ÇOCUĞUMUN ÇOCUĞU

Luiza UÇKİ Köşe Yazısı
31 Ocak 2008 Perşembe

Lara ve Albert birbirlerini görür görmez aşık olan bir çifttir. Herşey çok güzeldir.

Evlilik rüzgarlarının tatlı esintisini hissederler. Bir sene içinde evlenip kendi yuvalarını kurarlar. Ardından Lara hamile olduğunu müjdeler. Herkes sevinç gözyaşları döker.

Lara ve Albert’in bir oğlu dünyaya gelir. Henüz genç ve deneyimsiz olan Lara bu konuda birçok teorik bilgi edinmişse de ebeveynlerinin yardımına ihtiyacı vardır.

Lara’nın bir kardeşi yurtdışında yaşamaktadır. Doğumun hemen akabinde kardeşinin bir trafik kazası geçirdiğini öğrenirler. Lara’nın anne ve babası hemen yurtdışına gider.

Lara ise gidemez. Yeni doğum yapmıştır. Çok üzgündür. Kayınvalidesi “Canım kızım, haklısın üzülmekte üzüntü sana birşey kazandırmaz aksine çok şey götürür. Süt veriyorsun. Hiçbirşey için dert edinmemen lazım. Sen bir annesin artık. Bir anne önce kendi yavrusunun menfaatlerini düşünmeli. Ayrıca üzülünce kardeşin daha çabuk iyileşmeyecek der. Lara’nın zaten sinirlerinin yoğun olduğu bir dönemdir. Bu sözlere çok içerler. Eşine: “Ne diyor senin annen? Ne saçmalıyor? Kardeşim için üzülmeyecekmiş. Kalpsiz miyim ben?” der. Albert yeni doğum yapmış eşine moral verir, söylediklerini alttan alır.Ardından Lara kendine bir günah keçisi seçer: Kayınvalidesi. Kadıncağız ne yapsa ona yaranamaz. Her söylediği laf ona batar. Örneğin çocuğa her ağladığında süt vermek istemeyen Lara’ya: “Biliyorum doktorların söylediklerini, ama bu bebek çok ufak. Sana ve sevgine muhtaç. Koynunda olmak istiyor. Boşver söyleneneri onu sevginle doyur. Biraz şımart çocuğunu” gibi laflar tüm gün tekrarlanır.

Kayınvalidesi sabah erkenden Lara’nın evine gelir. Önce mutfağa girer. Yemekler pişirir. Ardından bebekle ilgilenir. Durmadan koşuşturur. Ancak Lara onu görünce nefesinin kesildiğini hisseder. Kocasına: “Annenin iğneleyici sözlerine dayanamıyorum. Söyle ona bir müddet gelmesin. Onu görmek istemiyorum” der hışımla.

Albert şaşkındır. Eşi, yeni doğum yapmış ve kardeşiyle ilgili sıkıntılarla mahvolmuştur. Ancak annesine nasıl buraya gelme diyecekir ki? Yapmalıdır. Her gece eve gelince eşinin annesiyle ilgili sözleri onu çıldırtıyordur artık.

Albert iş çıkışı eve erken gelir. Annesini eve götürürken yolda: “Anneciğim biliyorum benim için herşeyi yapmaya hazır bir ceylan gibisin. Yaptıklarını çok takdir ediyorum. Uğraşının farkındayım; ama Lara bebek büyütme konusunda kitaplar okudu. Bilinçlendi. Çocuğunu kendisi büyütmek istiyor. Ne olur yanlış anlama. Bir müddet onu yalnız bırakalım. Kendi idare etmeye çalışsın. Herşey için teşekkürler canım annem. Seni çok seviyorum. Ne olur anla beni” der.

Kadın mesajı almıştır. Ertesi gün onların evine gelmez.

