On numara artık sessiz

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
11 Ağustos 2010 Çarşamba

- Anet, Jak Telvi’nin abonmanını iptal et.

Muhasebe ve abone sorumlumuz Anet Pase için, bu kısacık cümle yeterince açıklayıcıydı.

-Yapma ya, çok üzüldüm; başın sağ olsun.

Sık sık görüşen insanlar az sözcüklerle de birbirini çabuk anlayabiliyor. Tıpkı, otuz beş yıllık komşularım  Eti ve Jak Telvi ile olduğu gibi. Birkaç sene evvel Eti aramızdan ayrıldı. Şimdi de Jak’ı kaybettik. Tabii ki, en büyük acı ailenin. Ancak komşu olarak onca yılın verdiği alışkanlık yerini sessizliğe bırakınca bu yokluğa alışmak çok ama çok zor olacak.

Onlar 10 numaralı dairede, biz de 9 numaralı dairede oturduk. Yıllar boyu bu iki daire arasında bütün bir yaşam taşındı. O kadar ki, iki ev arasındaki trafiği gören kimi dostlar, ‘Sizin evin iki kapısı mı var?’ diye sorarlardı. Gerçekten de iki dairenin kapısı iyi ve kötü günde birbirine hep açık oldu.

Evden televizyon sesi geliyor veya Jak boğazına takılan gıcıktan kurtulmak için kesik kesik öksürüyorsa, yan tarafta asayiş berkemal demekti. Yoksa hemen kapısını tıklatırdık. Kahkahasının dozu ve koltukta oturuş şekli onun barometresiydi.

Çocuklarım Telvi’lerin evinde büyüdü, ben onlarla olgunlaştım, eşim ise bayram ziyaretlerini hiç eksik etmedi.

***

Sevgili Jak,

Otuz beş yıl içinde bana ve aileme bir dost, bir yol gösterici oldun. Çok özelimizi paylaştık; çok güldük, kimi zaman da üzüldük.

Aile kavramı senin için her şeyin üstündeydi. Geleneklerin sürdürülmesi, çocukların bir arada olması çok önemliydi. Kızın Mirey’in yanı sıra torunun Yael’in de koruyucu kanatlarıyla bu alışkanlığı sürdürmesinden öylesine  memnundun ki… Torunların sayısı arttıkça, gülerek: “Bu ailenin trafiğini takip etmek zorlaşıyor” derdin.

***

Hayat adamıydı Jak Telvi. Yüzü her zaman gülerdi. Nadiren somurttuğuna tanık oldum. Zaten somurtanlardan, hastalıklardan uzun uzun söz edenlerden ve olumsuz fikirlerden hiç hazzetmezdi. Üzücü olayları paylaşır ancak bütünleşmemeyi de bilirdi.

İnançlı bir insandı Jak Telvi. Uzun yıllar her cumartesi sabahı kuzeni Jak Fransez ile birlikte Şişli Sinagogu’na ibadete gitti. Sonraları bayramlarda Ortaköy’ü yeğledi.

Şüpheye ya da ikileme düştüğünde Tora’yı açar, doğru yanıtı bulana kadar sayfaları karıştırırdı.

Gerçek bir gurmeydi Telvi. Hobi olarak başlattığı mutfak macerası uzun bir dönem devam etti. Şefin tavsiyeleri diye sunduğu püf noktalar unutulur gibi değil. Ondan aldığım sayısız yemek tarifi defterimde yazılıdır. Sabah kahvaltısında reçel ve peynirle yediği bir dilim ekmeği bile öylesine büyük keyif alarak yapardı ki, bakan çok olağanüstü bir yemek yiyor zannederdi.

Uzun yürüyüşler en büyük keyfiydi. Her zaman sporcu bir kişiliği olmuştu. En büyük zenginliği dostlarıydı; sayısız dostları.

Gözü kulağı hep hava trafiğindeydi. İşi nedeniyle çok sık seyahat eden oğlu Nedi onun diğer bir yaşam ışığıydı. Ve oğlu kadar çok sevdiği damadı Moris için; “Allah bu çocuğa sabır versin” cümlesini sık sık tekrarlardı.

***

Sabahları artık paspasın üzerine gazeten bırakılmıyor. Yan kapı insanın içini acıtacak kadar sessiz.

Gene de yitirdiğim bütün sevdiklerime yaptığım gibi, seni de gülümseyen sağlıklı halinde sohbet ederkenki halinle anımsayacağım.

Ruhun şad, mekanın cennet olsun.