Yaşasın Cinsel Kimliğim!

Köşe Yazısı
6 Temmuz 2011 Çarşamba

Nuia MANA


Geçtiğimiz haftalarda Tel Aviv’de gay, lezbiyen, travesti haftasıydı. Belediyenin düzenlediği aktiviteler, sokak yürüyüşleri ve partiler vardı. O gün çalıştığım için büyük yürüyüşe katılamadım, ama arkadaşlardan resimlerini gördüm, hikâyelerini dinledim. Bu bildiğiniz anlamda bir yürüyüş değildi. Kızgın topluluklar sloganlar atmıyordu. Onun yerine barış içinde rengârenk giyinmiş kişiler şarkılar söyleyerek, dans ederek yürüdüler. Amaç halkın farkındalıgını yükseltmek ve anne-babalara çocuklarının cinsel oryantasyonlarına ve tecrübelerine saygı göstermeyi öğretmekti. 

Amerika’da üniversitedeyken cinselliğin akışkan olduğu öğretildi. Gittiğim üniversite (Brandeis University) Amerika’nın en liberal okullarından biri olarak tanınır. Öğrenci Cinsellik Ofisi diye bir ofisimiz vardı. Her salı akşamı toplantı olur, cinsel hastalıklar hakkında bilgilenir, nasıl prezervatif takılacağı öğretilirdi. Ve dediğim gibi cinsellik akışkan denirdi. Bu şu demek: Bugün heteroseksüel, yarın lezbiyen olabilirim. Bugün gay, yarın biseksüel olabilirim. Hayat boyu gay ya da heteroseksüel de olabilirim. Ama her ne isem ve etrafımdaki insanlar her ne iseler, kimseyi bir kutuya ya da kalıba sokmamalıyım. Bu bakış açısı bana hayatta çok yardımcı oldu. Ve bugün arkadaş grubuma baktığım zaman bu çeşitliliğin kattığı güzelliği minnetle karşılıyorum. 

Tel Aviv’deki gay, lezbiyen, travesti haftası boyunca yapılan partilerden birine katıldım. Cuma gecesi Tel Aviv Belediyesi şehir fuar merkezini bu parti için hazırladı. Renk renk, çeşit çeşit insanlar, her telden, her tarzdan insan hep beraber Lady Gaga’yla dans ettik. Sevgiyle birbirine sarılan, serbestçe kendi olup bağır çağır dans eden bir topluluktu gördüğüm. 

Dünyanın birçok yerinde cinsellikleri yüzünden ayırımcılık ve/veya şiddet gören insanların bir haftacık bile olsa rahatça özgürlüğü tatmalarını izlemek büyük keyifti benim için. Topluluk sadece İsrailli Yahudi ve Araplardan oluşmuyordu. Sırf bu gösteriler için Tel Aviv’e dışarıdan çok sayıda turist gelmişti. Sırf rahatça kendilerini ifade edebilmek için, rahatça cinsel kimliklerini kutlamak için! Ve Tel Aviv Belediyesi harika bir iş çıkardı. Bütün sokaklara gökkuşağı bayrakları asildi. Gökkuşağı bayrağı gay, lezbiyen ve travestilerin bayrağı. Ve bu gökkuşağını, yani insanlığın her rengini, sokaklarda dalgalanırken görmek çok güzeldi. 

Belki azınlık olarak büyümenin verdiği hassasiyettendir, ama dünyanın neresinde olursa olsun herhangi bir sebepten ayırım görenler için her zaman kalbim erimiştir. İnsanlığın daha çok şey öğrenmesi gerek. Hiçbir rengin diğerinden üstün olmadığını anlamalı, hepsinin gökkuşağına ayrı bir hava kattığı anlaşılmalıdır. 

Kanımca, gay, lezbiyen ve travestilerin birçok yerde saygı görmemelerinin sebebi insanlığın hala feminen enerjiye saygı göstermemesidir. Erkeklik üstün bir şeymiş gibi anlaşıldığı sürece gerek heteroseksüel kadınlar, gerek gay, lezbiyen ve travestiler ayırım görecektir. Ve aslına bakarsanız bu ayırım görenlerin azınlık değil, çoğunluk olduğunu gösterir. Bir kısım heteroseksüel erkek rahatça yaşarken geriye kalan çoğunluk zorluk çekmektedir. 

İnsanlık feminen enerjiye gereken önemi verdiği zaman, feminen enerjinin muazzamlığını anladığı zaman cinsellik konusu tabu olmaktan çıkacaktır. Ve kadın ya da erkek, herkes kendi içindeki feminenle barıştığında dünya çok daha güzel bir yer olacak. Çünkü kadınlık ya da erkeklik aslında dışarıda değil, içerdedir. Herkes hem kadın, hem erkektir. Çünkü en derinde insan ruhu iki cinsiyeti de barındırır.  

Sevgiyle.