Mutlu Gitmenin Sırrı

Para kazanmakta büyük başarı sağlayan iş insanları, çoğu zaman o kaynakları ihtiyaç sahiplerine sosyal fayda olarak geri döndürmekte nedense hazırlıksız yakalanmaktadırlar. Oysa, henüz hayatta iken, bir program dahilinde ellerindeki fonları ve değerleri arkalarında daha iyi bir dünya bırakmak adına bağışlayabilirler.

Metin BONFİL Köşe Yazısı
11 Ağustos 2010 Çarşamba

Fortune Dergisi’nin Haziran sayısında ilgimi çeken bir yazı vardı. Dergi, kapak sayfasında Warren Buffett ile Bill Gates ve eşi Melinda Gates’in gülen fotoğraflarının üzerine “600 milyar dolarlık hedef” başlığını atmıştı.

Amerika’nın ultra-zengin 400 ailesinin varlıklarının 1,2 trilyon dolar olduğu, Microsoft’un patronu Bill ve Melinda Gates’in bu varlıkların en az yarısının topluma geri döndürülmek üzere hayır işlerine bağışlanmasını sağlamak üzere bir kampanya başlattığını kaydediyordu bu yazı.

Efsanevi yatırımcı Warren Buffett (ki kendisi 1986’daki bir söyleşide parayı çocuklara bırakmanın yanlış olduğunu kaydetmiş idi) bu kampanyanın en önde gelen katılımcısı. Gates ve Buffettler’in servetlerinin bir arada 100 milyar doları aştığı tahmin ediliyor. Geçtiğimiz sene, Buffett o günkü değeri ile 31 milyar dolarını Bill and Melinda Gates Vakfı’na bağışlayacağını ilan etmişti.

Bakınız, Buffet kendi ağzından bu girişimini nasıl değerlendirmiş:

“2006 senesinde Berkshire Hathaway hisselerimin tamamını filantrofi işlerine vermeyi taahhüt ettim. O kararı vermiş olmaktan halen çok mutluyum.

Şimdilerde Bill ve Melinda Gates yüzlerce zengin Amerikalıya varlıklarının en az % 50’sini hayır işlerine bağışlamaları için bir girişim başlattılar. Bu vesile ile ben de, o gün böyle bir karar vermemin arkasında yatan felsefemi tekrar açıklamak istiyorum:

Öncelikle, işte taahhüdüm: Bundan sonraki yaşamımda veya en geç ölümümde, varlığımın en az % 99’unu hayır kurumlarına bağışlamış olacağım. Dolar olarak ifade edilince, bu çok büyük bir taahhüt gibi görülebilir. Ama göreceli olarak bakıldığında, birçok insanın her gün bundan daha fazlasını başkalarına vermekte olduğunu görüyoruz.

Milyonlarca insan her gün kiliseye, okullara ve başka hayır kurumlarına bağışlar yapmakta ve belki de ailelerine fayda sağlayacak bir kaynağı başkalarının iyiliğine tahsis etmektedirler. Bu kişiler tarafından verilen dolarlar, belki de onlar açısından eksik gidilen bir sinema veya keyfinden mahrum kalınan restoranda bir akşam yemeği demektir. Oysa ben ve ailem, varlığımızın % 99’unu bağışlasak dahi, hiçbir isteğimizden vazgeçmek zorunda değiliz.

Yanı sıra, bu taahhüdü vermekle en değerli varlığım olan ‘zaman’ımı dahi vermiş olmuyorum. Aralarında üç çocuğumun da bulunduğu birçok hayırsever insan, başkalarına yardım amacıyla kendi zamanlarını harcamaktalar. Bu tür bağışlar, çoğu zaman paradan dahi daha değerli olabilmektedir. Bunalım geçiren bir çocuğa rehberlik yapan, onunla arkadaş olan şefkatli birinin vermekte olduğu destek, paradan daha değerli değil midir? Kız kardeşim Doris de bu şekilde çok hayırlar yapmaktadır. Bense, şimdiye kadar bu işlere pek zaman ayırmadığımı itiraf etmeliyim.

