İs-ken-der

Elif Şafak, benim farklılığıyla hoşuma giden, aykırı uyumuyla beni etkileyen; bir yandan baş eğen, bir yandan da baş kaldıran tavrıyla beni şaşırtan farklı bir kadın, farklı bir yazar...

Tülay GÜRLER KURTULUŞ Köşe Yazısı
17 Ağustos 2011 Çarşamba

Okudum.

Siz okudunuz mu?

Keşke okumuş olsanız da hepinizin kitap hakkında ne düşündüğünüzü öğrenebilsem...

Elif Şakak’ın son romanı İskender, gerek kurgusu gerek dili gerekse yazarın birikimi ve hayal gücüyle değerlendirildiğinde çok başarılı bir roman.

Elif Şafak, bence bu yüzyıl edebiyatına adını altın harflerle yazdıracak ve çok geçmeden üniversite sınavında soru olacak, kitapları üniversitelerde okutulacak.

Eminim.

Fakat nedense İskender, beni ‘Baba ve Piç’ kadar, ‘Araf’ kadar, özellikle de ‘Aşk’ kadar etkilemedi.

Her kahramanın, her bölümün kendi içindeki ahengi ve birbirleriyle olana bağlantıları ne kadar ilgi çekici düşünülmüş ve doğru planlanmış olsa da kitap beni alıp götüremedi.

Belki de bizi sıkmak, düşündürmek ve eğitmekti yazarın bir diğer amacı... Belki de bu sıkıntıydı bize romanını okuturken hissettirmek istediği... Belki de işte asıl mesele de buydu onun için...

Bilmiyorum.

Elif Şafak, benim farklılığıyla hoşuma giden, aykırı uyumuyla beni etkileyen; bir yandan baş eğen, bir yandan da baş kaldıran tavrıyla beni şaşırtan farklı bir kadın, farklı bir yazar...

Özellikle Aşk romanında tasavvufu bugüne başarıyla taşıması beni müthiş etkilemişti. Yaşı uygun olan, altyapı olarak bu romanın dilinden anlayacağını düşündüğüm herkese okuması için yalvarmıştım. Kayıptı Aşk’ın okunmaması...

Ama İskender için, bilmem.

Anne -oğul, baba -kız, baba- oğul, anne -kız ilişkileri...

Tüm bu ilişkilerde yaşananlar, çarpıklıklar, zorluklar, suskunluklar, görmezden gelişler, kadınların bastırılmış yanları, erkek çocuk ayrımcılığı, kız çocukların geç fark edilişleri, hırçın mizaçları belki de bizim eğitimini aldığımız konular olduğu için; belki romanı okumaya başlayınca sonunu düşünebildiğim içindir bu bana yetmezlik...

Olayların gelişme biçim kahramanların geçmişte yaşadıklarıyla bugünkü yaşamlarıyla ve gelecekle ilgili kurdukları hayallerle çok hoş zenginleştirilmiş; ama teknik yapıdaki bu şarı, dildeki o dantelsi hava, konunun çözümünde yok gibi geldi bana.

O kadar hoş, dolu, zengin bir Türkçe ki yazarın kullandığı insan ister istemez bir kez daha hayran kalıyor; ama sanki Elif Şafak bu romanında olduğu yerden birkaç basamak aşağıya inmiş.

Belki ben bir okur olarak ondan daha güçlü, daha sıra dışı, daha kendi gibi kahramanlar bekliyorum.

Belki dildeki ve teknik yapıdaki sağlamlığını olayların çözüm noktasında da yakalamak istememin gerisinde bu vardır.

Bir yerli film izlemek değil, sonucu bana bırakılmış bir roman okumak istiyorum belki de ondan her seferinde...

Eserin erkek ve kadın dilleriyle ayrı ayrı düşünülüp yazılması çok ilgi çekici olmuş. Bana göre romanın asıl kahramanı İskender değil, Pembe…

Pembe’de hemen her şey var.

Zaten Elif Şafak’ın tüm karakterlerinde her şeyden biraz vardır. Tam iyi ya da tam kötü yok onda.

Pembe, içlerinde en inandırıcılığı yüksek, yaşayan, yolda yürürken yanından geçtiğimiz kadınlardan biri gibi.

Zaafları, yenilgileri, kendine göre bir ölçüde yaşayabildiği zaferleri ve anneliği ile çok sıradan; ama bir o kadar da dikkate değer biri.

İskender’in mektupları romana tat veren en önemli kısımlar…

Ama yine de adını koyamadığım, sanki daha derine inilebilecek, sanki devamı yazılabilecek, sanki Tobiko’nun, arkadaşlarının, Yunus’un, Esma’nın da eklenebilecek satırları varmış da Elif Şafak onları yazamamış gibi geliyor bana.

Gelişmesi çok uzun, sonucu çok kısa bir roman...

Bu kez kahramanları Elif’in izni olmaksızın acele etmişler sanki..

Ama unutmamak gerekir ki yazar her kitabıyla her okuru her zamanki gibi memnun etmek zorunda değil…

Yazar, yazar.

Biz de alır okuruz.

Damağımızda kalan lezzet çok da olabilir az da.

Şu önemli bir gerçektir ki ister derinleşsin ister daha yukarılarda kalsın, Elif Şafak ne yazarsa, ne zaman yazarsa hem kitaplar en yakınım olduğu için, hem yaptığım işten dolayı, yeni çıkanlarda onu arayıp bulacağım kesin.

Bir küçük not daha düşmeliyim.

Hangi kitapta olursa olsun, ister ilahi, ister mecazi; aşk her zaman baş köşede.

Bunu da bugün en iyi anlatan yazar o.

Elif Şafak’tan daha iyi anlatan ne zaman gelir işte onu da bilmem…