Ara öğün- ana yemek

 

Riva ŞALHON Köşe Yazısı
22 Haziran 2011 Çarşamba

Benim için araba sürmek bir oyun. Başkasının kullandığı araçta rahat etmem. Sürücüyken yola yapışmayı da, gezinmeyi de, trafikte durağanların arasından sıyrılmayı da bilirim. Kısacası amaca göre rolleri çabuk benimserim. Geçtiğimiz hafta İstanbul Park’ta gerçek Formula1 pistinde BMW z4 ile sürüş yapma olanağı yakaladım. Çok risk alma durumu yoktu: İdeal çizgiyi gösteren öncü otomobilin arkasında tur atacağız, olay bundan ibaret. Şen kahkahalar içinde kendimi oraya attım: Bu işi benden daha iyi kim yapabilir ki? Yedi tur sonunda görünen oydu ki, benim TEM’de oyun diye yaptığım pek çok uygulama, (ki etraf aşırı hız yapan cengaverlerle dolu) daha zorlu yol şartlarında tamamen geçersiz!… Kendimi dıştan içe, içten dışa savrulurken buldum. Hele sekiz numaralı viraja yanlış girin, bakın neler oluyor… İnsanın kendi kullandığı arabada midesi bulanır mı? Bulanır! Çok iyi bir sürücüymüş gibi havalı şeyler yapmayı bırakacağım sanırım.

Bu maceramı nasıl gerçek bir konuya bağlayacağımı kara kara düşünüyorum. Şöyle bir geçiş yapsam diyorum: Zevk için yapılan hareketlerin hayatta asıl büyük mutluluklara zarar verme ihtimali var. Ara atıştırmaların özenle hazırlanmış ana yemeğe iştah bırakmaması gibi… Trafikte cambazlık yaparken oluşabilecek aksiliklerin asıl varma noktasına heves bırakmaması gibi… İyi yemek ve iyi yaşam felsefesini savunan Epicurus’un önerdiği gibi tamamen zevk için yaşamak gibi yaklaşımlar insanın hayat kalitesini ve gerçek hazlara erişimini azaltabilir. Örneğin Amy Winehouse’un koskoca bir kariyeri alaşağı edecek kadar sorumsuzca alkol ve ilaç almaya devam etmesine ne demeli? Bu kadar mı insan kendini yok edici davranır… Asıl işi olan sahne performansına engel olacak kadar anlık zevklerin esiri olması felaket.

Aynı şekilde, insanın dost sohbetlerinde kendini bilmez bir şekilde ileri geri tahminler yapması da onun meslek hayatında hedeflerine ulaşmasına mani oluşturabiliyor. Örneğin İnan Kıraç’ın bir sohbet sırasında Emre Kongar ile seçim sonucu üzerine yemeğine bahse girmesi basına konu olmuş, bu da kendisinin ‘bazı riskleri üstlenmiş’ olması şeklinde değerlendirilmişti. Bugünlerde yüzde yüz yerli taksi üretmek üzere tasarlanan V1 isimli ‘Geleceğin Taksisi’ gündemde. O sohbetin mesleki olumsuzluklara yol açma ihtimali, o anda keyifle sürdürülen bir sohbetin ne kadar gereksiz olduğunu kanıtlıyor. Yani insan ağzından çıkanı birkaç kere tartmalı, ileri geri konuşmaların o anlık verdiği hazzın uzun vadedeki bazı hedefleri yok etmesine izin vermemeli!...

-Öyle mi? -Değil mi?

Her neyse kısacası, kafam biraz karışık… Özenle hazırlanmış bir ziyafetin tam anlamıyla hakkını vermek için ara atıştırmalardan uzak duracağız gibi yaklaşımlar sanırım artık diyetisyenler tarafından tam da tasvip edilmiyor. Sanırım sık aralıklarla çalışan bir metabolizma, her tür öğünün daha hafif geçiştirilmesine yardımcı oluyor. Bu metaforun içinden çıkamayabilirsiniz. İnanın ben bile tam çözebilmiş değilim…