Eskişehir 222

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
27 Ekim 2010 Çarşamba

Geçtiğimiz hafta sonu çok sevdiğimiz bir dostumuza yeni ev tebriki için ziyarete gittik. Bir araya gelip sohbet etmek çok keyifliydi de, işin ‘yolculuk’ kısmı için aynısını söyleyemeyeceğim. Şişli’den Göztepe’ye gidiş, sonrasında da dönüş 3,5 saatimizi aldı…

Oysa ki, aynı hafta küçük bir topluluk ekspres trenle 3,5 saatte Eskişehir’e ulaştık. Son zamanlarda yaptığım en ilgi çekici ve en huzurlu gezi oldu diyebilirim. Huzurluydu zira havası çok mülayimdi. Şehrin çevresi barajlar ve göletlerle çevrili olduğu için, nem oranı yok denecek kadar az. Sokaktaki insanlar sakin, klakson sesi yok. İlgi çekici tarafı ise kente yıllardır hizmet veren Eskişehir Anadolu Üniversitesi eski rektörü olan Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’in geniş vizyonundan kaynaklanıyor.

Eskişehir çok güzel bir kent olmayabilir. Ancak son yirmi sene içindeki gelişimi hayran kalınacak boyutta. Ve en önemlisi halkın Büyükerşen’e duyduğu güven. Az zorlanmamış DSP kökenli başkan. Eskişehir 82 ilde ödenek almayan tek kent.Belediye Başkanı şehrin giderlerini karşılamak amacıyla beş şirket kurmuş.

 Çiçekçi kız heykeli Kent Parkı’nda ziyaretçileri karşılıyor. Aynı mekanda artezyen suyundan oluşturulmuş bir plaj mevcut. Amaç Eskişehir’deki çocukları, sanal da olsa, deniz kavramıyla tanıştırmak. Şelale Parkı ile Bilim ve Kültür Parkı da göletler ve yeşillikler arasında gezmeğe doyamadığımız yerler arasındaydı. Nitekim son yıllarda şehir için ‘yeşillikler içinde bir Eskişehir’ yerine, ‘Eskişehir yeşilliklerin içinde doğdu’ deniyor.

Yirmi beş yıllık su rezervi olan şehrin nüfusu 600 bin. Bunun yanı sıra öğrenci nüfusu 90 bin. Anadolu Üniversitesi ile Osmangazi Üniversitesi öğrencileri Eskişehir’e genç bir ruh katıyor. Anadolu Üniversitesi’nin kampüsü Amerika’daki benzerlerini aratmıyor. Ayrıca kentte okur yazar oranı ortalama %95. Eğitim seviyesinin bu denli yüksek oluşu kültürel projelere duyulan ilgiyi arttırdı. Nitekim ziyaret ettiğimiz tiyatro ve opera binasının görkemi karşısında şaşırıp kaldık. Rehberimiz; ‘biletler her ayın birinci günü satışa çıkar ve iki saat içinde tükenir’ dedi. Fazıl Say’ı veya ‘Saraydan Kız Kaçırma’yı izlemek için alınan biletin fiyatı 2 T.L. Bu da Büyükerşen sayesinde halka dönük yapılan bir kültür çalışması. Binayı gezerken senfoni orkestrasının prova yapan birkaç üyesini dinleme keyfine vardık.

Her gittiğimiz yer ayrı bir hayranlık oluşturdu bizde. 23 köprüsü olan Porsuk Çayı’nda ‘bateau mouche’larla dolaşmak; Kurşunlu Külliyesi’ni; Çağdaş Cam Müzesi’ni gezmek çok hoş bir deneyimdi.

Hayran kaldığım diğer bir yöre ise Odunpazarı Mahallesi idi. Eskişehir’in ilk yerleşim bölgesi olan Odunpazarı semtinde Osmanlı Dönemi’nden kalmış  Safranbolu  tarzında evler bulunuyor. Odunpazarı Evleri Yaşatma projesi, Dünya Bankası ile Eskişehir Belediyesi’nin ortak yapımı. Belediye binaların sadece dış cephelerini onarıyor, içleri ile oturanlar ilgileniyor. Sokaklar boyu uzanan Odunpazarı evlerinin kimileri cafe olarak hizmet veriyor. Soluklanmak için gittiğimiz ‘Leylek Yuvası’ bunlardan biriydi. Parke taşların üstündeki taburelerde oturduk; ortamızda bir de sini masa. O otantik atmosferin içinde yapılan servis çok zarif, yiyecekler ise son derece lezzetliydi.

Eskişehir sokaklarında geceleri hiç çekinmeden dolaşabilirsiniz. Yolda taksi aramayın; çok ilginç bir çözüm getirmişler. Keşke bizde de uygulayabilseler. Her elektrik lambası direğinin boy hizasına bir buton koymuşlar. Butona basıyorsunuz, iki dakika içinde taksi geliyor…

Bu arada gecelerinizi de boş bırakmayın. Ne kadar yorgun olsanız da eski bir kereste fabrikasından eğlence parkına dönüştürülen 222’ye mutlaka gidin.

Rehberimiz; “Geri döndüğünüzde Eskişehir’i anlatın, dünya bizi bilmeli” dedi. Haklıydı. Bu yazı 20-21 Ekim’de ziyarete gelen İstanbullu turistlerin Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’e  ve rehberimiz Aydın Bey’e minnetimizin ifadesidir.