Musevi asıllı Salvo

Tilda LEVİ Köşe Yazısı
14 Nisan 2010 Çarşamba

Geçtiğimiz hafta gazetelerde dikkatimi çeken iki haber yer aldı. Önce bu yılın gelir vergisi rekortmenleri yayınlandı. Birinciliği Aydın Doğan alırken, ikinci sırada ise Salvo Taragano ismine rastlandı. Haber önce gazetelerin internet sayfalarında gözüktü. Bazı gazeteler Şalom’u arayarak Taragano’nun resmini istediler. Yardımcı olamadık. Zira şimdiye kadar böyle bir isim duymamıştık. Ertesi gün yazılı basın konuya geniş yer verdi. Yayınlanan listenin ardından geçmişe oranla çok daha az olmakla beraber bazı yayın organlarında haberin başlangıç cümlesi ‘Kurtuluş Factoring’in yönetim kurulu başkanı Musevi asıllı Salvo Taragano’ şeklinde verilmişti.

Öte yanda aynı zaman diliminde bir haber daha okuduk. ‘Türk doktor Rıfat Rasier’in  korneaya kaynak yapıp enfeksiyon riskini sıfıra indirdiği yöntem, katarakt ameliyatını kolaylaştırdı.’

Öncelikle her iki dindaşımı başarılarından ötürü kutluyorum. Devlete vergi verme sıralamasında ikinci olmak ne demek? Bunun yanı sıra factoring işini yermek niye? Söz konusu iş dalı günümüzde toplumun her kesiminde revaçta. Başarının karşılığı, kişinin isminin önüne din hanesini yazmakla mı ölçülüyor? Deneyimler bunun aksini gösteriyor. ‘Musevi asıllı iş adamı’ klişesinin ardından muhakkak olumsuz sıfatlar sıralanır. Neden, aynı vesile için Müslüman Aydın(…) denmiyor? İyi de olsa, kötü de olsa, bir Türk vatandaşının önce dini ile tanıtılmasının hatalı bir davranış olduğu neden algılanamıyor? Dünyanın hiçbir yerinde böyle bir tanımlamaya rastlayamazsınız. Gerçekten üzücü. Biz doğrusunu anlatmayı sürdüreceğiz. Umarım meslekdaşlarımız da bir gün anlarlar.

‘Musevi asıllı’ veya ‘Yahudi asıllı’ sözcüklerine yazılarıyla bıkmadan usanmadan basına en çok tepki veren Jak Kamhi’dir. Buna rağmen sayıları azalmakla beraber ne yazık ki kısır döngü devam ediyor.

Dr. Rıfat Rasier’e gelince, basın onun adının önüne ‘Türk’ sözcüğünü koymayı uygun görüyor. Bu iki insan da Türk vatandaşı değil mi? Sadece isim yazılması gerektiğini algılamak bu kadar mı zor?

***

12 Nisan gecesi Holokost’u Anma töreni için Neve Şalom’daydım. Etraf hıncahınç dolu değilse bile, kalabalıktı. Yaşamlarını yitiren altı milyonun anısına her altı mum yakılışında tüylerim diken diken olur. Son yıllarda gerçekleştirilen bir uygulama ile mumları protokolün yanı sıra gençlerin de yakması çok daha etkileyici. Geçmiş ile geleceği görebildiğim en can alıcı sahne bu. Bunun için de o gece sinagogda daha fazla genci görmeyi arzu ederdim.