Lara birkaç gün zorluk çeker; ama huzurludur. Kendince canavarı yenmiştir. Eşi de rahattır. Eve gelince annesinin yaptıklarını şikayet eden kimse yoktur artık.Birkaç gün sonra Lara’nın annesi döner. Lara çok sevinçlidir. Kardeşi de iyidir artık. Annesi sabah kızının evine gelir. Bebek büyütme konusunda o da aynen kayınvalidesi gibi herşeye karışmaya başlar. Tüm gün tartışan bu ana kızın sesleri yankılanır. Lara “İnanamıyorum anne. Aynı kayınvalidem gibisin. Öyle yapılır mi? Böyle tutulur mu? Bırak sen doktorun sözlerini. Şöyle yap, böyle yap yeter! Biraz gençlere güvenin. Ben aylarca dünyanın en ünlü doktorlarının, çocuk eğitmenlerinin fikirlerini okudum. Karışmayın hayatıma. Ben en doğrusunu bilebilirim” der. Annesi: “Hayat, kitaplarda yazılı ve formülü olan bir olgu değildir. Hayat, tecrübelerle ders alınması gereken bir süreçtir. Kayınvaliden ne söylediyse senin ve bebeğini iyiliği içindi. O, tüm bu zorlukları yaşadı. Bildiği çok şey var. Benim gibi. Hiçbir kayınvalide gelininin, torunun kötülüğünü ister mi? Kadıncağız tüm gününü sana ve çocuğuna adamış. Parayla bile böyle bir gönüllü meleği tutamazsın. Bence siz gençlerin sorunu ne biliyor musun? Kültürlü oldunuz mu herşeyi halledebileceğinizi sanıyorsunuz! Ama cevabı hayır. Bir gün sen de büyüyüp bir kayınvalide olacaksın. Empati kur biraz. Kendini onun veya benim yerime koy. Gelinin olacak. Doğum yapacak. Çocuğunun çocuğu için çıldırmaz mısın? Onun için didinmez misin? Bildiğin doğruları onlarla paylaşmaz mısın? Yapmazsan suçluluk duygusu çekersin. Onların başına kötü bir şey gelmesini ister misin? Hayır. Bunun için bildiğin tecrübelerinle kazandığın doğruları söyletmekten kaçınır mısın? Cevabı yine hayır değil mi? İşte sen böyle bir meleği elinin tersiyle ittin. Yazıklar olsun sana. Ben de hep övündüğüm kızımla gurur duyuyorum şimdi. Kayınvalidesini evden kovan bir evlat yetiştirmişim. Evet haklısın. Benim dediklerimi de yapma. Benim yetiştirdiğim çocuklar ortada. Ben çok başarısız bir anneyim” der.

Lara hatasını anlamıştır. Tamir etmeye kararlıdır. Hemen kayınvalidesinin kapısını çalar. Kadın onu görünce çok sevinir: “Hoşgeldiniz! Çok sevindim kızım benim. Torunum gözümde tütüyordu. İnan dün gece rüyalarıma girdi. Teşekkür ederim çok teşekkür ederim” der.

Lara: “Asıl ben teşekkür ederim anne. Ne kadar şanslıyım ki; böyle eşsiz niteliklere sahip bir kadının oğluyla evliyim ve onun torununun annesiyim. Ne olur affet beni.” Der demez kadın: “Neyi affedeceğim? Ne yaptın ki? Ben sadece bu çocuğu çok sevdim. İnan bana hep onun iyiliği için karıştım sana. Ne dediysem onun yararı içindi. Çocuğunun çocuğu çok seviliyor. Başka bir hadise bu. Umarım sen de bu büyük mutluluğu yaşarsın ve bana hak verirsin. O, benim içimden bir parça gibi.

Beni anlayabilir misin?” der gözünden yaşlar süzülürken.Sarılırlar bu iki kan bağı olmayan ama aynı duyguları yaşayan iki kadın. Lara, en büyük hayat bilgisi dersini almışken ikisi de seyre dalarlar minik bebeğin uyurkenki melek halini...