KORAH: Peraşa üzerine değişik bakışlar

Rav İzak ALALUF Köşe Yazısı
9 Haziran 2010 Çarşamba

*Gemara’da anlatılan bir midraşa bakalım: Korah Moşe’ye isyan ettiği anda güneş ve ay Tanrı’ya şöyle derler: Eğer Amram’ın oğlunun yanında yer alacaksan bizler parlamaya devam edeceğiz. Aksi takdirde bizler yokuz. Güzel bir midraş ama bizlere verdiği mesaj nedir? Bunu anlamak için öncelikle kâinatın yaratılışında yer alan bir pasuğa hemen ardından da onunla ilgili bir midraşa bakacağız.

Pasuk şöyle diyor: “Ve tanrı iki büyük ışık kaynağı yaptı. Büyük ışık kaynağını güne hükmetmesi için, küçük ışık kaynağını da geceye hükmetmesi için (atadı) ve yıldızları (yarattı). (Bereşit 1/6)

Bu pasuk için anlatılan midraşta ay bu duruma itiraz eder görünür. Nasıl ki bir büroda iki patron olamayacaksa iki büyük kaynağının olması da doğru değildir şeklinde itirazda bulunur. Tanrı bunun üzerine hem ayı küçültür hem de ışık verme özelliğini ortadan kaldırarak onu diğer uydular ve gezegenler gibi güneşe bağımlı kılar.

Korah isyanında benzer bir tecrübeyi yaşayan güneş ve ay bu nedenle sessiz kalamazlar. Ancak bir noktaya dikkat edelim. İtiraz eden sadece güneş değil onunla birlikte aydır. Çünkü ay başına gelenlerden gereken dersi çıkarmış ve tabiri caizse kaderine boyun eğmiştir. Birçok şeye sahipken Korah ise isyanı saçma sapan nedenlerden başlatmış, olaylardan ders almayı aklına bile getirmemiş hem bu dünyayı hem de gelecek dünyadaki payını kaybederek bu hırsının bedelini çok ağır bir şekilde ödemiştir. Vayikah Korah – Korah aldı. Raşi Korah’ın bunedenlerle çok kötü bir anlaşma aldığını söylemektedir. 

**Bene Yisrael Tanrı’yı tam on kez denerler; Pasuk şöyle der: “Beni on kez sınadılar hiçbirinde de sesimi dinlemediler. Bu on yanlışın tamamını değilse üç tanesini gözlem altına alalım ve aradaki farkın neler olduğunu görmeye çalışalım.

Birincisi altın buzağıdır. Moşe gecikince halkın bir kısmı Aaron’dan altın buzağı yapmasını ister ve Tanrı’ya karşı işlenecek en büyük yanlışlardan üç tanesi burada yapılır. Altın buzağıya tapma yani ‘avoda zara’, bunun etkisiyle gelişen zina yani ‘giluy arayot’ ve karşı gelen insanları öldürme şeklinde ortaya çıkan cinayet yani ‘şfihut damim’. RaMBaM Sefer Amada, İlhot Yesode Atora’da bu üç günahın ölüm tehlikesi karşısında bile yapılmaması gerektiğini öğretir. Ve buna ‘yaareg veal yaavod’  der. Bu günahın sonunda 3000 kişi hayatını kaybeder. Bunlar günaha bizzat iştirak etmiş kişilerdir ve kalan halk Moşe’nin Tefilası sonunda kurtulabilmiştir.

İkinci olumsuz olay öncülerin Erets Yisrael hakkında verdikleri olumsuz rapordur. Midraş öncülerin koltuklarını bırakmak istemediklerinden kırk gün boyunca Erets Yisrael’in güzelliklerini göreceklerine ve bu konuda halkı ikna etmeye çalışacaklarına nasıl olumsuz rapor vereceklerini çalıştıklarını öğretir. Bunun sonucunda öncüler Erets Yisrael hakkında yaptıkları laşon ara’nın bedelini hayatları ile ödemişlerdir. Halk bu sefer daha ciddi bir cezaya çarptırılmış ve o nesil Erets Yisrael’e girme hakkını kaybetmiştir. Birinci olayla Tanrı Kendi’sine karşı işlenen günahta hoşgörülü davranmıştır. İkinci olay daha toplumsaldır ve merhamet ipi biraz daha gerilmiştir.

Nihayet Korah olayında en başta Korah ve etrafı toprak tarafından yutulur. Korah’ın oğulları zamanında teşuva yaptıklarından kurtulurlar. Ketoret getirme cesaretini gösteren ikiyiz elli asil de hayatını kaybeder. Bu olaydan Moşe’nin sorumlu tutulması sonucunda başlayan isyanda 14.700 kişinin canı anında bedeni terk eder. Moşe’nin bildiği ‘ketoret’ sırrı sayesinde ölümler daha yayılmadan durur. Burada Tanrı hiç de hoşgörülü davranmamıştır. Çünkü burada hedef Moşe’dir ve Bene Yisrael ‘ben adam lehavero – insan insan arasındaki’ mitsvalarda yanlış yapmışlardır. Bu günahlar Tanrı’nın daha zor affettiği günahlar grubuna girer.

Benzer bir şekilde insanların toplu bir şekilde ahlaki çöküntüsünün bir sonucu olan tufanda beşer ortadan kalkar. Halbuki Tanrı’yı hedefleyen Babil kulesinde sadece diller değişir ve dağılma meydana gelir. Yani ceza daha hafifitir. Bunun da nedeni bu zamanda insanlar arasında mutlak bir birlikteliğin olmasıdır.