Raşi’nin Kızları

Avram VENTURA Köşe Yazısı
9 Aralık 2009 Çarşamba

Son yıllarda, tarihsel kişi ve olayları, kitaplarının konusu olarak seçen yazarlar o denli çoğaldı ki... Bir edebiyatçı titizliğiyle ele alındığında, bunlardan her biri gerçeklikten uzak olsalar da, birer roman gerçeği olarak büyük bir keyifle okunabiliyor. Kimi yazar da yüzyıllarca önce yaşanmış olayları ve bu olaylar içinde yer almış insanları anlatırken, hazır bir tarihsel öyküyü kendince yorumlayıp yeni karakterler yaratıyor. Bu yüzden yeni yayımlanmış bir romanı elime aldığımda, ya adına ya da yazarına bakarak ister istemez önyargıyla yaklaşıyorum: İyidir ya da değildir! Bu önyargılarıma karşın, yine iyi olmadığını düşündüğüm romanları, ancak beğenisine güvendiğim arkadaşların önerisi doğrultusunda satın alıyorum. Kimi kitaplar da, daha yayımlandığı anda okunmak için beni kışkırtıyor; konusuyla, yazarıyla, çevirmeniyle, yayıneviyle... Bunların her biri, bana göre kitabın niteliği için birer güven unsuru olabiliyor.
Sözü Maggie Anton’un, Raşi’nin Kızları kitabına getirmek istiyorum:
Yazarını tanımıyordum, Raşi’nin tarihsel kimliği hakkında hiçbir bilgim yoktu, ancak kitabın Gözlem Yayınları’ndan Estreya Seval Vali’nin çevirisiyle yayımlanmış olması, bir an önce satın almamı sağladı. Romanı büyük bir keyifle okurken, doğrusu yanılmadığıma sevindim.
Raşi’nin Kızları’nı bir roman olarak ele aldığımızda, olay örgüsü, kahramanları, zaman ve mekân kullanımı, betimlemeleri bana göre oldukça başarılı. Romanın konusu 1068 -1077 yılları arasında Fransa’da geçiyor. Yazar, o dönem insanını duygu, düşünce ve yaklaşımları ile ete kemiğe büründürürken, bizi de onların heyecanına ortak ediyor. Kuşkusuz bu söylediklerim iyi bir romanın üstümüzde bıraktığı ya da bırakması gerektiği olumlu etkilerdir.
Asıl üstünde durmak istediğim yazarın, gelenekleri, dinsel kuralları, doğumdan ölüme günlük uygulamaları içinde, Ortaçağ Fransa’sındaki Yahudi yaşamını, romanın örgüsü içinde ele alarak işlemiş olmasıdır. Tora’dan Talmud’a, Gemara’dan Mişna’ya olay akışı içindeki alıntılar ve yorumlarla, okuyucunun bilgi dağarcığını zenginleştiriyor. Günümüzde her ne kadar kitapta yer alan dinsel uygulamaların ve geleneklerin bazılarından uzaklaşmış görünsek de, bu temel bilgiler birçoğumuzun belleğinde her zaman yer edecektir. Kitabın sayfalarını çevirirken, zaman zaman kendimi bir Talmud öğrencisi gibi duyumsadım.
Raşi’nin Kızları, düşsel bir roman da olsa, Maggie Anton Salamon ben Isaac gerçekliğinde, öncelikle Yoheved ve Miriam karakterlerini öne çıkarıyor. Onların dışında romandaki tüm karakterler de başarılı bir şekilde yer alıyorlar. Yahudi kadını, günlük yaşam içinde, her dönemde ailenin temel direği olmasına karşın, Yahudilik, onların dinsel uygulamalarında kimi kısıtlamalar getirmektedir. Anton bu kitabında, büyük din düşünürlerinin kimi görüşlerine sığınıp, bu öğretilerin uygulamalarıyla ilgili, Yoheved’in kişiliğinde yeni bakış açıları ve yaklaşımlar geliştiriyor.
Raşi’nin Kızları, öncelikle bir roman! Bu yüzden edebiyatseverlerin dışında da, içinde yer alan dinsel görüşler ve yorumlar üstüne, kendini yeterli görenlerin tartışabileceği onlarca konu vardır; ama kendi payıma yalnızca şunu söyleyebilirim:
Ben bu kitabı sevdim, keyifle okudum!