Siz neler anlatacaksınız?

Ester YANNİER Köşe Yazısı
1 Nisan 2009 Çarşamba

Koltukta oturmuş masal anlatan bir nine, etrafında yerde oturmuş onu dinleyen çocuklar, penceredeki görüntüde lapa lapa yağan kar. İlkokul kitaplarımızdaki bu fotoğrafı hepimizin (en azından ben) hatıralarında yer etmiştir.  O yıllarda bu görüntü, kış eğlenceleri önerisi olarak sunulurdu.  Büyüklerinizi dinleyin, onların deneyimlerinden yararlarının mesajını algılamazdık bile, ayrıca o yıllarda hiç öyle bir sorunumuz yoktu zaten.   Çocukluğumda anneannem zaman zaman bizim evde kalırdı. Geçmiş zamandan söz ederdi, yaşanmışlarını anlatırdı… Kulaklarımda sadece, bozuk Türkçesiyle evlere girildiği ve her yeri onun ifadesiyle “yahma yahma” yani yağma ettikleri kaldı… Bu gün “Keşke seni daha iyi dinleseydim grandmama” diyorum…  Kızım annemi ziyaret ettiğinde, gençliğine dair anlatılarını keyifle dinlediğini ve çok hoşuna gittiğini söylüyor. Bundan büyük keyif alıyorum…

Geçenlerde babamla oturmuş geçmiş günleri yad ediyoruz. Çocukluğunun Çanakkale’sini, meslek yaşamının evrelerini, tecrübelerini… Anlattıklarını bu kez can kulağıyla, yaşımın verdiği olgunlukla, bilincim yerimde biraz da, mutfağından öğrendiğim gazetecilik deneyimlerimle değerlendirerek dinliyorum… Ve diyorum ki “ HERKESİN ANLATACAK BİR ÖYKÜSÜ VARDIR” .

Geçtiğimiz günlerde Başyazarlarımızdan Yakup Barokas’ın yazısında belirttiği gibi yeni bir yazı dizisine başlıyoruz. Sizlerin paylaşmak istediğiniz, hatırlarınızda yer etmiş, belki bir dönüm noktası, belki gülerek anımsadığınız, belki ders çıkartılacak, belki de travma olarak adlandırabileceğiniz öykünüz mutlaka vardır.

Bu hafta Viktor Albukrek’in Beyoğlu Musevi Lisesi’nden mezuniyetinin 60. yılında plaket alırken paylaştığı anlatıya yer veriyoruz.

Belki sizin de anlatacak öykünüz veya fotoğrafınız vardır… Sadece hafızanızda, albümünüzde kalmasın lütfen bizimle paylaşın... Arayın gelelim, ya da yazın gönderin yayınlayalım…