Ancak benim de yapabileceklerim var: Berkshire Hathaway hisselerimi ihtiyaç anında nakde çevrilebilecek şekilde ihtiyaç sahibi olan kişilerin emrine tahsis ediyorum. O insanlar, zamanında kartlar onlara öyle dağıtıldığı için, başkaları kadar şanslı başlamamışlar hayata...

Bugüne kadar varlığımın % 20’sini dağıttım bile [6 milyar dolar]. Bundan sonra da her yıl, varlığımın % 4’üne denk gelen bir miktarı hayır kurumlarına aktaracağım. Ben ölünce, kalan kısmın tümü hayır kurumlarına gidecek. Tüm varlığımın devredilmesinden sonra en fazla on sene içerisinde de hepsinin harcanmış olmasını vasiyet ediyorum. Faizi ile de faydalı işler yapılabilir; ancak ben paramın tümünün bugünün ihtiyaçlarına hemen harcanmasını istiyorum...

Bu vasiyetim, benim ve çocuklarımın hayatını hiç değiştirmeyecek. Çocuklarımın rahat bir hayatı var ve verimli bir hayat sürmekteler. Ben de tüm varlığımın % 99’unu bağışlamış olsam dahi, hayatta isteyebileceğim her şeyi yapabilecek paraya zaten sahip olmaya devam edeceğim.

Materyal dünyada bazı şeylerin, hayatınızı daha zevkli kıldığı bir gerçektir. Mesela, özel uçağımdan memnunum; ancak, değişik yerlerde yarım düzine eve sahip olmayı hiç istemezdim. Sahip olduğunuzu zannettiğiniz eşyalarınız, bir müddet sonra, size sahip olurlar. En çok değer verdiğim varlıklarımdan biri, sağlıklı olmanın yanı sıra, enteresan, çok yönlü ve uzun soluklu arkadaşlıklardır.”

Böyle açıklıyor Buffett, neden 31 milyar dolarını Bill ve Melinda Gates Vakfı’na bağışladığını. Kendisi, 1986’da sadece 1,5 milyar doları varken de aynı şeyi söylemiş. Bununla kalmayıp, parayı çocuklara bırakmanın da yanlış olduğunu, onlara ihtiyaçlarını giderecek kadar bir paradan fazlasını bırakmanın mutluluk değil, aksine mutsuzluk üreteceğini söylemiş.

Girişimcilikleri, zekâları, şansları ve çalışkanlıkları sayesinde çok büyük zenginlik yaratmış ailelerde, kurucu neslin yok olması ile başlayan miras kavgalarının o varlıkları nasıl süratle tükettiğini görmemek mümkün değil.  Ölümle başlayan miras kavgalarının öz kardeşleri nasıl aynı masada yemek yiyemeyen, sadece avukatları aracılığı ile konuşan duruma getirdiğini bilenlerimiz çoktur.

Para kazanmakta büyük başarı sağlayan iş insanları, çoğu zaman o kaynakları ihtiyaç sahiplerine sosyal fayda olarak geri döndürmekte nedense hazırlıksız yakalanmaktadırlar. Oysa, henüz hayatta iken, bir program dahilinde ellerindeki fonları ve değerleri arkalarında daha iyi bir dünya bırakmak adına bağışlayabilirler. Hem de, varlıklarını bağışlarken, başarısı tescillenmiş vizyonlarını en güzel şekilde tarif edebilir, iyiliklerini şekillendirebilirler üstüne...

Yanlış anlaşılmasın, bugün varlıklarını hayır kurumlarına bağışlayanların sayısı hiç az değildir. Yine de, toplumumuzda da Buffett ve Gates örnekleri çoğalırsa, bu büyük varlıkları düzgün bir şekilde yönetecek adamları bulmak, parayı bulmaktan dahi güç olacaktır.

http://features.blogs.fortune.cnn.com/2010/06/16/gates-buffett-600-billion-dollar-philanthropy-challenge