği bir saldırı sonucunda esir alındı, birlikte olduğu iki asker de öldürüldü. Şalit, beş buçuk yıla yakın bir süre Hamas’ın elinde tutuklu kaldı. Bu uzun süreç içerisinde hayatta olduğunun kanıtlanması amacıyla bir kez Şalit’in gazete okurken kaydedilen görüntüsü dışında Hamas, Kızıl Haç’ın her önerisini geri çevirdi, Cenevre Anlaşması’na ve uluslararası kurallara aykırı olarak hakkında her türlü bilgiyi vermekten kaçındı.

Aynı zamanda Fransız vatandaşı olan babası Noam, annesi Aviva ve kardeşi Yoel hiçbir zaman umutlarını yitirmediler. NoamŞalit desteğini istemek amacıyla Fransız Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ile görüştü, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a mektup yazarak yardımını istedi, yaşamakta olduğu Mitspe Hila’dan Kudüs’e kadar günler boyu süren bir yürüyüş düzenledi, bu kentte çadır kurdu, oğlunun kurtarılması lehine gerçekleştirilen mitinglere on binlerce kişi katıldı. Gilad artık sadece ailesinin değil, tüm bir halkın esir düşmüş çocuğuydu.

Almanların, Mısır ve Türkiye’nin arabuluculuk girişimleri pek çok kez sonuçsuz kaldı, ancak ailesi hep bir gün çocuklarının eve döneceğine inandı, mücadelesini sürdürdü. Bir defasında uzlaşma sağlanacak iken İran’ın Hamas’a 50 milyon dolar vermesi ile girişim engellendi.

Geçtiğimiz hafta, salı günü akşam saatlerinde, Hamas ile İsrail’in 1.027 tutuklu karşılığında İsrailli asker Gilad Şalit›in serbest bırakılması konusunda anlaştığı haberi ajanslara düştü. Haber Suudi Arabiye televizyonu kaynaklıydı. İsrail bilgiyi doğrulamadı, ancak kısa bir süre sonra İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu hükümeti acilen toplantıya çağırdı. Haber gerçekti… Varılan anlaşmaya göre ilk aşamada 477, iki ay sonra da 550 hükümlü iade edecekti.

Rishon’da ‘Moment Cafe’ye düzenlenen ve 11 sivilin ölümü ile sonuçlanan saldırının sorumlusu Walid Anajas, Nachshon Wachsman adlı askeri kaçırmak ve öldürmekten müebbet hapse mahkûm Hamas’ın silahlı kanadının kurucularından Yehia Sanwar, Ronen Karamani ve Lior Tubul adlı iki çocuk yaşta genci öldüren İbrahim Shammasina, kaçırdığı İlan Saadon ve Avi Sasportas adlı askerleri katletmekten hükümlü Mohammed Shratha gibi isimler iade edilecekler listesinde yer alıyor. Serbest bırakılacak Filistinli tutuklulardan 279’u 600 İsrailliyi öldürmekten sanık eli kanlı kişiler.

Buna karşılık İsrailli yetkililer, 66 İsraillinin ölümünde kullanılan bombaları imal eden Abdullah Barghouti’nin, Turizm Bakanı Rehavam Ze’evi’ye suikast düzenleyen Ahmat Saadat’ın ve Marwan Barghouti’nin iade edilmeyeceğini açıkladılar. Hamas’ın verdiği 75 kişilik ‘şöhretler’ listesinden 25’nin seçilmesi konusunda mutabakat sağlandı. Kırk tutuklu ise yabancı ülkelere gönderilecekti. Serbest bırakılanlar arasında El Fetih’in liderlerinden ve Hamas’a karşı ciddi bir alternatif oluşturabilecek olan Marwan Barghouti’ye yer verilmemiş olması taktik bir hata mıydı?.. 

İsrail sağı ve kurbanların aileleri tepkili; akıtılan bunca kanın sorumluları cezasız mı kalacak, eli kanlı teröristler iade mi edilecek? Nitekim hükümet oylamasında üç bakan Avigdor Liberman, Uzi Landau ve Moshe Ya’alon karşı oy kullandı. Ne var ki ölenleri geri getirmek mümkün değil, ancak yaşamı kurtarılacak bir kişi dahi olsa insani değerler bu pazarlığın sonuçlandırılmasını gerekli kılmaktaydı.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu karar sonrasında şu açıklamayı yaptı: “Terör kurbanlarının ailelerini anlıyorum, fakat bir liderin görevi zor kararlar almaktır”. Gerçekten Netanyahu’nun aldığı karar taraftarı/muhalifi tarafından takdirle karşılandı. İsrail halkının %79’u varılan anlaşmayı destekledi.    

İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres, Başbakan RecepTayyip Erdoğan’a süreçte takındığı tutumdan dolayı teşekkür etti.

Tabi ki akla pek çok soru gelmektedir; bu kararın daha önce alınması mümkün değil miydi, bu kadar ağır bir bedelin ödenmesi zorunlu muydu, böylesi bir karar Hamas’ı yeni girişimler yönünden cesaretlendirmez mi?

Gerçek olan şu ki, ‘Arap Baharı’ veya buhranı anlaşmanın sağlanmasında ve hızlandırılmasında itici bir rol oynadı. Resmi arabulucu konumundaki Mısır’da kontrolün hükümetin denetimi dışına çıkması ihtimali İsrail’de ‘sonra çok geç olabilir’ kaygılarını uyandırdı. Suriye’nin kritik durumu nedeniyle Hamas’ın Gazze sınırları dışındaki merkezini bu ülkeden Mısır’a nakletme olasılığı Halit Maşal’ı daha uzlaşıcı olmaya yöneltti.

Salı sabahı Mısır televizyonu tarafından yayımlanan Gilad Şalit’in ilk görüntüleri yüreğimize su serperken bunca uzun bir süre sonra olumlu sonuçlanan bu trajedi gelecek açısından bölgede uzlaşma kültürünün yeşerebileceği yönünde umut verdi.