Yahudi kültürünü tanıtım projesi

Şalom’un internet sitesinde her ay bir anket yer alıyor. İlgilenenler arşive girip ilginç bazı sonuçları değerlendirebilirler. Her hafta binlerce kişinin tıkladığı bu sitede gözüme ilişen iki veriden yola çıkarak bazı izlenimlerimi kaleme aldım.

Yakup BAROKAS Köşe Yazısı
15 Temmuz 2009 Çarşamba

Gazetemiz bugüne kadar okurun eğilimini daha iyi algılayabilmek ve istemlerini daha doğru karşılayabilmek amacıyla -biri profesyonel diğeri amatör düzeyde- iki kamuoyu araştırması düzenledi. Bunlardan ilki yanlış anımsamıyorsam 13, diğeri ise 2–3 yıl önceydi.

İlkinde soru formlarını doldurmak için eş-dostun peşinden koşuldu, ikincisinde telefon ile arananlar -pek soru sorulmasından hoşnut olmayan bir toplum olduğumuz için- zoraki yanıt verdiler. Her halükarda sonuçlar bildiğimiz doğruları teyit eder nitelikteydi.

Gazetemizin yenilenen sitesinde uzunca bir süredir her ay bir anket düzenleniyor. Katılım yukarıda sözünü ettiğim araştırmalardaki denek sayısının kat ve kat üstünde, anketleri tıklama sayısı 1500’e ulaşıyor. (Sitemizi ziyaret edenlerin sayısı ise 10 bin civarında.)

Bu anketlerden çıkartılabilecek sonuçların gerçekle yüzde yüz örtüştüğünü söyleyebilir miyiz? Gazete büyük ölçüde abonman sistemi dâhilinde okuruna ulaştığından ve bazı büyük kitapevleri dışında bayilerin raflarında pek yer almadığından Şalom okuru ile onu bilgisayardan izleyen kitlenin aynı olmadığı düşünülebilinir. Kanımca gazeteyi internetten izleyenlerin bir bölümünü yurt dışındaki okur, önemli bir bölümünü de geniş toplum oluşturmaktadır.

 Şalom abone sayısını ortalama üç ile çarpar ve bir kısmının da el değiştirerek iki aile tarafından okunduğunu varsayarsak cemaatimizin % 70’inin gazeteyi izlediği öngörülebilir. Ancak ‘izlemenin ölçüsü’ kişiden kişiye değişiyor: Kimi her satırını, kimi ise günlük gazeteye göz atar gibi sadece başlık ve spotlarını okuyor. Zarfından çıkarmadan çöpe atanlar da var.

Amacım ‘dayanışma’ adına abone olup kimi zaman zamansızlıktan, kimi zaman da ilgisizlikten bu tür bir davranış sergileyenlere sitem etmek değil, kaldı ki gazeteyi zarflarından çıkartmayanların sayısının da pek abartılmaması gerektiği kanısındayım. Şalom giderek yenilenen, zenginleşen içeriği ile her yaştan okurun ilgisini çekebilecek niteliktedir. Zarfı açmadan gazeteyi çöpe atanlardan iseniz -tabi ki yazımı da okumayacağınızdan- bu dileğim de havada kalacaktır. Ancak bilinçli okur, gazeteye karşı ilgisiz olduğunu bildiği bir dostuna her geçen gün daha çok sayıda genç yazarı bünyesine katan gazetede mutlaka ‘iyi ki okudum’ diyebileceği nitelikte araştırma, söyleşi, köşe ve haber yazıları bulabileceğini iletirse Şalom daha da güçlenerek işlevini yerine getirecektir.

Haftalık anketlerin birinde “Kaç yaşındasınız?” sorusuna 442 katılımcıdan % 28,7’sinin 18-25, % 42,3’ünün 25-40 ve sadece % 18,8’nin 40-55, % 10,2’sinin 55 ve üstü cevabını vermesi oldukça anlamlıdır. Demek ki, Şalom’un yaşlılar tarafından izlenen bir gazete olduğu yönündeki çok geçmişten kalan imajı gerçeği yansıtmamaktadır. Anket sonuçları yüzde yüz gazete okurunun profilini yansıtmamakta ise de  % 71 oranla web sitesinin genç okur tarafından ziyaret edildiğini bilmek doğru bir yayın politikası izlendiğini gözler önüne seriyor.

“Şalom’un içeriğinde neyi daha fazla görmek istersiniz?” sorusuna da 1489 katılımcıdan % 23,7’si köşe yazılarını, % 34,4’ü toplum haberlerini, % 11,5’i dış haberleri, % 13,2’si magazin haberlerini, % 7,2’si ekonomi haberlerini ve % 10’u spor haberlerini yanıtını verdi. Bu cevaplar da okurun internet üzerinden bile olsa diğer gazetelerde yer almayan haberlere ağırlık verdiğini gösteriyor.

ŞALOM Türk Yahudilerinin tanıtımı açısından önemlidir, bu önem web sitesinin giderek daha çok tıklanması ile de kendini kanıtlamaktadır.

***

Tanıtım deyince geçen hafta Sabah Gazetesi’nde, “Büyükada’da tarihi ezgiler” başlıklı yazıda yer alan Cemaat Başkanı Silvyo Ovadya’nın sözlerini anımsadım: “Türkiye’de yaşamakta olan 23 bin Yahudi’nin 70 milyonluk topluma tanıtılması çok kolay değil”.

“Türk Yahudi Cemaati Yahudi Kültürünü Tanıtma Projesi” kapsamında Avrupa Komisyonu Türkiye Delegasyonunun desteği ile bir yıl süre ile düzenlenecek etkinliklerin ilkini oluşturan Prof. Dr. Ruhi Ayangil Orkestrası’nın sunduğu “Yahudi Bestekârlar, Ada ve Mehtap Şarkıları” Konseri, klasik Türk müziğinde Yahudi bestekârların katkılarının ortaya konması ve kültürlerin iç içeliğinin sergilenmesi açısından önemliydi.

Yıllar önce, Gözlem Gazetecilik tarafından, “Klasik Türk Müziğinde Musevi Bestekârlar” CD’si hazırlanmıştı. Fazla ilgi gördüğü söylenemez. Yine de bine yakın dinleyici tarafından izlenen ve Büyükada’daki konserde ele alınan temanın bir televizyon belgeseline dönüştürülerek veya farklı yöntemlerle daha bilinir kılınması sağlanabilir mi diye düşünüyorum.

Eylül ayının başında gerçekleşecek “Avrupa Yahudi Kültürü Günü” gibi gelenekselleşmiş etkinlikler de Türk Yahudilerinin tanıtımı açısından birkaç bin kişiye ulaşabilen girişimlerdir. Milyonlara ulaşabilmek, tanımamaktan/bilmemekten kaynaklanan bazı yanlış izlenimleri ortadan kaldırmak ne denli kolay bir uğraş olmasa da bu yönde gösterilen çabaların boşa gitmeyeceği inancındayım. Belki bu sayede Yahudi komşu istemeyenlerin oranında bir azalma gözlemleyebiliriz…