BAMİDBAR

Rav İzak ALALUF Köşe Yazısı
28 Mayıs 2008 Çarşamba

İnsanların yakılarak yabancı tanrılara kurban edildiği, insan hayatının asla önemsenmediği ilkel çağlarda bünyesinde Tora’nın ışığını ve güzelliğini barındıran dünyayı bu ilimin ışığı ile aydınlatan bir toplum. Bene Yisrael. O toplumu da kendi içinde aydınlatan ve verdiği güçle binyıllardır süren galut ortamına dayanmasını sağlayan bir olgu. Şabat. Bu hafta yeni okumaya başladığımız ve demokrasinin ilk sinyallerini gördüğümüz Bamidbar kitabının aynı adı taşıyan ilk peraşasında Şabat günü ile ilgili bir anlama da rastlamaktayız. “Kaaşer yahanu ken nisau” nasıl konakladılarsa (dinlendilerse) o şekilde seyahat edecekler pasuğu gereğince bunu açıklamaya gayret edelim.

Şabat uzun bir haftanın son günüdür. Bu günde dinlenmek veya canının istediğini yapmak daha mantıklı görünürken karşımıza sayısız yap ve yapmaları içeren kurallar dizini çıkmakta ve Şabat günü bir dinlenme günü olmaktan sanki çıkmaktadır. Öyle ya bütün haftanın yorgunluğunu yan gelip yatarak tv seyrederek canımızın istediğini yaparak geçirmektense bir sürü yasak ve yapılması gereken şeyler. Din dışı bakış tarzı olanlara yukarıda yazılanlar oldukça anlamlı gelmektedir. Fakat burada esas olan Şabat gününün nasıl bir dinlenmeden söz ettiğinin yani Şabat’ın maneviyat veya Zohar’ın görüşüne göre de “neşama” günü olmasıdır. Yani Şabat günü bir gelin gibi karşılanmalı, yeni gelinin istekleri yerine getirilip mutlu edercesine mecazi anlamda Şabat günü mutlu edilmelidir. Şabat gününün mutlu edilmesi aynı zamanda kendi manevi varlığımızın da mutlu edilmesi anlamına gelecektir ki günümüzün maddiyatla dolu dünyasında bunu yakalamak sonsuz bir iç huzura sahip olmak gibidir.

Bu güne verilen önem, bu günün gereği gibi kutsanması hani nasıl dinlendiysek öyle seyahat edeceğiz pasuğuna atıfta bulunarak önümüzdeki haftanın da nasıl geçeceği konusunda bir fikir verebilecektir. Maneviyat dolu keyifli bir Şabat günü hiç kuşkusuz ondan hemen sonra başlayacak haftaya olumlu bir başlangıç yapacaktır.

Pirke Avot bu hafta okunan altıncı bölümüyle sona ermekte. Rabi Yoşe ben Kisma bir öyküyle karışık olarak verdiği mesajda maddiyatın maneviyatın vereceği huzur karşısında hiçbir şey olmadığını söylemektedir. Biraz da gerçekçi olalım. Maddiyatın olmadığı bir dünyada yaşamak mümkün olabilir mi? Elbette hayır. Ama maneviyatımız zayıfsa ya da yoksa elde ettiğimiz maddiyatın bizler için hiçbir önemi olmayacaktır. Hani Tanrı insana ne asaletini, ne mülklerini ne de şan ve şöhretini sorar, Tanrı sadece insana dünyada ne iş yaptın diye sorar “Kenan en Tora” “eğer geçim yoksa Tora olmaz” demekte ama bunun tersinin geçerli olduğunu da belirtmekten kaçınmamaktadır. İm en Tora en kemah.