Okumaya vakit ayırmak...

Ester YANNİER Köşe Yazısı
6 Şubat 2008 Çarşamba

Bu sabah gazeteye gelirken arkadaşım hayranı olduğum Sezen Aksu ile tanışıklığı olan bir müzisyenle arasında geçen  sohbeti anlattı. Müzisyen Aksu’ya modası geçmeyen ve geçmeyecek eserlerinin yaparken nereden ilham aldığını sormuş. Aksu ise, her hafta bir dünya ve bir Türk edebiyatından olmak üzere mutlaka iki kitap okuduğunu, onlardan ilham aldığını belirtmiş…

Bir çoğumuzun olduğu gibi benim de baş ucumda okunmayı bekleyen kitaplar vardır.  Bu kitaplarımın arasında Şalom’un  İzmirli yazarı Avram Ventura’nın “Öykülerin Işığında Denemeler Yalnız Sen Varsın” da  bulunuyor… geçen hafta okudum…

Ventura hoş üslubuyla kaleme kitabının, her bir bölümünde bir bilgelik örneği olan öykülere yer vermiş… Okurları, kitapta Ventura’nın her daim güzel yüzünü bulacaklar… Keyifle okunacak, her sayfasında kendinizden bir parça bulabileceğiniz bir kitap…

Diğer bir kitap önerim ise Goa’dan çıkan “Nabile”. Sami Michael’in  yazdığı kitap, İsrail topraklarında evlatlık olarak büyütülen bir Filistinli çocuğun gerçekle tanışmasını konu ederken, iki millet arasında anlaşmazlıklara da değiniyor…

(Yalnız Sen Varsın ve Nabile’yi Gözlem Kitapevi’nden veya www.gozlemkitap.com’dan temin edinebilirsiniz)

Bir öykü de Azuz’dan...

Ventura’nın kitabını okurken geçenlerde katıldığım Hemdat İsrael Sinagogu’ndaki Tu- Bişvat kutlamasında  Caddebostan Talmud Tora  Başkanı Lemi Azuz’un  konuşması aklıma geldi…

Azuz’un aktardığı öyküyü çok beğenmiş sizlerle paylaşmak üzere kendisinden almıştım…

“Öyküde bir ağacın iki farklı dalında yaşayan iki yaprak ile ilgili bir hikaye anlatılır. Bu yapraklar birbirlerini seven iki yakın arkadaştı. Ağacın dallarına tutunurken, iki yaprak da kışın soğuğuna  ve yazın sıcağına karşı durdular. Her geçen sene, iki yaprak büyüdükçe birbirlerine daha da yaklaştılar. Fakat bir gün ağacın yanından geçen ufak bir çocuk, yapraklardan birinin bulunduğu ağacın dalını kopardı. Arkadaşı ona; “ kardeşim, kardeşim nereye gidiyorsun?” diye bağırdı, ta ki çocuğun kopardığı dal gözden kaybolana kadar…

Ertesi gün, sert bir rüzgar ağaçta asılı olan yaprağı dalından kopardı. Ve yaprak arkadaşının yanına düştü. Arkadaşının hemen yanı başında olduğunu fark eden dala tutunan yaprak, büyük bir mutlulukla diğerine: “ arkadaşım seni görmek güzel! Nasılsın neler yapıyorsun?” diye sordu.  Dalından kopmuş olan yaprak: “ iyiyim…  kendimi bundan daha iyi hissedemezdim. Artık istediğim her yere gidebiliyorum, hayatımda ilk defa özgür hissediyorum kendimi!” diye cevap verdi. Birkaç saat sonra, bir rüzgar daha geldi ve yaprağı uçurdu. Yaprak arkadaşına yine sordu ve diğeri cevap verdi: “ Burada olmak o kadar güzel ki. Sonunda her istediğim yere istediğim zaman gidebiliyorum. Koparılmış ağaç dalındaki yaprak, arkadaşı için çok endişeliydi. Sonunda üçüncü bir rüzgar her iki yaprağı da bir arada uçurdu.

Fakat bu sefer yapraklar, sararmışlar ve sonları yakındı… Ağaç ve onun yaprakları bize bağlı olmanın önemini gösterir. Dalından kopmuş yaprak özgürce hareket edebilmenin heyecanına kapılabilir ama aslında ağaçla bağı olmayan yaprağın tüm özgürlüğü geçici ve yanıltıcı olmaktan başka bir şey değildir. Bağ olmadı mı yaprağın yaşama şansı azdır.”

Ağaçtan kopmadan yaşamanız dileğiyle…