Benim babam bir kahramandı…

“Bu yazı yalnız ve babasız kalan oğullar için…”

 19 Haziran Pazar Babalar Günü… Babamın aramızdan ayrılıp görünmez oluşunun sekizinci yılı olacak. İnsan çok sevdiği birini kaybettiğinde ister istemez hayatı yeniden sorgulamaya başlıyor.

Mois GABAY Köşe Yazısı
22 Haziran 2011 Çarşamba

“Bu yazı yalnız ve babasız kalan oğullar için…”

 

19 Haziran Pazar Babalar Günü… Babamın aramızdan ayrılıp görünmez oluşunun sekizinci yılı olacak. İnsan çok sevdiği birini kaybettiğinde ister istemez hayatı yeniden sorgulamaya başlıyor. O zamana kadar kimi zamanlar eleştirip anlamaya zorlandığı o insanın hayatına farklı bir şekilde bakabiliyor. Hele bir de onun geçtiği yollardan geçtikçe onun hayatında olmayışının eksikliğini daha da iyi kavrıyor.

O zamana kadar kimi zamanlar eleştirip anlamaya zorlandığı o insanın hayatına farklı bir şekilde bakabiliyor. Hele bir de onun geçtiği yollardan geçtikçe onun hayatında olmayışının eksikliğini daha da iyi kavrıyor.

Babamla ilgili anılarımda çok önemli sahneler var, hepsi bir filmin kesitleri gibi parça parça önümden geçiyor çoğu zaman… Mesela Bar-Mitzva işlemleri için beni okuldan alıp Hahambaşılığa götürüp sonra Beyoğlu’nda gezdiğimiz bir gün var. O gün baba oğul bütün gün İstiklal’i dolaşıp yarım kulakla o binalardaki hayatı biraz sıkılarak dinlemiştim. Bütün gün amansız diyaliz hastalığı sanki hiç olmamış gibi bir enerjiyle bu görevi bitirmeye uğraşıyordu. Diğer bir anım ise okuldaki bursum kesildiği zaman verdiği o zor karardı. “Ben de bir gün oğlumun aynı özel okulda devamı mı yoksa evimizin satılması mı tercihi arasında kalsam acaba aynı kararı verebilecek miyim?” diye hep kendime sorarım. Çocukken hep eleştirmiştim bu yüzden babamı, tabii bunda aile dostlarımızın da etkisi olmuştu. Her zaman kaybolup giden koskoca bir fabrika ve servetten bahsedip “Ah keşke Mois bunları görseydi!” deyip dururlardı. Ama şimdi babamı daha iyi anlıyorum. O bu hayattaki en büyük yatırımını bana yaptı. Bir gün yok olacak hanlar hamamlar yerine ufaklıktan beri benimle geçirdiği uzun vakitler, sevgisi ve imkânsızlıkların ötesinde bir hayattı onun mirası… Şimdi geriye baktığımda yaptığım tercihlerden dinlediğim müziklere okuduğum kitaplardan hayatımdaki insanlara hepsinde anne ve babamın bir izi var. 

2005 yılıydı, “Babam ve Oğlum” filmine gittiğimde babamın cenazesinden sonra ilk defa bu kadar dolu bir şekilde ağladığımı hatırlıyorum. O gün babamı alıp karşılıklı bir kadeh şarap içmek ve anlatamadıklarımızı o güne dek hiç olmadığı kadar dinlemek istemiştim. Babalık zor zanaat, insan ancak bir gün baba olacağını anlayınca nedense babasını daha iyi anlıyor. Şöyle bir düşünsenize ne kadar zorluklarla boğuşan babalar var bu hayatta? Hele bir de farklı bir dinden biriyle evlenip sonrasında oğlunu veya kızını kendi kültüründe yetiştirmeye çalışan babaları düşünün. Bir yandan çocuğunun bu farklılığı hissetmemesi için ona en iyi koşulları sağlamaya çalışan, öteki taraftan da aile ile aşk arasında sorumluluklarını eksiksiz yerine getirmeye çalışan yalnız babalardır onlar… Babamı kaybettiğim gün bunun sadece benim başıma gelebilecek bir olay olduğunu düşünmüştüm. Zaman geçip etrafımda babasını kaybetmiş tanıdıklarımı gördükçe babasız kalmanın duygusunu onlarla da paylaşmayı öğrendim. Ben aslında tam da “babasının oğlu” denilebileceklerdenim. Hareketlerimden, kararlarıma, yaşamdaki amaçlarımdan bile bile lades yaptığım her duruma kadar babamın yanımdaymış gibi beni izlediğini hissedebiliyorum. Benim gibi babası olmayanlara zor günlerden biridir babalar günü… Ama size bir sözüm var. Senede bir gün kahramanınız olan babanızı etrafınızla paylaşın. O sanki hayattaymış gibi alın onun en yakın hatırası olan annenizi ve babanızla gittiğiniz özel yerlerden bir daha geçin. O hayattayken yaşadıklarınızı anımsayın. O gün babanızın sevdiği şarkıları çalın, ben böyle ayakta duruyorum.

