Zıbar da uyu!

Amerika’da geçtiğimiz aylarda bir kitap en çok satanlar listesine girdi. Adı: ‘Go the F.ck To Sleep’. Anlamı: ‘Zıbar da uyu’yu sollayacak kıvamda bir küfür. Kitap, uyumak için masal diye tutturan ama bir türlü uyumayan açıkgöz çocuklara adanan bir yetişkin kitabı. 

Riva ŞALHON Köşe Yazısı
6 Temmuz 2011 Çarşamba

Amerika’da geçtiğimiz aylarda bir kitap en çok satanlar listesine girdi. Adı: ‘Go the F.ck To Sleep’. Anlamı: ‘Zıbar da uyu’yu sollayacak kıvamda bir küfür. Kitap, uyumak için masal diye tutturan ama bir türlü uyumayan açıkgöz çocuklara adanan bir yetişkin kitabı. Masalsı bir üslupla yazılmış olup, masalsı çizimlerle süslenmiş olan bu kitap, karanlık odada çocuk uyutmaya çalışan cinnet aşamasındaki bir anne veya babanın çocuğuna ‘sakin’ bir sesle kitap okurken gerçekte aklından geçenleri küfürlü bir isyan şeklinde dile getiriyor. Tabii ki komedi. Kimse bunları cidden çocuğuna söylemez. Ama odayı terk etmeye can atan ebeveynin gitgide uzayan ritüelde ne kadar hınçlandığını gayet iyi ifade ediyor. 

Çocukların sezgisi çok kuvvetli. Odadaki yatırma faslının kısa kesilmesini arzulayan bir anne veya babayı mutlaka anlıyorlar. Kendisinden daha önemli bir hayatın dışarıda aktığını ve baştan savılmaya çalışıldığını hissediyor. Güvensizlik hissedip uykuya direniyor. Zira yatıran kişinin kalp atışları yavaşlamıyor. Sürekli saatine bakıyor. Çocuğun her dediğine uymaya çalışıyor. Bir tür kölelik uygulaması, yeter ki bitse de gitse… Bizim evdeki durumdan hatırladığım kadarı ile usulca odadan her çıkmaya çalıştığımda daha büyük taleplerle geri çağırılırdım. Halbuki yanlarında önce kıkırdaşıp sonra hafifçe gevşeyip, ritmi düşürüp, düşüncelerden arındığımda çok kısa sürede düzenli nefes alışlar duymaya başlardım. 

Şimdi düşünüyorum da… Çok mu önemliydi koşturduğumuz yerler? Orada keşke daha fazla dursaymışım da onlar beni ‘hadi kalk’ diye dürtselermiş… O günlerde bana ileriden bir sayfa açıp gösterselerdi belki yatırma faslında o minik ellere sarılıp biraz daha fazla mesai yapmaya gönüllü olurdum. İlerden sayfayı çoğunuz tahmin ediyorsunuzdur. Sizden bile geç yatan, yazları uzun süreliğine yaz okullarına giden ve büyük ihtimalle gitgide daha az göreceğiniz pek de minik olmayan eller…

Ufak çocukları olanlar bilir. Yaz gelince anneyi dehşet kaplar. Yazlıktan işe gitmek zordur. Çocukların bir şikayetleri olmadığı halde hafif hüzünlü bakışları olur. Veya anneye öyle gelir. Öğlenden sonra telefonla gün içinde olanları başlıklardan öğrenme çabası. Onlarla olmak yerine yaz rehavetinde iş yapma çabası. Bitmeyen yarım yamalak olma hissi… Ne olup bittiğini öğrenen ama yaşayamayan anneler. Seneler sonra ise ayakları üzerinde duran ve annesiz de her işlerini görebilen küçük adamlar.

Tamam, ‘çocuklar hayatı domine etmemeli, onların etrafında pervane olduğumuzda daha mı çok değerimizi bilecekler’ gibi tartışmalara hak veriyorum. Ama gün gelecek rolleri değişeceğiz. Onlar bizimle sevecen ama nezaketen vakit geçirme temposuna girecekler. Mesajlaşarak günleri nasıl geçiyor takip eder duruma geleceğiz. Bu gece bizimle yer misiniz diye tatlı davetler göndereceğiz.

Bu yüzden, her ne kadar yük gibi görünse de, yatağınıza giderken boş yataklarını göreceğiniz günleri düşünerek ufaklıkların yatma ritüeline ortak olun. Onlardan öğrenecek çok şey var. Ve dışarıda sizi bekleyen hiç bir şey o odadaki vakti telafi edecek değerde değil… Amazon’da satış rekorları kıran kitap sakin anne babalar çoğaldıkça listede aşağılara iner…