Sevgili Babacığım;

Sen bize veda ettiğinden beri burada hayat çok çabuk değişti. Artık ne eskisi gibi her sene hep beraber koleje gittiğimiz o ‘homecoming’ günleri var ne de küçüklüğümün Bizim Tepesi… Hele bu sene askerdeyken seni o kadar aradım ki ama senin öğretilerin hep yanımdaydı. Geçen sene Londra’ya gittiğimde sanki senin gençliğin karşımdaydı. Bu arada fonda Ajda Pekkan çalıyor ve Enrico Macias ile de tanıştım… Belki şaşıracaksın ama oğlun kendi deyimiyle gittikçe demode oluyor ve evde artık babasının plaklarını çalıyor. Etrafta bana İstanbul’u anlatacak senin gibi eski toprak birilerini arıyorum. Şimdilerde senin dönemin dizilerde anlatılıyor ve ben bir kez daha ne tür zorluklarla boğuştuğunu anlıyorum. Sen gittikten kısa bir süre sonra sinagoglarımızı bombaladılar ve ben bir kez daha senin bana boşuna kızmadığını gördüm. Kaderi kimin kalemi çizer alnımıza? Annem bana belli etmemeye çalışsa da seni çok özlüyor ve halen eskisi gibi üstüme titriyor. Keşke Taksim’deki o yüksek tavanlı evden hiç çıkmasaydık. Aile hatıralarımızı aynen saklıyorum ama bu Osmanbey sanki üstüme geliyor. Beni zaten takip ediyorsun ama yine de söyleyeyim burada yazı yazıyorum, iş olarak da eskiden senle gezdiğimiz o otelleri artık yalnız geziyorum. Baba, “Oğlum ne yazısı aman ters bir şey yazıp başını belaya sokmayasın,” dediğini duyar gibiyim! Sen bana hep derdin ya “Oğlum adam tanı, çevreni geniş tut, herkesi olduğu gibi kabul et ve değişikliklere ayak uydurmayı öğren” diye boşuna dil dökmemişsin.  Bu arada ben de âşık oldum sen gittikten kısa bir süre sonra hem de en sevdiğim şarkı “historia de un amor” oldu uzun bir dönem… Hayatımdaki her başarıda her mutlu anımda hep bir yanım eksik kalıyor, senin de var olduğun bir dünyayı özlüyorum… Baba sinemaya gidelim mi? Ya da Beyoğlu’na gezmeye, hatta The Marmara’da Şevket Uğurluer dinlemeye? Baba okulumu bitirdim, arabayı bana verir misin artık? Baba, uyuyor musun? Merak etme baba, çok geç kalmam…

 Yılmadan “evet” diyen sürekli kendinden, hayatından veren babalarımıza ne yapsak azdır. Biz de onların hak ettiği değeri anımsamak için Babalar Günü’nü beklemeyelim. Eğer babanız hayattaysa bunun kıymetini bilin, hayat denen bu uzun yolda onlarla birlikte yürümeye devam edin. Seni binlerce kez sevgiyle öpüyorum canım babacığım!

Babalar Günü’nüz kutlu olsun!